- Kategori
- Sinema
The Exorcist
1970’ li yıllar. Yağmurlu bir Ankara akşamı... Okuldan çıkmış eve doğru yürüyorum. Yağmur aniden bastırdığı için yanımda şemsiyem bile yok. Saçak altlarından yürüyorum, daha fazla ıslanmamak için. Önüme çöp kutularından kediler atlıyor. Gözleri çakmak çakmak kediler. Su birikintilerinden üstüme kirli su sıçratıyorlar. Kızıyorum aynı zamanda korkuyorum da. Kedileri severim ama bu kez beni ürkütüyorlar. Birden ışıklar sönüyor, etrafımda az önce olmayan parıltılar görüyorum. Onlarca yıldız, ya da ateşböceği her yan ışıl ışıl. Bir an etrafa bakınıp tüm cesaretimi toplayıp yola koyuluyorum. Küçük Işıklar beni izliyor. Adımlarımı hızlandırıyorum. Onlarda hızlanıyor. Yavaşlıyorum onlarda yavaşlıyorlar. Ne yapacağımı şaşırıyorum. Karanlıklar içinden bir yüz bana bakıyor. Suratı mavi, çizikler içinde.
Eli ile onu takip etmemi işaret ediyor. Beni alıp bir sinema afişinin içine sokuyor. Biraz hayret, çokça korku ile onu takip ediyorum. Ben ne yapacağımı bilmez bir durumdayken, bir bahçe kanepesine oturmamı işaret ediyor yine... Olmayacak galiba size şu içine şeytan girince tuhaf haller sergileyen. Kızın bu hali karşısında şaşıran ve korkan ailesinin şeytan kovucular ve toplum arasındaki çelişkilerini anlatan şeytan filmi için ilginç bir başlangıç yazayım dedim ama olmayacak galiba. En iyisi ya VCD ya da DVD’sini alıp kendinizin izlemesi.