The Dark Knight Rises

Begıns’le tekrardan başlayan efsane daha önce ki Batman serilerine oranla daha iyi dursa da  çok fazla onlardan bağımsız bir senaryo göremedik. Meğer bu gördüklerimiz The Dark Knight için bir hazırlık mahiyetindeymiş. Gerçekten de hikayesiyle, kurgusuyla, kahramanlarıyla ve kahramanlara uygun kişilikler seçmesiyle Dark Knight diğerlerinden çok başka bir Batman serisi olduğunu gösterdi.Kurala karşı anomi teziyle ortaya konan filmde düzen arayışlarının bir gün onu yıkmaya çalışanlar tarafından tahribata uğrayabileceği kimsenin aklına gelmemiştir sanırım. Ama bu film bize bunu bütün çıplaklığıyla gösterdi. Anomi aslında bizim kendi toplum yapımıza da çok fazla uyan bir düzen değil midir? İttihat ve Terraki ( Düzen ve İlerleme) fırkasından bu yana temel amacımız düzen içerisinde ilerleme olsa da bunu ne kadar başardık orası şüpheli. 

 

Filmin Rises serisi ise Dark Knight göre daha duygusal yönler taşıyordu. Kurgu yine son derece akılcıydı, efektler, sahneler ve karakterle yine yerli yerinde duruyordu. Yedi ayrı şehirde çekilen bir film. Resim kalitesini koruyabilmek içinde ımax kameralar kullanılmış. Bane karakterini de 1993 yılına ait "Knightfall"  adlı çizgi romandan ilham almışlar.Jokerin Batman’a verdiği zihinsel tahribatın yanında, Bane Batman’a fiziki darbelerle de üstünlük kurmuş gibiydi. Filmde fazla duygusallığın oluşu Batman sevenleri üzmüş olsa da filmin sonunda Miranda Tate karakterinin Batman’a asıl darbe vuracak kişi olduğunu kimse tahmin etmemiştir.  Filmin yönetmeni Christopher Nolan’a göre yükselişin sonu geliyordu ve bu son serisi olacaktı. Oysa filmde ortaya çıkan Kedi Kız ve Robin karakteri filmin sanki bir devamının daha olacağının sinyalini verdi. Sinemasever olarak Bu filmin devamının gelmesini istemiyorum çünkü zirvedeler ve zirvede bırakmak Batman’a daha çok yakışacaktır.