Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '12

 
Kategori
Anılar
 

Teyzemin gonca gülü...

Çok küçüğüm!

Yaşadıklarımı hayal meyal hatırlıyorum.

Yatakta bitkin bir halde yatan bir genç kadın var. Herkes etrafından pervane olmuş vaziyette. Zavallının konuşmaya mecali yok. Sürekli kesik kesik öksürüyor. Ben ve ablalarım kesinlikle onun odasına giremiyoruz. Onun yediği tabağı, bardağı, çatalı, kaşığı ananem bahçede ki çeşmede yıkıyor. Kesinlikle mutfaktaki tabaklarla bir araya getirmiyor. Çamaşırları yine bahçedeki çeşmede yıkanıyor. Kurutulduktan sonra evin çamaşırları ile karıştırılmıyor. Ananem genç kadının çamaşırlarını ütüledikten sonra, ütünün altını kolonyalı bezle siliyor. Yetinmiyor kolonya dökerek yakıyor…

Annem, babam, ailenin diğer fertleri sadece kapıdan nasılsın diyerek hasta kadının hatırını soruyorlar. Neden o odaya girmiyoruz dediğimizde, o hasta, size de bulaşır diyorlar…

Yazımın başında da dediğim gibi çok küçüğüm. Aklımı zorluyorum. Daha detaylı bilgileri hatırlamak istiyorum ama olmuyor.

Nafile!

Sonra bir sabah ananemin çığlığı ile yataklarımızdan fırladık. Yatakta yatan bitkin kadının öldüğünü söylediler. Günlerce evimize bir sürü insan geldi gitti. Ananem günlerce yatak döşek yattı. Annem, babam, ailemizin diğer fertleri de çok üzgündüler.

Meğerse o hasta kadın benim teyzemmiş. Anneme soruyorum, ben teyzem öldüğünde kaç yaşındaydım. Üç yaşında anca vardın diyor. Üç yaşında bir çocuğun dünyasında demek ki, teyze, hala, amca, gibi kavramlar henüz oturmamış. Ben sadece evimizde ki hasta kadın olarak hatırlıyorum. Sonra hazin hikâyesini anlatıyorlar…

Gözlerim dolarak dinliyorum. Tabii şimdi ki yaşım ve aklımla…

Mahallemizde ki gence âşık olmuş, benim kadersiz teyzem. Âşık olduğu gencin annesi kesinlikle teyzemi istememiş. Kendi kardeşinin kızını almak derdindeymiş. Oğlunun bütün çabalarına rağmen evlenememişler. Teyzemde kahır etmiş ve âşık olduğu gence kavuşamamanın verdiği sıkıntı ile verem hastalığına yakalanmış. Ne yaptılarsa teyzemin hastalığını iyileştirememişler. Daha doğrusu ananemin anlatımı ile teyzem bu hayatta yaşam sürdürmenin gereği olmadığı düşüncesini bir türlü beyninden atamamış. Tabir yerindeyse hayata küsmüş. Bir gecede bu hastalığın pençesine düşmüş. Ve bir türlü iyileşmek için çaba göstermemiş. Hatta verilen ilaçları yutmayarak, ölmek için elinden geleni yapmış…

Âşık olduğu oğlanın annesi kendi istediği gelini almış, fakat o gelin doğum yaparken ölmüş. Ananem ah yerde kalmıyor, kızıma yaptıkları yüzünden, Allah o kadının yanına bırakmadı. Olan garip gelin kıza oldu derken hem ağlar, hem söylenir. Sevdiği kızın ölümünden sonra, karısının ölümünden de derin üzüntüye kapılan teyzemin âşık olduğu adamda arabasını uçuruma sürerek ölmeyi tercih etmiş…

Bu hikâyeyi başkasından duysam acaba abartıyorlar mı diye düşünürüm?

Maalesef anlattıklarımda hiçbir abartı yok. Ananem şu an 89 yaşında hala gözünün yaşı dinmemiştir. Gonca gülüm soldu gitti diye ağlar…

Ve hep yattığı odanın duvarında asılı kurutulmuş, gonca gülün saklandığı çerçeveye bakar. Meğerse o gülü teyzeme âşık olduğu adam vermiş. Teyzem o gülü ölene kadar saklamış. Öldükten sonra ananem o gülü atmayarak çerçeveletip, duvarına asarak teyzemi yâd etmek istemiş…

Ananem, anneme vasiyet etmiş, ben öldüğümde bu gonca gülü mezarımın içine koyun. Kızıma emanetini teslim edeceğim demiş. Teyzemin gonca gülü, ne yazık ki oldukça hüzünlü anılarla dolu…

Âşık olduğu genç adam teyzeme bu gülü verirken, bu güle baktıkça beni hatırla ve beni hiç unutma demiş. Teyzemin ölüsünü bulduklarında, kurumuş gonca gülü göğsünün üzerinde bulmuşlar.

Yılların eskitemediği gonca gül ne yazık ki dim dik ayakta duruyor.

Hiç eskimeden, yıpranmadan!

 

 

G. Kasalar

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 30
: 4303
Kayıt tarihi
: 26.08.10
 
 

Bazen hüzünlü, bazen sinirli, çoğu zaman keyifli olmayı severim. Aşk meşk, masallarına inanmamayı, r..