Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '16

 
Kategori
Deneme
 

Teyzooooş, bir Sen varsın, bir de “O”

Teyzooooş, bir Sen varsın, bir de “O”
 

Bazen öyle olaylar tezahür ediyor ve bazı kişilerin ağzından öyle sözler sarf ediliyor ki insanın ağzı açık kalakalıyor. Nasıl tepki vereceğini, ne diyeceğini bilemiyor insan. Hasbelkader müdahale etmeye çalışsan, hemen savunmaya geçerek; “burası Türkiye olur böyle şeyler!”  deyip kandillerini güya haklı çıkarmaya çalışıyorlar. “Evet,  burası Türkiye doğru, ama böyle şeylerin aslında Türkiye’de olmaması gerekir” Hemen her gün, böylesi densizlerle karşılaşmak mümkün! İçeride kendini bir halt zanneden bazı dangalaklar, yalakalar, fırıldaklar ve bazı fütursuzlar,  dışarı çıktıklarında da tam mal gibi ortada kalıyorlar. Aslında ne yaparsınız yapın, asla onları ne eğitebilirsiniz, ne de öğretebilirsiniz.

***

Bir sen varsın, bir de "O"

Gerisi fasa fiso,

Tabi söz anlayana!

***

Hayatı anlamanın en güzel yolu, galiba ölümün izlerinin bulunduğu mezarlıkları görmekten geçer

İslam dışı toplumlar mezarlıklarını şehrin dışında, kimsenin görmeyeceği yerlere yaptıklarını okumuştum. Tam tersi olarak, İslam’la şereflenenler de mezarlıklarını şehrin orta yerlerine, görülebilir yerlere kurmuşlardır.

Yaşam devam ediyor, doğrudur; ancak mezarlıkları görenler, ölümlere şahit olanların dünyevi hazlarını ve heva ve heveslerinin frenlemeleri bakımından, mezarlıklar bulunmaz sebeplerdir, vesilelerdir. Mezarlıklar, en derin, en dokunaklı, en nasihat verici anıtlardır. Hele o mezar taşlarında ki yazılar!

Kur’an da ölümle ilgili ayetler vardır.

“Nerede olursanız olun, ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile.” (Nisa, 78)

“Her canlı ölümü tadacaktır” (Enbiya, 35)

***

Kurt ile kuzu asla yan yana olmaz,

Fıtratlarında uyuşmazlık farkı var,

Kimse bu farklılıktan hiç felah bulmaz,

Yüce yaratanın, yaratılış hakkı var.

***

Havalı bir teyzemiz, sanırsın ilk defa minibüse binmiş ve kalabalığın da etkisiyle ter kokuları teyzeyi baya bir bunaltmış olmalı ki:

- Şoför beeeeey, bunun havalandırması yok mu? diye seslenir.

Şoför amca, anasının gözü, yani eski kurtlarından olsa gerek!

Otomatik kapıyı, aç-kapa yaparak, hafif de bir sırıtmayla:

- Al sana havalandırma,  teyzoşşşş!!! der.

***

Bir nida yükseliyor, ağızlardan göğe doğru,

Üşüyorum der tıpkı Rahmetli Muhsin Başkan gibi!..

Anladım, insan sadece soğuktan üşümezmiş!

İnsanın ta yüreğine kadar işleyen o sıcak kavururken, bedenini...

Lavlar gibi  için patlarken, yanardağ misali!..

Ben de şu an yanmaktayım, ama soğuktan değil, sıcaktan…

Hem de tir tir titriyor, “lambadaki üşüyen ışık” misali…

Dişlerim zangırdıyor, vücudum isyan etmiş…

Ne beynim sahiplik ediyor duygulara…

Ne de ayaklarım uyar, beynimden gelen mesajlara...

Ne düş, ne hayal, ne serap ve ne de gerçek...

Üşüyorum, hem de delirircesine üşüyorum!

***

Muhasebe ve özeleştiri yapmak için, yalnız başımıza kaldığımızda, belki kişiliğimize dönebiliyoruz. Onun dışında, kimseye güvenemiyoruz,  bu yüzden güvensizlik ve tutarsızlık içerisinde bir yaşam sürüyoruz.

Çocukluktan başlamak üzere, babamızın, öğretmenimizin, müdürümüzün, sanatçının, artistin, topçunun, popçunun… daha bilmem bir sürü insanın taklidini yaptık, onun yaşantısını kendimize uyarladık, onun gibi davrandık, tutkuyla bağlandık.

Belki ölene kadar bunu yaptık, yapıyoruz, yapacağız, kim bilir kendimize gelmezsek, özümüze dönmezsek…

Belki de başka biri gibi bu dünyadan göç ederiz, yani ölürüz.

 

Kerim BAYDAK

kbaydak61-artan@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1022
: 214
Kayıt tarihi
: 06.11.12
 
 

Kerim BAYDAK 01.01.1961  ADIYAMAN  doğumlu.. 2003 yılında Anadolu Üniversitesi  İşletme Fakultesi..