The Imaginarium of Doctor Parnassus ile hayallerimize fantastik bir pencereden bakıyoruz!

Size bir soru sorabilirmiyim? ...

Hayal kurarmısınız? ...

Yoksa şöyle mi desem? Hayallerinize paha biçebilirmisiniz? ...

Ya da dünyadaki en şansızın hayallerini kıskanabilirmisiniz?

Yoksa bu dünyadaki yanlışları değiştirememek sizleri umutsuzluğa mı sürüklüyor? ...

Bırakın !

Dr. Parnassus hayal gücünüzün kapılarını açsın. ...

Dr. Parnassus gezici olarak çalıştırdığı tiyatrosunda yaptığı gösteri ile başkalarının hayal alemini yönlendirebilmekte ve günahlarından arınabilmeleri için doğru seçeneğe ulaşmalarına yardımcı olmaktadır.

Gönüllüler hayal alemindeki yolculuklarda her zaman iki yönde karar kılmak zorundadırlar. Şayet doğru seçeneğe yöneldikleri taktirde ruhları arınacak ve bu yolculuğun sonunda maddi hayatın onlara verdiği nimetleri terk ederek erdeme ulaşacaklar, şayet yanlış yolu seçer iseler bu onları çok iyi bir sona götürmeyecektir.

Dr. Parnassus şeytan ile yapmış olduğu ölümsüzlük anlaşmasının karşılığı olarak kızının ( Valentina) 16 yaşına girdiğinde şeytan tarafından alınmasını kabul etmiştir.

Şeytan (Mr Nick) anlaşmanın süresine 72 saat kala Dr. Parnassus’a görünür ve bir anlaşmaları olduğunu hatırlatır. Dr. Parnassus, şeytana kızını vermek istemediğini söyler ve birlikte yeni bir anlaşma yaparlar. Bu yeni anlaşma ile Dr.Parnassus Şeytan’a aynı zaman diliminde beş ruh teslim etmek zorundadır.

Hikaye bu eksende yol alırken köprü altında asılı halde buldukları Tony’in ( Heath Ledger) gösterilerine katılması ile öykü daha gizemli ve bir o kadar da eğlenceli hale gelir.

Tim Burton’un Big Fish - Büyük Balık ve Charlie and the Chocolate Factory- Charli’nin Çikolata Fabrikası filmlerini beğendiyseniz bu filmi de beğeniyor olacaksınız.

Türk sinema izleyicisi olarak Yönetmen Terry Gilliams’ın dünyasına en son 12 Maymun ( 1995 yılı ) – 12 Monkey’s filmi ile konuk olmuşduk. Filmografisi sıklık ile gerçek üstü öyküler ile süslü bu yönetmenin bizzat kendisinin kaleme aldığı filminin senaryosu da, şimdiye kadar yazdıklarından daha derin bir araştırmanın ürünü gibi duruyor. Film 2010 yılında, En iyi Sanat Ödülü ve en iyi kostüm kategorilerinde Oscar adayı olmuştur. Ancak ödüller sırası ile Avatar ve Genç Viktorya’ya gitmişti.

Film ile ilgili en talihsiz olay, Heath Ledger’ın 22 Ocak 2008’de beklenmedik ölümüdür.Ledger’in ölümü ile birlikte yapıma bir süreliğine ara verilmiş ve hikayenin geri kalanının Ledger’siz nasıl kurgulanacağı üzerine çalışılmıştır. Yönetmen, Heath Ledger yerine onun en yakın arkadaşları ile yola devam etmeye karar verdiğinde, Colin farrel, Jude Law ve Johnny Depp teklifi memnuniyet ile kabul etmişlerdi

Ledger’in yerine rol alan bu üç sanatçının senaryoya monte edilmeleri gerçekten başarılı olmuşsa da filmin son çeyreğinde Ledger’in performansını izleyememek gerçekten üzücüdür.

Kara şövalyedeki üstün performansı ile ölümünden sonra Oscar ile taçlandırılan Ledger’ın Dr. Parnassus’da yer aldığı sahnelerde yüzünün plastik gibi her şekle nasıl büründüğünü görecek ve bir kaç yıl içinde oyunculuk kariyerinde Johnny Depp’e güçlü bir rakip olabileceğini düşüneceksiniz.

The Imaginarium of Doctor Parnassus filmi ile Dr. Parnassus’u oynayan Christopper Plumer’ı ve Parnassus’un kızı Valentina rolündeki Lilly Cole ‘a hayran kalacaksınız. Özellikle daha önce dizi filmlerde rol alan Lilly Cole’un güzelliği ve oyungücü ile bir kaç yıl içinde holywood starlarından rol çalacağını şimdiden görüyor gibiyim.

Film, kızını koruyan bir babanın serüvenini anlatırken, gerçeklerin dinsel mecazlar ile etkileşimini, iyilik ve şeytan arasındaki savaşı, seçimlerimizde baskın olan duygularımız ile doğruyu seçme yönünde verdiğimiz mücadeleleri, fantastik bir pencereden anlatmaktadır.