Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Gülüm Çamlısoy

http://blog.milliyet.com.tr/

22 Mayıs '15

 
Kategori
Deneme
 

Tıp, tıp, tıp

Tıp, tıp, tıp
 

Anlamsızım, ansızım, külfeti ağırmış inanmanın.

Tıp, tıp, tıp…

Duyulmaz bir akıntının ortasında ruhumu teslim etme arzusuyla yanıp tutuşurken aynı ses çalınıyor kulağıma.

Tıp, tıp, tıp…

Bunca dalga bunca rüzgar bunca yalan bunca kelam işe yaramadı işte. ‘’Oysa her şey çok farklı olabilirdi’’ demek çok yorucu. Ve safça hala inanmak yanıldığımı bilsem de sürüklenmek o hortumda. Bir öyleyim bir böyleyim. Bir ağlıyorum bir gülüyorum. Ne de olsa karışıklık doğamda var. İki ucu keskin bıçak gönül dediğin: İdame ettirirken yürekte saklı olanı bir ucu sürekli batmakta. Her gün devam ediyorum yaş almaya ve yas almaya. Her gece ölüyorum sessizce ve doğduğuma inanıyorum ertesinde gecenin.

Sevgili kalem, sırdaşım, yegane dostum yeri geldi mi sokan bir yılan gibi zehir pompalıyorsun kanıma. Kana kana içiyorum o acı suyu ve kana kana ağlıyorum doyamazken hüzne. Ya öncesi…

Öncesi var mıydı ki? Hatırlamıyorum o ıssızlığımı hatta düşünmek dahi istemiyorum. Kimler kimler girip çıktı o kapıdan ve kovulmadığım kapı kaldı mı ki ya da çarpıp çıktığım ve arkama bakmadan uzaklaştığım. Tıpkı o gün gibi…

Kaç miladım var şu ahir ömürde. Tarih affetmez beni ben nasıl affedeyim…

Sessiz sakin, muzip, sevgide cömert bir o kadar saf ve sınır tanımaz ihlal edilen özgürlüğünü idame ettirmek adına.

Mevsimlerden iklimsiz bir günün kaçıncı saati kim bilir öyle ya zaman ile hiç işim olmaz ya da mevsimlerle. Hissettiğime odaklı bir mevsim benimki. Kış ortasında çiçek açan ya da baharın ılık esintisinde buz kesen.  Ben insanlığa değil kainat uymalı bana. Ve atmalı kalplerimiz eş güdümlü. Mutsuzsam ıslanmalıyım yağmurda ve güneş bile itibar etmeli bu hüzne. Saklanmalı bulutların ardına ve konuşlanmalıyım siperimde görünmezlik iksirimi içtikten sonra.

Hep salık veririm kendime:’’Asla böbürlenmeyeceksin ve egona karşı sonuna kadar mücadele vererek yeneceksin nefsini.’’ Oldu bayağı bu düşünceyi pompalayalı zihnime.  Okula yeni başlamıştım ve tam bir oyunbazdım. Zor oldu annemden ve oyuncaklarımdan ayrı düşmek. Tanımadığım onlarca çocuk ve hiç tanımadığım bir kadın bağırmayı marifet sanan. Ve gördüm ki; yapmam gereken bu gruba uyum sağlamam… Derken harflerle tanıştım ve sihirli bir dünyanın girizgahıydı yaşadığım bu macera. Bugün yaşamamakta hiç biri kelimeler ölü, sadece terk etmedi beni. Çoktandır ölüler ve her yeni gün yeni eklentilerle artmakta sayıları… O gün bu gündür inanılmaz bir mücadele içerisindeyim. Sevsem de ayrı düştüğüm her ne ya da her kim ise gitgide sertleştirdi kabuğumu ama hala yumuşak içim. Görüntüye aldanmayın siz yine de, derim.

Her ölünün kanı üstüme başıma bulaştı: Bazen bir kelime ondan hatıra kalan bazen bir koku bazen bir nefes bazense bir dokunuş dokunmamış bile olsa tahayyül ettiğim… Bende yaşam bulan ama bir yandan benden çalan… Bölünen uykularımda yaşayan ve gün içerisinde orada burada gördüğüm her gölgede bir nebze de olsa içimi sızlatan.

Olanca ağırlığıyla asılı boynumda kocaman bir taş parçası gibi suyun dibine çeken, kurtulamazken o ağırlıktan gelişen tahammül gücüm ama hala kendimi yetersiz ve anlamsız hissettiğim…

Bunda hemfikirim iç sesimle: Fazlasıyla yetersiz ki kendime bile yetemezken kime ne verebilirim ya da hangi beklentisini karşılarım bir Allah’ın kulunun. Nadiren buluyorum cevaplarını bu bitip tükenmez sorularımın ve en bariz sunumuyla hayatımın en zor sınavı. Kabullenmesem de geçemediğim tek sınav ve ömür billah muaf tutulma hakkı tanınmayacak… Tecrübeyle sabit kısaca.

Biteviye suçluluk duymak bir yana başkalarının hatalarını yüklenmek…

Ruhumun aynasına bakıyorum her boş sayfada ve dolmaktayken o beyazlık yeniden doğuyorum ve inan ki bu güzelliği anlatmaya mecalim yok. Başı bozuk bir güruh peyda olmuşken bilmediğim ve görmediğim biliyorum ki onların gözünde bir boşluğum içini acıyla doldurdukları. Yadsıyamam ama izah da edemem lakin duyumsuyorum bu acıyı ve yıkanırken ruhum saf tutuyorum en önde.

Ve sır tutuyorum sırlı gecelerde ama veremiyorum sırrımı kimselere. Bu büyü bozulmamalı ve benimle yaşamalı, birlikte gömülmeliyiz. Sözün azaldığı yerde yazıyorum, yazıyorum durmaksızın bazen teklesem de sığındığım mabedimde şükrediyorum ve sığınıyorum Yaradan’ın kollarına.

Görmediğime vakıfım ve duymadığıma aitim. Sessiz bir çığlık benimki için için devinen. İnsanlara tuhaf geldiğimi de bilirim ama değişmek değil marifet sadece saklamak bilinmezliği yürekte ve saklanmak her ne kadar mümkün olmasa da… Tüm bu bilinmezlik değil mi o geri dönüşsüz değişikliğin ve bitimsiz sevgimin belirtisi. İçinde saklı iken niyetim ve anlam yüklemeye çalışırken anlamsızlığıma…

 

 
Toplam blog
: 216
: 117
Kayıt tarihi
: 22.08.13
 
 

Yazmaya gönülden sevdalı, kendini her daim geliştirmeye çalışan, öğrenci ruhlu biriyim. Mesleğim ..