Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ağustos '16

 
Kategori
Blog
 

Tıklar ve yorumlar

Tıklar ve yorumlar
 

Çok büyük bir bölümümüz zaten bir şeyler yazan insanlardık.


Bana göre, Milliyet Blog sayfalarında yazmaya başlayanların büyük bir çoğunluğunun ilk anda düşünülmüş, anlaşılmış, çıkar esaslı temellere oturtulmuş tık ve yorum beklentisi yoktu.

Çok büyük bir bölümümüz zaten bir şeyler yazan insanlardık.

Yazmak yine bizim büyük bir çoğunluğumuzun geçmiş okuma alışkanlıklarımızın devamı olarak ortaya çıkmıştı. Milliyet Blog'la tanışıncaya kadar, okuduklarımızdan, gözlemlediklerimizden ve yaşadıklarımızdan süzüp defterlere, bilgisayar belleklerine döktüklerimiz tertemiz bir yeraltı suyu gibi görünmeden akıp durmuştu.

Milliyet Blog bu anlamda, çoğu yazar arkadaşım için hem görünmezlikten aydınlığa çıkış noktası, hem de onu tüm yazılı diğer kayıtların internet ortamında akıp karıştığı okyanusa götürecek kocaman bir ırmak olmuştu.

Elbette hiç yeraltı suyu olmadan, önceden hiç yazmadan ama içinde yazma arzusuyla yaşarken günün birinde çağıl çağıl akan Milliyet Blog ırmağını gören ve o saatten sonra biriktirdiklerini, gözlemlediklerini ve yaşamdan süzdüklerini yazıya dökmeye başlayanlarımız da tıpkı diğerleri gibi çok düşünmeden yapabildiklerinin en iyisini yapıp ırmağın sularına bırakmışlardı.

Tık ve yorum beklentisi, ilk yazılarını yayınlayanlar için akılcı olmaktan çok duygusal bir şeydi.

Kaç kişi okumuş? Kim neler düşünmüş? Bu soruların yanıtları özellikle yazılarını ilk kez yayınlayanların yüreklerindeki kelebekleri kanatlandıracak şeylerdi.

Özgüven sıkıntısı olanlarımız için tıklar ve olumlu yorumlar güçlü bir destek hapıydı.

Bu kişiler için, olumsuz yorumlar da çoğu kez ciddi bir özgüven sarsıntısıyla beklenenin üzerinde yıkıcı sonuçlar doğurabiliyordu.

Bir şeyler düşünmüş, anlamış, yorumlamış ve yazıya dökmüştük.

Milliyet gibi kurumsal, sağlam, tanınmış bir yapının çatısı altındaydık.

Bizim için önemli olan oradan yeryüzüne çıkmış bulunmamız, ürettiklerimizi potansiyel okurlara ulaşacak bir vitrine yerleştirmiş olmamızdı.

Tıklar ve yorumlar önemliydi ama sonraki işti.

Tıklar ve yorumlar, zaman içerisinde biraz da dış etkilerle içimizde büyüyen, kimimizi büyüten, kimimizi de gereksiz sıkıntılarla yüz yüze bırakan farklı bir canlıydı.

İçimizde kımıldayıp duran bu canlı bazılarımızı hiç rahatsız etmezken; diğer bazılarımızı olduğundan başka davranmaya, düşündüklerinden başka şeyler yazmaya zorluyordu.

Hiç bilmediğimiz, yazmadığımız alanlarda bir şeyler üretmeye zorluyor, duruma göre de zor durumda bırakıyordu.

Kimimizin kulağına "buralarda seni anlayan kimse yok, vazgeç, bu kadar yeter" diyerek kandırıp pasif hale getiriyordu.

Kimilerimizi çok kötü etkiliyordu.

Hep kimilerimizi diyorum çünkü ona hiç mi hiç kulak vermeyen yazarlarımız da az değildi.

Onlar, karınlarındaki bu canlıyı uyutmanın, uyuşturmanın yollarını biliyor ya da onun karınlarına attığı tekmelere aldırmıyorlardı.

Onlar yaşamla, insanla, gündelik olaylarla ilgili düşüncelerini bu tertemiz ırmağa karıştırıp okyanusa gönderirken tıka da, yoruma da kulak asmıyorlardı.

Hatta onların bir kısmı tıkın da, yorumun da hem nicelik hem nitelik olarak bir yere kadar anlamlı olduğunu düşünüyordu.

Artan tık sayısının kendilerine değil de, yazının yayınlandığı siteye yararı olduğunu düşünerek daha çok tık alacak yazılar yazanları da vardı elbet. "Bu güzel site daha çok okunsun, gündemde olsun, kazansın ki bizim yazılarımız da en iyi şartlarda yayınlansın" diyenler.

Onlar, diğer her konuda da empati yapabilenlerimiz, karşıdakini de düşünenlerimizdi.

Elbette tık ve yorum konusundaki beklentiler yaş grupları bakımından da farklılıklar gösteriyordu.

Doğal bir şekilde gençlerin çalışmalarındaki tıklar ve yorumlar onların özgüvenlerinin oluşmasına, güçlenmesine katkı sağlıyordu.

Sonuçta zaman içerisinde Milliyet Blog'un bir parçası haline gelen, bu sayfalarda yıllardan beri yazmakta olduğunu gören insanların diğer pek çok konuda olduğu gibi, tık ve yorum konusunda da düşüncelerinde olumlu ya da olumsuz yönde değişmeler ve gelişmeler oluyordu.

Bu arada daha çok yazmış, daha iyi yazar hale gelmiş de oluyorlardı.

 

20.08.2016 11:31

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..