Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '08

 
Kategori
Sinema
 

The Other Boleyn Girl - Diğer Boleyn Kızı

The Other Boleyn Girl - Diğer Boleyn Kızı
 

The Other Boleyn Girl - Diğer Boleyn Kızı son iki yılda peş peşe çekilmiş ve İngiltere'nin Roma Kilisesi'nden kopuşunu ve bir kaç yüzyıl içinde emperyalist bir güç oluşunu konu edinen, I. Elizabeth'le birlikte bir diğer tarihi film.

Tarihi filmleri çarpıtmak artık Amerikan filmciliğinin bir geleneği oldu. The Other Beloyn Girl yani diğer Beloyn Kızı da kendisini bekleyen akıbetten kurtulamıyor.

Boleyn, iki kız bir erkek çocuk sahibi soylu bir aile. Saraya yakınlığı göze çarpıyor. Henry VIII.'in aklını başından alan iki kızı ile birlikte sarayda etkili oluyor. Mary (Scarlett Johansson) kralla tanışmadan hemen önce evleniyor. Temiz, kocasını seven saf bir kız olarak gösteriliyor. Anne (Natalie Portman) büyük abla olarak biraz daha hırslı, gelecekte çok büyük işler yapmaya hevesli, hatta tarihe yön verecek bir kızı oynuyor. Anne Beloyn'u izlerken bir ara gözlerinizin önüne Hürrem Sultan bile geliyor. Kral Henry VIII.'i parmağına takıp oynatıyor.

Kralı öncelikle soyunu ve krallığını düşünen biri olarak algılyorsunuz. Sonra bütün krallar gibi uçkur derdine düştüğünü anlıyorsunuz. İster istemez aklımıza Osmanlı'nın Harem'i geliyor. Hani her türlü entrikanın döndüğü kadınların yaşadığı yer.

Kralın birinci karısından erkek çocuğu olmuyor. Aslında Henry o kadar genç ki onun içinde bulunduğu bu "soyumu bir erkek çocukla devam ettiremeyeceğim" korkusunu anlamak da mümkün değil. Tarihten okuyoruz ki sonra dört kez daha evleniyor. Resmiyetlerini bilmiyoruz.

Boleyn Ailesi kızlarını sırayla krala peş keş çekmeye başlıyorlar. Önce Mary bir gayrimeşru bir oğlan çocuk doğuruyor. Ancak Anne'nin entrikaları sayesinde kral bu çocuğu görmezden geliyor. Doğru mu değil mi bilmiyoruz.
Sonra Anne'nin kralı katolik evlilik bağı ile bağlı bulunduğu birinci eşinden ve elbette katolik kilisesinden koparışını izliyoruz. Tarih bu kadar basit mi yaşanıyordu? Koca krallık yönetenler bu işleri uçkurunun üzerinde mi tutuyorlardı?

"Bugün çok yakın bildiğimiz çağların bile çok doğru olarak tarihini yazabiliyor muyuz? Yaşanan olaylarla ilgili belgeler ortaya dökülmeden, perde arkası oyunların içyüzünü bilmeden yakın tarihimizdeki gerçeklere ulaşmanın ne kadar zor olduğunu görüyorsak bunun çok eski dönemler için de geçerli olduğunu düşünmemiz gerekir." (1)

İngiltere'de Anglikan Kilisesi'nin kuruluş tarihini okumak başlı başına bir iştir. Bunun basit bir olgu, bir kralın eşinden boşanmak için yaptığı bir manevra olduğunu algılamak ise yanılgıdır. İngiltere'de halkın inancının ta en başından beri katolik hristiyanlıkla çatıştığını görebilmek gerekiyor. İngiltere'nin koyu katolik İspanya ve Fransa ile bitmek bilmez savaşlarının getirdiği tarihsel sürecin de bunda etkili olduğunu ya da yönlendirdiğini de; İngiltere'nin emperyal bir güce dönüşmesinin arkasında Papalık'tan kopuşun ne anlam ifade ettiğini de.

Filmde yukarıdaki paragrafta sorduğumuz ya da deştiğimiz düşünceleri sorgulayan tek bir sahne var. Anne'nin, Kralı "kendi kiliseni kurarsın" diyerek karısından boşanmaya ikna ettiği kareler. Bu cümleyi kurmak için basit ya da hırslı bir Anne'den başka bir şey olmak gerekiyor. hürrem Sultan nasıl devlet içinde iktidar olmayı biliyorduysa Anne de o kadar duruma hakim. (bilmiyoruz, filmin bize verdiği duygu bu.) Oysa koca bir kralın danışmanlarıyla birlikte bu işi farklı bir mecliste tartışmış olduğunu düşünmek istiyoruz. Yoksa tarih tarih olmaktan çıkacak; yüzyıllar sonra Hollywood'a senaryo olsun diye yaşanmış sıradan bir anıya dönüşecektir.

Yine de bu tip tarihi filmlerin çekilmesi gerekiyor. Örneğin hepimiz için kapalı bir kutu olan bir şeyi bu film sayesinde öyle ya da böyle çevirip açıyoruz. Ben izledim, sinemacılık açısından da çok başarılı buldum diyebilirim. Özellikle kostümler. Sonuç olarak sanat dediğimiz şey gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koyma görevi olan bir şey değildir. İkisini birbirinden ayırt edebilmek gerekiyor.

Uzay Gökerman


(1) Ümit Serdeoğlu - Arkeoloji, sorunlar, Öneriler, Görüşler - S.42
 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..