Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '13

 
Kategori
Tarih
 

Ticaret yapma hastalığına yakalanmış bir uygarlık; Fenikeliler *

Ticaret yapma hastalığına yakalanmış bir uygarlık; Fenikeliler  *
 

temsili resim


Yeni yerleri ticaret yapmak için fethediyorlarmış.

Fenikeliler denizciliği mi başlatmış?

Uzak yol denizciliğini, deniz ticaretini ve keşiflerini ilk onlar başlatmışlar.

(M.Ö 1200)

Ege’den gelen göçmenlerle, yerel Sami halklarının karışımından oluştukları düşünülmekteymiş.

Konuştukları dil semitik bir dilmiş.

Bu dil bugünkü Arapça ya, özellikle de İbrani diline yakın bir dilmiş.

Fenikeliler kendilerine İbranicede'de tüccar anlamına gelen “Kenaani” diyorlarmış. Yurtlarını  “Kenan” olarak anılıyormuş.

Bir uygarlık düşünün, hedefleri ticaret olsun. Savaşçı ve başarılı olsunlar… Durmadan yeni yerler keşfediyorlar. Keşfettikleri yerler için tek düşündükleri ticaret.

Hani biryere gideriz ve deriz ya:

“Buranın nesi meşhurdur?”

Aynen öyle düşünün; buranın nesi var?”

Örnekleri şöyle verebilirim.

O zamanlar adı bakır adası olan Kıbrıs’tan bakır getirtirlermiş.

Malakit Yarımadası’nda (bugünkü Sina Yarımadası) malakit denen yeşil bakır taşı çıkarılırmış.

Şimdi Toros Dağları dediğimiz Gümüş Dağları’ndan gümüş elde ederlermiş.

Bunun gibi bir çok yer sayabiliriz. Oralara gidiyorlar, keşfediyorlar, bakıyorlar neyi var, oranın ismini de değiştiriyorlar. Yukarıda sözünü ettiğim gibi bakırı çoksa bakır adası, gümüş çıkan dağlara da gümüş dağları.

O kadar çok gümüş elde etmişlerki Ortadoğuda gümüşün değeri düşmüş.

Açıkçası onlar ticaret ve keşfi aynı zamanda yapıyorlarmış.

Hangi ticaret daha iyi ise o adı veriliyormuş keşfettileri, adalara, dağlara, şehirlere…

Durun daha bitmedi.

Fethettikleri her bölgenin madeninden yeni şeyler üretiyorlarmış. Ticarete çok yaygın oldukları kadar yeniliklere de hevesliler ama asl olan ticaret bakın; maden filizlerini eritiyorlar madenden baltalar yapıyorlarmış. Devamı var, baltayla gemi yapıyorlarmış. Gemilerle denizlere açılıyorlarmış. Bilinmeyen ülkelere gidiyor, savaşıyor ve keşfediyorlarmış. Bulundukları yerlerden çok uzaklara gitmişler.

İngiltere’ye kalay adası demişler, Kehribar kıyısı denen Baltık Ülkelerine kadar gidiyorlarmış. Sadece kıyılardan çok uzaklaşmıyorlarmış. Nereye giderlerse gitsinler açık denizde olmaktan ziyade karaya yakın yerlerden gitmeyi yeğliyorlarmış.

Bu gemilerde okuryazar biri mutlaka olurmuş, not alırmış, hesap tutarmış. Dönüşte gemi ya da mal sahibine sehap verilirmiş.

Ayrıca Fenike gemileri, Asya’dan Avrupa’ya Filistin şarapları, erguvanı Sidon hitanları (bu bir çeşit gömlekmiş)bunları götürüyorlarmış.

Burada üzerinde önemle durulacak bir konu daha var.

Alfabe-Fenike alfabesi… Fenike alfabesi dünyanın ilk alfabelerinden biriymiş. Tüccarlar hesap yapmak için yazıya gereksinim duyuyorlardı.

Bu alfabe tüccarlar sayesinde Akdeniz’in her yerine yayılmış. Öyleki:

Yunan alfabesi ve bütün batı alfabelerinin Fenike alfabesinden türediği sanılıyormuş.

Fenikelilerin varlığı yalnızca Kuzey Afrika ve Batı Akdeniz’le sınırlı değildi.

Onlarda keşif ve ticaret yapmak bir yaşam şeklini almış. Öyle çok yerlere gitmişlerki.

Kıbrıs demiştim, Anadolu’yu da ilave etmemiz gerekiyor. Akdeniz ve Karadeniz kıyılarına kadar ulaşmışlar. Ege’ye, Afrika kıyıları boyunca yol alarak, İspanya’ya gitmişler.

Bu arada ne yapıyorlarmış?

Gittikleri her yerde ticaret kolonileri kuruyorlarmış.

Cebelitarık.

Buraya gelince durmuşlar. Nedeni oradan okyanusa geçilecek ve buna cesaret edememişler. Uzun bir süre sonra geçebilmişler ancak. Geçmek zorundalarmış. Onlar her yere gitmek ticaret yapmak derdinde olduklarından devamlı yeni yerler keşfetmek istiyorlarmış.

Keşfettileri yerlere değerli şeyleri götürüp, oraların değerlilerini getiriyorlarmış.

Fenikeliler ya da Fenike Uygarlığı(Phoiníke), eski çağlarda yaşamış Sami ırkından Akdenizli bir kavim.

Kendilerini Kenanileradıyla zikrettikleri sanılmaktadır.

Fenikelilerin kendi dillerinde kendilerine ne ad verildiği tam olarak bilinmemektedir. Hititler gibi ama “Kenaani” olduğu tahmin edilmektedir.

Kenaani İbranice de “tüccar” anlamına gelir ki herhalde Fenikeliler’i en iyi anlatan kelimelerden biridir.

Doğusunda Lübnan Dağları, batısında Doğu Akdeniz kıyıları, güneyinde Ras Nakura Burnu, kuzeyinde Asi Irmağı bulunan alanda yaşayan Fenikeliler, denizci olduklarından Orta Doğudan Batı Akdeniz kıyılarına kadar yayılmışlardır.

Samilerin yaşadıkları alan Kilikya’dan Kızıldeniz’e, Akdeniz’den Suriye bozkırlarına kadar uzanıyordu.

İnsanlarla uygarlıkların birbiri içinde eridiği bir pota olarak nitelendirilebilecek bu topraklara MÖ 3. Bin yılın sonlarında yerleşmiş olan Samiler, Kenan’ın ilk halkı sayılabilir.

Kenanlılar, sınırları Asi ve Ürdün ırmaklarıyla Akdeniz tarafından çizilen bir bölgede, denize yakın yaşıyorlardı.

Amurrular olarak adlandırılan halksa Kuzey Suriye’de yaşıyordu. Göçebe Sami ırkından gelen Aramiler, MÖ 1200'den başlayarak bölgeye yavaş yavaş sızdı.

Bunu Ege’den saldıran denizci halkların yoğun ve şiddetli akınları izledi.

Bir sonraki yüzyılda geriye kalan Kenanlılar kıyı şeridine yerleşti: Bunlar Fenikelilerdi.

Fenikelilerin başlıca kentleri Gebal (Yunanca Byblos: bugün el-Cübeyl), Sidon (bugün Sayda). Tsor ya da Tire (Yunanca: Tyros: bugün Sur) ve Beerot’du (Yunanca Berytos. Bugün Beyrut). Güneyde Filistfler (Deniz Halklarının bir kolu) yerleştikleri bölgeye kendi adlarını verdiler: Filistin, yani Filistî Ülkesi. Aramilerse doğuda Lübnan Dağı’na kadar olan bölgede küçük krallıklar kurdular. İbraniler, İsrailoğulları, Yahudiler gibi halklar Filistin denen bu ülkede Milattan Önce ilk bin yılda yaşayan halklardı.

Kenan ülkesi dönemin büyük güçleri arasında stratejik bir öneme sahipti. Burada kurulan kentlerden Ugarit özel konumu sayesinde kozmopolit ve zengin bir kent bir ticaret kavşağı haline gelmişti.

Ugarit’in yeniden keşfedilmesi 20. yüzyılda gerçekleşti. Arkeologlar 1929'da Suriye’nin kuzey kıyısında bulunan Ras Şamra’da o zamana değin bilinmeyen bir kenti gün ışığına çıkarıyorlardı.

Antikçağdaki adı Ugarit olan bu kent neredeyse 6000 kilometrekare’ye ulaşan ve içinde 100'e yakın kasabayla köy bulunan bir araziye hâkim durumdaydı.

Burada MÖ 8. binyılda bir köy kurulmuştu. Bu köyün yerini MÖ 3. binyıla doğru bir kent almıştı. En güzel konutların, Tanrı Baal ile Tann Dagan’a adanan büyük tapınakların ve yaklaşık bir hektarlık alan kaplayan krallık sarayının inşa edildiği MÖ 15. yüzyıl, kentin en parlak dönemi oldu.

Kenan diline yakın bir lehçeyle konuşan Samilerin yaşadığı Ugarit kenti Mısırlı, Hitit Hurri, Mezopotamyalı tüccar, memur ve askerlerin yollarının kesiştiği bir ticaret alanıydı.

Bu site bağımsızlığına sahip değildi. Bütün Kenan siteleri gibi zamanın dev imparatorlukları arasında sıkışmış, hepsine bağlılık bildirmişti.

Ugarit, MÖ 1299'da Kadeş’te II. Ramses’le karşı karşıya gelen Hitit kralı Muvattali’ye asker sağlamış, fakat aynı dönemde kendi surları içinde yaşayan Mısırlıları rahatsız etmekten de kaçınmıştı.

Ticaretteki usta manevralarıyla bu alanda ne denli becerikli olduğunu gösteriyordu Ugaritliler.

Akdeniz’in tüm ürünleri, ihraç edilen Lübnan kerestesi, denizcilerin dönüşte getirdiği maden cevherleri, köleler bu kentten geçiyordu. Kendine özgü bir alfabe geliştiren bu kentte, Doğu’da konuşulan bütün dillerde yazılır, bilim adamları Sümer metinlerini kopya eder, yazıcılar Kenan ülkesinin mitolojik ve edebi metinlerini Ugarit diline aktarırdı.

Kenan Uygarlığı MÖ 12. yüzyıldan itibaren Akdeniz kıyılarında yaşamaya başlamıştı. Kuzeyde Ugarit yok olmuş, bu arada Filistîler, Karmel Dağı’nın güneyine yerleşmişti. İkisinin arasında Fenike’nin kıyı kentleri olan Arados, Biblos, Sur ve Sidon’un birbirini izlediği Suriye koridoru bulunuyordu.

Bu siteler uzun zamandır ticaretle uğraşıyorlardı. Girit-Miken uygarlığının deniz gücünün yok olması, Fenikelilerin yayılmalarını kolaylaştırdı. Fenikeliler denizlere açıldı ve 8. yüzyılda Yunan seferlerinin başlamasına kadar rakipsiz kaldılar. Atlas Okyanusu’na kadar ulaşan bu seferler, ticaret amacıyla yapılıyordu. Böylelikle batı keşfedilmiş, uğrak ticaret limanları kurulmuş, ileride bağımsızlaşacak yeni siteler doğmuştu.(alıntı)

Düşünüyorumda eğer Fenikeliler olmasaydı bizler yinede ticaret yapalım diye bu kadar çok uğraşır mıydık?

 

 

Nazan Şara Şatana

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....