- Kategori
- Öykü
Tık tık! O neyin sesi?
Bir yandan kahvemi ocağa koydum, gözüm ona kayıyor; bir yandan da bulaşıkları yıkayıp bitirmek adına telaş içindeyim.
O ne? Köpekler havlıyor. Argos bu kadar öfkeli havladığına göre kesin bir insan var. Geçiyor mu acaba? Gözüm mutfağın penceresinde. Hayır. Havlama tüm şiddetiyle devam ediyor, hem de bahçe kapısında. Kesin kapıda biri var.
Ellerimi telaşla durluyorum. Kapıdan sesleniyorum; “ Kim o? “
“Elektrikçi.” Diye cevap veriyor kapıdaki adam.
Telaşım iyice artıyor. Neyse ki kahvemin altını söndürmeyi unutmuyorum. Köpekleri bağla, elektrikçiyi içeri al, tekrar elektrikçiyi uğurla, kapıyı kapa, köpekleri sal; derken bitap bir halde içeri girdim. Oturma odamda soba yanıyordu, oraya geçtim. Tam kahvemden iki yudum aldım keyifle, tık tık diye bir ses… Etrafa kulak kesildim.
Bir de baktım ki, sobanın üstündeki çaydanlığın kapağı hopluyor. Hoplarken de ses çıkarıyor. Suyunu çok doldurmuşum demek ki… Yüzüme bir tebessüm dağılıyor.
Ben sobanın üstünde kaynayan suyun sesini çok severim. Bundan sonra kapağının çıkardığı sesi de seveceğim. Çünkü bu sesler benim için huzurun sesi. Ne mutlu bana!