Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '07

 
Kategori
Futbol
 

Tigana'dan Ertuğrul'a bir garip sezon

Tigana'dan Ertuğrul'a bir garip sezon
 

Turkcell Süper Lig’de 2006–2007 sezonu Fenerbahçe’nin 17. şampiyonluğu ile noktalanırken, Jean Tigana yönetimindeki Beşiktaş “Kendi düşen ağlamaz” deyişine örnek teşkil edebilecek bir lig ikinciliğine imza attı. Ligi 61 puan toplayarak tamamlayan siyah-beyazlı ekipte sezon boyunca Tigana, defans, taktik ve yerleşim konuları tartışıldı durdu. Lig bitimindeki genel tabloya baktığımızda pek çok noktada Beşiktaş açısından ilginç donelere rastlıyoruz. Örneğin, 34.hafta sonunda ligden düşen üç takım Antalyaspor, Erciyesspor ve Sakaryaspor üç büyüklerle (Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş) yaptıkları karşılaşmalardan 5’er puan toplamayı başarmışlar. Beşiktaş ise üç büyük rakibinden (Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor) ancak 4 puan alabilmiş. Ligde ilk altı sırayı alan takımlar arasında Gençlerbirliği ile birlikte en az gol atan takım olan Beşiktaş, kalesinde en az gol gören takım sıralamasında Fenerbahçe’nin ardından ikinci sırada... Buradaki ilginç bir diğer nokta ise bu sıralamadaki üçüncü takımın ligden düşen Antalyaspor olması. (36 gol)

Kuşkusuz istatistikler dünyasının rakamlar karmaşası futbola dair kesin yargılar oluşturmamızı engeller ancak 48 yıllık lig tarihinde maç başına 0,8 gol yeme barajını geçtiği hiçbir sezonu şampiyon tamamlayamayan Beşiktaş, bu yıl da maç başına kalesinde 0,94 gol görerek bu istatistiği doğrular bir grafik çizdi. Ligi deplasmandaki 1-0’lık Vestel Manisaspor mağlubiyeti ile açıp 3-0’lık Kayserispor yenilgisi ile tamamlayan Beşiktaş’ta sezonun en tartışılan ismi teknik direktör Jean Tigana oldu. Yönetim ve medya ile ilişkileri, futbolculara olan soğuk ve mesafeli yaklaşımı, ofsayt taktiği, futbolcuların mevkileriyle sık sık oynaması – ki buna en güzel örnek ilk yılında Çağdaş Atan’dan Emanuel Petit yaratmaya çalışmasıdır- sebebiyle futbol kamuoyunda çokça eleştirilen Tigana, devre arasındaki açıklamaları yüzünden bir ara topun ağzına geldiyse de ikinci yarıdaki Fenerbahçe derbisi öncesi ayrılık kararını açıklaması kendi ipini çeken en önemli gelişme idi.

Tigana’nın sezon içinde çizdiği bu uyumsuz ve huzursuz görüntü pek çok defa Barcelona hakkında izlediğim bir belgeseli aklıma getirdi. Bu belgeselde kulüp başkanı Juan Laporta ve yardımcılarının futbol direktörü ile birlikte katıldığı ve Riijkard başkanlığındaki teknik kadro ile yapılan toplantılarda, salondaki taktik tahtası üzerine öncelikle gelecek sezon takımın hangi formasyonla sahaya çıkacağı yazılıyor ve bu taktiğe göre iki onbir belirlenerek transfer stratejisi oluşturuluyordu. Bu uygulama ile belirlenen zayıf ve eksik mevkilere hangi oyuncuların transfer edilebileceği tartışılıyor hatta kale için Rüştü’nün adı geçiyordu. Şimdi size bu toplantının hemen hemen aynı içerikli bir benzerinin geçmişte Beşiktaş’ta da yapıldığını, toplantıya teknik kadro adına Sinan Engin-Lucescu ikilisinin katıldığını, Beşiktaş’ın 100.yılında 3–5–2 taktik formasyonu ile mücadele edeceğinin belirlendiğini ve bu formasyona ait iki onbir oluşturulmaya çalışıldığını ve çok önemli transfer kararları alındığını söylersem sanıyorum kendi adıma 100.yıldaki başarıya kısmi bir açıklama getirmiş olurum.

Bu sezon başında ise “Ben bilirim” ci mösyö Tigana sayesinde bu tip bir koordinasyon toplantısının yapılmadığını rahatça anlayabildik. Yoksa Fenerbahçe’de iken gol makinesi olan Nobre’nin Beşiktaş’taki bu anlaşılmaz bocalaması başka nasıl açıklanabilir? Mevzu tek santrfor ise Daum’un Fenerbahçe’sindeki Nobre’yi de biliyoruz. Esas problem transfer sezonunda rakibinden tipik bir ceza sahası golcüsü transfer eden Beşiktaş’ın, bu golcüye ve rakip ceza sahasına orta yapacak kanat organizasyonlarını sezon boyunca gerçekleştirememesi oldu. Evet, Nobre’nin transferi olumlu bir adımdır ancak Nobre’yi tek santrfor oynatıp kanatlarda Burak, Delgado, Ricardinho, Bobo, İbrahim Toraman, Mustafa Doğan ve Baki gibi asla kanat oyuncusu olmayan futbolcuları kullanmak her şeyden önce sezon öncesi bir koordinasyon veya planlamanın yapılmadığını gösterir. Ve bu modelin adı olsa olsa “saldım çayıra” modeli olabilir.

Sezon içinde Beşiktaş adına göze çarpan bir başka sıkıntı birçok maçta tandemi oluşturan oyuncuların (zaman zaman Gökhan Zan-İbrahim Toraman, zaman zaman Gökhan Zan-Baki) baskı altında kaldıklarında top dağıtma ve topla çıkma konusunda gösterdiği zafiyet oldu. Baskıdan kurtulmak için topu ileriye şişirme ya da rakibi ofsayta düşürme kolaycılığa kaçan Beşiktaş defansı birçok maçta taraftarına tırnaklarını yedirdi. Topun rasgele ileriye vurulduğu anlarda zaten oyunu sadece ofansif yönde oynayan Delgado ve Ricardinho’nun sahadaki varlığı anlamsızlaşırken Beşiktaş sahada 9 kişi kaldı. Ofsayt tuzağı ise ligin kalburüstü takımları karşısında tam anlamıyla iflas etti. Özellikle Trabzonspor’a iki maçta da 3–2 yenilerek 6 puan kaybeden, ligin kaderini tayin edecek maçta ofsayt taktiğini kurnazca alt eden Kezman’ın attığı golle Fenerbahçe’ye 1–0 mağlup olan Beşiktaş bu ofsayt uygulamalarının bedelini belki de şampiyonluğu kaybederek ödedi.

Netice itibariyle Beşiktaş 2007–2008 sezonunda ülkemizi Şampiyonlar Ligi’nde temsil etmeye hak kazandı. Oynayacağı ön eleme karşılaşmaları sebebiyle sezonu erken açacak Beşiktaş’ın çok iyi bir hazırlık devresi geçirmesi gerekiyor. Bu yüzden teknik direktör ve transfer konularını tez elden halletmek gibi bir zarureti var siyah-beyazlı ekibin... Yönetimin bu konuda “daha zaman var” argümanından çok “zaman daralıyor” düşüncesine sarılması gerektiğini düşünüyorum. Başkan Demirören ve transfer komitesinin Beşiktaş’ı menajerlerin kucağına düşürmeden 2 yabancı ve 3 yerli transferle takviye etmeleri yerinde bir davranış olur. Tıpkı Ricardinho’yu Beşiktaş taraftarına “Brezilya milli takımının sol kanat oyuncusu aldık.” şeklinde takdim eden Yıldırım Demirören’in içine düştüğü hata gibi başkaca hatalara düşülürse, Beşiktaş’ın parası yine sokağa atılmış olur. Başkan’ın bu konuda gayesi “para kazanmak” olan bir takım menajerlerden çok maksadı “Beşiktaş’a hizmet” olan profesyonellere itibar etmesini haddimiz olmayarak tavsiye edelim. Hoca konusunda ince eleyip sık dokuyan Beşiktaş’ta Başkan’ın daha önceden çalışma tarzı ve prensiplerini bildiği Lucescu’ya yönelmesi gayet doğal. Lucescu’nun dünya futbol piyasasında yeri tartışılmaz bir teknik direktör olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak her dönemde yarışmacı ve hazır takımlarla mücadele etmeyi seçen Lucescu’nun takımda radikal değişiklikler isteyebileceği de unutulmamalı. Örneğin Ricadinho ve Delgado’nun satılması gibi... Rota neden Ertuğrul’a döndü dersiniz?
 
Toplam blog
: 235
: 717
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Yazar 1976 yılında İstanbul'da doğdu. Tüm eğitim ve öğretim hayatını burada tamamlayarak, 1999 yı..