- Kategori
- Haber
Tirebolu Savcısına saldırı
Bir şahıs…
Tirebolu Adâlet Sarayı’nda mübâşirlik yapıyor.
Birkaç yıl önce, oğlunun okuduğu okulun müdürüne makam odasında saldırıyor.
Kavga okulun koridorlarına taşıyor. Müdür yerlerde.
Okul müdürüne saldırı, tekme ve yumruklarla dozunu giderek artırıyor.
Tüm bunlar saldıran şahsın eşinin ve oğlunun gözlerinin önünde gerçekleşiyor.
Diğer öğretmenler ve tâdilat için orada bulunan işçiler duruma müdahâle edip saldırıyı bertaraf etmeye
çalışıyorlar.
Aradan birkaç yıl geçiyor.
Önceki gün, yine aynı şahıs bu sefer de, görev yaptığı Tirebolu Adliye’sinde -ya da Adâlet Sarayı mı
demeliydim bilemedim- âmiri pozisyonundaki savcıya silah çekiyor.
Savcıyı vuruyor. Savcı fırsatını bulup kaçmaya başlıyor…
Saldırgan tarafından tâkip edildiğini fark eden savcı, adliye binasından kendisini dışarıya zor atıyor.
“Ben savcıyım beni öldürecekler” diyerek yoldan geçen bir arabayı durdurup kendisini hastaneye
yetiştiriyor.
…
Özellikle son zamanlarda artık şaşırmadığımız bir tablo ile karşı karşıyayız.
Akla hayâle gelmedik işler yapıp polis tarafından gözaltına alınan şahısların, savcılıkça tutuksuz
yargılanmak üzere serbest bırakıldığına çok şahit olduk.
Veyâ bir adım ileri gidelim.
Tutuklandıktan sonra hâkim karşısında iyi hâlden ya da kravat takarak yırtanların olduğunu da
biliyoruz.
Elbette ki kendini bilmez saldırgan tarafından saldırıya uğrayan savcımıza âcil şifâlar ve geçmiş olsun
diyoruz.
Öyleki, savcımız ifadesinde “eğer kaçmamış olsaydım, beni kesinlikle öldürmüş olacaktı” diyor.
Şimdi sakın, olur mu öyle şey? demeyin ama herhangi bir sebeple bu saldırgan tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılsa ya da yargılama safhasında iyi hâl indiriminden falan faydalansa bunu kim kabûl edebilir?
...
Başka sorum yok sayın savcım.
Sabrın sonu ile