Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ekim '07

 
Kategori
Sinema
 

The Queen

The Queen
 

Bir filmin aksiyon filmi olmaksızın, bu denli heyecan verici olması takdire şayan.


Prenses Diana benim için hiçbirşey ifade etmedi. Ölümü de. Öykünün bu yanıyla hiç mi hiç ilgili değilim.


Beni ilgilendiren yön şu: Bugün hala siyasal olarak, global 2. güç sayılabilen bir ülkenin yönetiminden sözediyoruz.


Bir kraliçe. Berbat bir kraliçe. Gelinini kıskanan bir kaynana. Basireti bağlanan bir insan. (Bu arada danışmanlara ne demeli bilmiyorum.)


Bir başbakan. Kraliçeyi önce zora sokup, sonra onu oradan çıkaran biri. Karısı katolik ve kraliçeyi tahtından etmeyi düşünen biri. Güya bir sosyal demokrat.


O başbakan Bush’ un finosu olarak, ülkesini bela bir savaşa soktu.


Türkiye’ nin yönetimini çok kez şaşkınlıkla izlemişimdir ama İngiltere’ ninki beni tam şaşırttı.


Demek ki tarihsel durağanlıklar gerçekten var. Be bilader, herkes de birden durmaz ki. İstatistik elvermez. ‘Tıp’ deme oyunu gibi bir durum.


Filmdeki 2 ayı, tüm zamana yayarsak, dünyanın şu an daha beter durumda olmadığına ancak sevinebiliriz.


Şerh: Türkiye’deki iktidar seçkinlerinden, entellektüeller hariç, diğer dördüne karşı hiçbirşey yapamamak beni açıkça utandırmıştır. İngiltere’de ise, tam rezalet: Herkes paşa paşa diz çökmüş, kafasını eğmiş ki kesile.


Filme geri dönelim:


Helen Mirren müthiş oynamış. Kraliçeye fizikman da benzerliği şaşırtıcı. Başbakan rolü orta-iyi ama tipi çok yakın. Charles ise hiç olmamış, ne oyunculuk, ne tip.


Böylesine durağan bir filmi hiç durmadan baştan sona seyrettirdiler bana ya. Çenem düştü resmen.


Dönelim eleştiriye:


DVD-ROM geleli beri, ortalama her gün 1 filmden fazla seyreder oldum. Epeyi filmi yarıda bıraktım. Epeyi filmi hızlı çekimde seyrettim. Filmlerde çok çok fazla konuşma var. ‘Hıçkırık’ı tesadüfen buldum, hiçbir konuşma yok içinde ve öykü pırıl pırıl açıkseçik ortada.


Eminim, yakın bir zamanda bu israf elenecektir. Harcanan milyarlarca dolara yazık. ABD Federal Bankası bile, bir filmin ortalama karından çok faiz veriyor.


Şerh: Yazları da artık filmler çok seyredilmeye başlandı. Ancak bu yazın en çok cirolarının neredeyse tamamı tekrar filmleri. Bu normal: Paranı veriyorsun, karşılığında neyi alacağın baştan belli. Ancak onlar da işin suyunu çıkardı. Batman’in ‘Düşüş’ adlı uzun macera serisi veya Conan’ın bendeki 600 sayfalık upuzun öyküsü türü konular yerine, Fantastik Dörtlü’ye Gümüş Sörfçü eklektiği gibi garip şeyler deniyorlar. Çizgiromandan sinemaya aktarılan filmlerin en büyük açığı öykü kaykılması, öykü filmin sonuna dek kendini taşıyamıyor. Bir de ergen tüketiciye aşırı yükleniyorlar. Oysa dünyada da, ABD’de de çizgiromanları en çok yetişkinler okuyor. Adı üzerinde: Grafik roman (graphic novel).


Dönelim ‘Kraliçe’ye. Son bir söz:


O filmde de, gereksizlikler vardı: Geyik öykücüğü gibi. Bir de, Kraliçe’nin olsun, başbakanın olsun, ağzından çıkanların ne kadarı gerçekti, onu belirtmeleri gerekirdi, çünkü Diana görüntüleri ile film belgesel tonu yakalamış oldu.

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..