Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

13 Kasım '12

 
Kategori
Siyaset
 

Tıkanıp kalmak

Tıkanıp kalmak
 

Geçmiş eğer gelecek nesillerce ders alınacak durumdaysa önemlidir, gelecek ise geçmiş ve katı kurallara bağlı kalarak yaşamakla veya yaşamaya direnmekle “tıkanıp kalır”

Ülkede artık üç çeşit parti var 1) Sağcı partiler 2) Milliyetçi partiler 3) Solcu partiler 4) Terör bağlantı partiler…

Bundan tam on yıl önce ise iki tür parti vardı ülkede; 1) Sağcı partiler 2) Solcu partiler

Bugüne kadar sağcı partilerin amacı, kitlelerin ihtiyaç ve taleplerine göre siyaset yapmaktı CHP nin yani ülkenin en büyük sol partisinin amacı ise ilkeleşmiş kurallara toplumun uyum sağlamasını istemek ve bunda ısrar ederek beklemekti. Bu nedenle de halkla olması gerektiği gibi bütünleşmeyi beceremiyordu.

Türkiye çok değişti, toplum ise çok daha fazla değişti, o kadar hızlı değişiyor ki bazı kurum ve kuruluşlar buna ayak uyduramadıklarından yok olup gitme tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu uyumsuzluk ise onların daha rahat yönetilmesine ya da başka ellere devredilmesine neden olmaktadır. İşin en ilginç ve garip olan yanı ise değişimin temel ayağı halk da bunu desteklemektedir.

Örneğin halk devletin en temel kaynaklarından birinin yabancı iş adamlarına satışına sessiz kaldığı gibi istihdam yaratacağı düşüncesi ile destek çıkmaktadır.

Bir dönem “Orta sınıf” dediğimiz sınıf değişimle birlikte değişiyor biat eden kesimin ise ferah zenginlik ve özgürlük talepleri yükselmeye başlıyor. O sınıf siyasetle el ele “Orta sınıfı” krediler kredi kartları ile resmen tüketim toplumu haline getiriyorlar. Getirdiler de o yüzden halk duyarsız ve tepkisiz…

Ülke artık uysal köylü toplumu değil köyden kente göç artmıştır, bunu dev gibi yükselen konutların hızla artmasından görebileceğiniz gibi bu kesimin kentlere yerleşerek buralarda girişimci olarak faaliyete geçmesinden de görebilirsiniz. Şimdi buna son yıllarda bir başka gerçek eklendi ki onun adı da köylerde ya da küçük beldelerde çoğunluğu teşkil eden cahil ve muhafazakar girişimciler iş hayatına egemen oldular. Bunu fark eden sağcı partilerin çoğunluğu bunu ilk başta siyaset alanında kullandılar sonra iş alanında, böylece eğitimli muhafazakar kesimi yaratmayı başardılar. Bugün iktidardaki sağcı siyasetçilerin temel noktası bundan öyle bir şey değildir. Köylü muhafazakar ve iş adamı birleşimi=kindar ve dindar gençliğin doğumu…

Aynı dönemde ise solcu kesimin hedefi katı soyut ilkelerle “hakça paylaşım” sloganı oldu ama maalesef halk buna rağbet etmedi, yapısına uygun değildi. Hep bana “Rabbena” diyen bir muhafazakar kesimin hakça paylaşıma prim vermesi mümkün müdür ki? Vermedi de…

Siyasetin karnesi seçimlerde aldığı oylarla ölçülür, son yıllardaki seçim sonuçlarının gösterdiği gerçek şu; demokrasi içerisinde de olsa CHP nin tutumu ve davranışları oy almaya yetmeyecek tezlerle doludur. Karnesi zayıftır. Kurultaylarda yapılan delege seçimleri ve sayısı değişikliği ise işin tuzu biberi olduğu gibi partinin içindeki kaosların kavgalarında göstergesi de olunca halk bir nokta da buna tepki verecekti seçimlerde verdi, yine sağcı partiden bu kez etkisinde kaldığı muhafazakar olanı seçti…

CHP son dönemde bir talihsizlik ya da aptallık sonucunda yeni bir Genel Başkan seçmek zorunda kaldı, siyasetin hiç almaması gereken darbesini yedi, ama akil kesim yeni ve mücadeleci başkanı yeğleyerek Kılıçdaroğlu ’nu Genel Başkan seçti. Halkın sevdiği bir çok kesimin sempati duyduğu ve gerçekten sevilen birini seçti ilk defa. İlk defa diyorum tarihe bakın Atatürk’ten sonra seçilen Genel Başkanların çoğu halk tarafından sevilen bir başkan değillerdi, Ecevit bir ara bu durumu değiştirse de partinin içindeki hamiyetsizliği kaoslar ve çöreklenmiş şahıslar başka bir sol partiyi kurup orada siyaset yapmasına neden oldu…

Kılıçdaroğlu kurt bir politikacı olması ve bürokrasinin içerisinden gelmesi nedeniyle de yönetim biçimine hakimiyeti partinin içinde odaklanan hatta yuvalanan katı kuralcı ilkeleşmiş toplum anlayışına kısaca da değişime ayak uyduramayacakların tasfiyesini sağladı. Uzun zamandır bir türlü gerçekleştirilmeyen bu durum gerçekleşince son yapılan iki kurultaydan başarıyla çıkmasına da neden oldu...

Gerçek şu ki son yıllarda CHP ihale ve imar yolsuzlukları ile belediyelerin neredeyse tümünde çıkar ilişkileriyle anılmaya başlamıştı. Kısa zamanda il ve ilçelerdeki CHP birimlerinde değişim yapılması da gerekiyordu tereddüt etmeden bunu yapması da bence en önemli özelliğini ortaya çıkardı; CHP için eğer parmak kesilmesi gerekiyorsa elini kesmeye hazırdı. Çünkü halkın arasındaki ve çok kez sağcı yönetimlere alışmış vatandaşlar arasındaki anlayış o düşüncede olmayanların partiden dışlanacağına ilişkin genel kanıydı. Kılıçdaroğlu şimdi de bunu başarmaya çalışıyor, partinin kapısını ülkesini halkın huzuru ve mutluluğunu ferahını dürüstçe düşünen herkese açıyor.

Sağcı partiler bunu fark edince iki konu üzerine çullandılar birincisi Kılıçdaroğlu’nun etnik kimliği ikincisi ise mezhebi. Hem Kürt kökenliydi hem de Aleviydi. Önce iktidar durup dururken CHP nin tarihinde büyük bir talihsizlik olarak bilinen Dersim’i ortaya attı sonra Aleviliğini…

Partinin içinden bir kesim de bunu yuttu. Halkla bütünleşmeye çalışan yani herkesin katılacağı bir parti anlayışına daha ilk başta bomba koydular kendi liderlerini Alevi olmakla Kürt olmakla suçlamaya başlayarak ters düştüler. Bu ülkede herkes Sünni ya da Türk değil ki, Alevilerde var, Kürt Çerkez Abaza, vb. her kimlikten gelen vatandaşlar da var, bu suçlamalar bütün bunları savunduklarınızı ret etmekten başka nedir ki?

Halkın kendi parti liderini bu tarz da ret eden bir partinin seçilmesi halinde ülkenin azınlıkların ve reddedilen farklı mezheptekilerin nasıl bir tehlike ile karşı karşıya kalacaklarını düşünmemeleri mümkün mü?

CHP de geleneklere ve ilkelere körü körüne bağlılık olması nedeniyle halkın isteği doğrultusunda değişime evet denilmesi neredeyse imkansız gibi. CHP de alınabilecek en zor karar budur.

Kılıçdaroğlu’nun bana göre en büyük başarılarından bir tanesi ki-iktidar hedefleyen bir partinin yapması gereken de budur;-partinin içinde aşılamaz noktalara gelenleri küstürmeden ama onların deneyiminden kişiliğinden yararlanarak kısmi tasfiyeye karar vermesi ve bunu uygulamasıydı. Böylece de partide kök salmış ancak verimli olanların partiden kopmasını engellemiş oldu…

Şimdi ise bir başka taktiği partinin organlarına enjekte etmeye çalışıyor; performansı…

Kendisi durmadan çalışıyor gitmesi gereken yerlere gidiyor söylenmesi gerekenleri ise sonradan partisine aleyhte dönmemesi için dikkatle seçiyor. Bugün partinin içinde bile muhalefet edenler var buna, eski geleneklerine bağlı olarak eleştiriyorlar. Oysa bazı söylevler hatta kucaklayıcı tavırlar artık sağcı partilerin seçim anlayışında yeni geliştirdikleri din sömürüsü ve sadaka düzeni biat anlayışının varlığında yeterli değil. Aynı tarzı kullanmak ise yok olmanın ilk adımıdır, bunun farkında olan Kılıçdaroğlu da son derece dikkatli davranmak zorundaydı, öyle de yapıyor…

CHP nin içinde olduğu gibi halkın arasında da Kılıçdaroğlu’nun bu durumunu yeterli muhalefet yapamadığı ya da karizmatik bir lider olmadığı şeklindeki suçlamalar öne çıkmaya başladı. Bu büyük bir haksızlık ve sağcı partilerin bir blöfüydü. Performans ve halkla iç içe olmak çok önemliydi bu aşamada, şimdi CHP nin tüm ileri gelenleri ve Kılıçdaroğlu bunu başarmak için var gücü ile çalışıyorlar, çok zordur ama imkansız da değildir…

CHP bir ekoldür siyasetin de okuludur burada eğitim alanlar ya da gönül verenlerin liderine bakarak ya da onun kendi düşüncesine hitap etmesi nedeniyle oy vermemesi mümkün değildir, vermeyenlerin çoğunluğu dediğimiz gibi her kesimden gelen ve sağa yatkın seçmenlerdir. Bir dostum yazmış geçen gün o kesim MHP ye oy verirse ne olur? CHP oy kaybeder, diyor. Haklı ama bu bir boyun eğiş olamaz ki, eğer o seçmen kendi düşüncesinde diretiyor ya da bir başka söylemlere katılıyorsa lideri ağzıyla kuş tutsa yaranamayacak demektir ve bunların sayısı da partide de seçmen arasında da parmaklarınızın sayısını geçmez. O yüzden de Kılıçdaroğlu’nun bu kararları mutlak surette destek görmelidir yoksa yakın gelecekte bırakın iktidar olmasını esamisinin bile okunmaması gündeme gelecektir…

Özetle; günün koşulları içinde her gün değişen siyaset anlayışının,  bir yöne kayan ve kaybolan siyasi akışın CHP nin kontrolünde olabilmesi için seçmenin de CHP ni iyi okuması ve sabırla inançla desteklemesi, yapılanları benimsemesi gerekir…

Halkla iç içe hakça ve üretime yönelik bir CHP ve Türkiye özlemi ancak demokrasi içinde kalınmak şartıyla değişime ayak uyduran ve yenilenen bir CHP ile mümkündür kimse bunu görmezden gelmemeli, hiç kimse bugün lider ve kadrosuna engel olmaya çalışmamalıdır.

Ve CHP altı ok sembolleri içinde sıkışıp kalmamalı ve oku ve sayılarını günümüzün koşullarına uygun yenilemeli ve değiştirmelidir. Neredeyse yüz yıl önce kurulan bir partinin hep aynı kalması niteliğin maddenin tabiatına uygun değildir…

Daha uyumlu daha refah daha verimli bir siyaset döneminde el ele olmak ve geleceğe umutla bakabilmek temennilerimle tüm CHP li dostlara saygılarımı sunuyorum…

Erdoğan Özgenç

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..