Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

03 Ekim '08

 
Kategori
Blog
 

Tık

Tık
 

Yazmak çok zamanımı almaz; yazar bırakırım çoğu zaman. Yayına alır, üzerinde birkaç imla düzeltmesi yaparım. On dakika gibi bir zamandır. Eğer yazacak olduğum şiir tarzı ise, o daha kısa zaman alıcıdır. Böyle olmalı bence, çünkü yazılan “şeyin” ilk hali en doğalıdır. Üzerinde uzun uzun kafa yormak ve cümleler üzerinde oynamak hemen sahteliğiyle kendini belli eder; aşırı yoğun paragraflarla ancak kafaları ütülersiniz.

Sizin için zaman, tamamlanması gereken manzumeler bütünüyse ona diyeceğim yoktur. Uzun yarılar düşlere dalıp okursunuz; geriye size hiçbir şey vermeyen ama bir holyvud yapımı kadar eğlenip, hüzünlenir, keyiflenirsiniz-belki-.

Kadınlarda sıvı, erkeklerde ereksiyona yol açar-belki-.

Belki de o geçen zamanının size zaten bir hayrı yoktur da öldürmektir niyetiniz zamanı – belki-.

Halbuki, "os…ktan tayyare selam söyle o yare” demek için okumak ve görmek gerekir-belki-.

Gelelim bize.

Neden iyi yazı burada çok çok… çok az? Neden? Bakıyorum sırf taklit! Onu bunu; o yazarı bu yazarı taklit etmekten ileri gidemeyen anlatımlarla dolu bu sayfalar. Çok az özgün anlatan var derdini.

Evet, "yazmak bir keyif, boş zaman doldurma" değildir. Hatta "yazmasaydım ölürdüm" de değildir. Ama neden aynılıklarda dolaşır durursunuz; ben anlamıyorum şu iki yıldır.

Bunun sorumlusu sadece siz değilsiniz. Eğer önünüze "seçki" denen bir bölüm konmuşsa ana sayfada, “bak, bunlar gibi yaz sen de” demişlerse, suçun yarısı bilin bakalım kimlerindir? Hele acınacak tarafı işin, seçkilere girenlerin kendilerini yazar gibi görmeye başlamaları ve kitaplar yazma hayallerine girmeleri… Zavallıca. Önce “kendini bil.” Sonra yaz.

Günümüze şöyle bir bakıyorum yaşayanlara; önce ülkemize; kaç tane yazar var diye: sağ elin parmaklarını geçmez. –Sağ-

Sonra dünyaya bakıyorum; orada da sol elin parmaklarını geçmez. -Sol-

Ve diyorlar ki söz birliği etmişler: "İnsanlık yazacaklarını yazdı; yazılacak bir şey kalmadı!" Yapma yaa!! Bu savaşlar neci ya? Neyi engellediniz; açlıklar neci ya? Sahi sizler yazarak hangi kötülükleri engellediniz? demezler mi? Ben derim valla…

Siz de bir yansımasınız sonuçta. Ancak neden zincirleri kırmayalım? “Tıkçılık” akımının üyesi olmaktan çıktığınızda…

Tıkçılık: internet tıkçılığı, yazılarınıza yapılan tıklar, cinsel ilişkilerinizdeki kısa tıklar ve nonorgazm, sevgilerinizdeki tıklar, kavgalarınızdaki tıklar, düşüncesizliğinizdeki tıklar iken; nefrette, kıskançlıkta bayağı derinsiniz maşallah, deseler haklılar gibi -sanki-

Derinleşemeyen sığdır. Sanılır ki sığ mutludur. Sığ insan tıklarken; yani tavuğun yemi çiğnemeye gerek duymadan hoop kursağa sallaması gibiyken, nasıl bir mutlulukmuş o, deseler haklılar –sanki-.

***

Malum roman şu sıralar üzerinde istediği ilgiyi topluyor. Aklıma gelense şu: bir toplumdaki salaklığın niteliğini anlamak için okuyan-bilenlerin yargılarına bakmak yeterlidir.

Çünkü petrol 150 dolarken varili, pompa fiyatı, 80 olunca da aynı: kimsede ses yok!

Elektrik zammı yiyince kesilmez oldu!

Yokluk öldürür oldu!

Düşünen insanlara değil, düşüncelerini ifade eden insanlara ihtiyacımız var. Edebiyat edebiyatseverlerin elinden kurtarılmalı ve halka sunulacak gerçekliğe kavuşturulmalıdır.

Malum roman için, “bayıldım!” diyenlerdir edebiyatseverler. Gerçeklere gel dostum, gerçeklere: yoksa seni ham edecekler, bilesin.

Burası ise eski tas eski hamam, sürecek ve gidecek gibi. Bana göre hava hoş. Burası benim notlarımı tuttuğum bir yer. Yeni kitabım için açar bakarım ihtiyacım olursa yazdıklarıma.

En güzel henüz yazılmadı.

Sağlıcakla kalın sevgili dostlar.

not: kalemi pirli gibi fırıldak yapmayın; sonra klavyenin başında oturayazarsınız; sıkılırsınız sonra…

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..