Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mart '13

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Titanik gemisinin batacağı 14 yıl önceden biliniyormuş.

Titanik gemisinin batacağı 14 yıl önceden biliniyormuş.
 

titanik ve daha önceki yazarla ilgili yazı


Morgan Robertson

1861 doğumlu Amerikalı yazar.

Çoğu zaman soruyorlar nasıl yazı yazıyorsunuz. Önceden planlıyormusunuz, yoksa tuşlarla parmaklarınız birlikte karar mı kılıyor.

Birlikte karar kılmaları içinde aktarılacak bir şeylerin olması gerekmez mi? Elbetteki gerekir. Bazen neler yazdığımı ben ertesi günü okuduğumda daha net anlarım. Bu bir gerçektir. Gece uyku arası uyanıp, yazılar yazmışlığım, sonrasında okuyup bunları ne zaman yazdım demişliğimde vardır.

Şaşırtıcıdır.

Yazarların kulaklarına yazacaklarını üflerlermiş demişti bir sohbetimizde Atilla Özdemiroğlu. Kimbilir belki de öyledir.

Bilinmeyenlerin benim bilinenim olsun diye ısrar ederim. Öğreninceye kadar rahat edemem. Bilmeliyim derdi ve bilgi doyumsuzluğum artarda artar.

Bakın siz benim yerimde olun merak etmeyin.

Bir çok yerde bu konu ile ilgili yazılar okudum.

Konu neydi diyeceksiniz.

Konu Titanik ve batması…

Buraya kadar merak edilecek ne var diyorsunuz?

Titanik buz dağına çarptı battı, filikaların yetersizliğinden yolcuların büyük çoğunluğu boğuldu, dondu ve hayatlarını acı bir şekilde kaybettiler. Bu bilineni ya bilinmeyeni!

Bilinmeyeni de mi varmış? Diyorsunuz.

Evet, bir bilinemyen şu değil miydi?

Madem dünyanın en lüks gemisiydi, lavaboları bile altındandı. Dünyanın en zenginlerinin bu gemide seyehat edebilecekleri kadar pahalıydı. Pahallı olmasının en büyük nedeni aşırı derecede lüks olmasıydı. Kıymetliydi, değerliydi filan – falan…

Buraya kadarı tamam peki neden filika sayısı bu kadar azdı.

Bu gemi asla batmaz bunun içinde gerek yok diyemi düşünülmüş.

İyide o zaman bunun yola çıkabilmesi için bir geçiş kararı verilmiyormuydu?

Bu kadar yolcuya bu kadar filika gibi bir tedbir…

Demekki olmamış, demekki alınmamış, demekki bu onların kaderinde varmış. Bir sürü demekkiler var. Olabilir. Benim size asıl yazmak istediğim ise geminin neden battığı değil… O zaman nedir?

O zaman bu geminin batacağının gemi batmadan on dört yıl önceden biliniyor olması…

1898 yılında Morgan Robertson 14 yıl sonra bu geminin batacağını yazmış.

Öyle bir yere not filan almamış. Eni konu bir kitap yazmış. Yazdığı kitaptaki geminin ismini de Titan Kazası koymuş. Bir ismi de Futility yani Boşyere’ymiş.

Yazımın başında yazarların bazen nasıl yazdıklarından söz ederken kendimden ufak bir örnek vermiştim. Bunun gibi değil elbetteki ama bu bir his, bu bir önsezi olamazmı?

Düşünün ondört yıl önce bir yazar bir kitap yazıyor.

Adını titan koyuyor.

Dünyanın en lüks gemisinden söz ediyor,

Bu gemi asla batmaz deniliyor.

Okuduğum yazıdan bir alıntıyı aktaracağım sizlere:

Robertson´un romanındaki Titan adlı gemi Southampton limanından yola çıkıyordu ve 14 yıl sonra Titanik de aynı limandan yola çıktı.

Romandaki gemi ile Titanik arasında sadece 4 metre fark vardı. Titan 248 metre, Titanik 252 metreydi.

İki geminin ağırlıkları da çok yakındı. Robertson romanında Titan´ı 70.000 ton ağırlığında yazmıştı; Titanik ise 66.000 tondu.

Her iki geminin de üç pervanesi vardı ve her ikisi de 3000 er yolcu taşıyorlardı.

Gerek romandaki hayali Titan´a gerekse de gerçek Titanik´e Avrupa´nın sayılı zenginleri ve ünlü aileleri binmişlerdi.

Robertson´un romanındaki dev Titan, New Foundland yakınında; Kuzey Atlantik´de bir buzdağına çarparak battı ve talihsiz Titanik de 14 yıl sonra aynı koordinatta, aynen romandaki benzeri gibi bir buzdağına çarparak okyanusa gömüldü.

Ve her iki gemide de; yeterince cankurtaran filikası yoktu; Robertson romanındaki gemide 24 filika bulunduğunu yazıyordu; Titanik´de ise 22 filika vardı ve bu yüzden can kaybı büyük oldu.

Gerçek kazanın sonucunda 1513 yolcu boğularak öldü ve kayboldu.

Aynen 14 yıl önceki romanda yazıldığı gibi…

Robertson´un romanındaki Titan´da ise 1500 kişi ölüyordu.

Her iki gemi de 3000 kişilikti ve Titanik´e 2224 kişi binmişti.(alıntı)

 

Bu kadarla da kalmıyor kitap.

Titanik Filmini izleyenler iyi bilirlerki genelde herkes izlemişti yayınlandığı dönemde hatta daha sonraları da uzun yıllar film defalarca gündeme geldi.

Filmde gözcü nasıl buz dağından söz ediyor, bağırıyorsa kaptanlar ve orada görevli mürettebat ne diyorsa! Yani aslında ne yaşanıyorsa on dört yıl önceki kitapta da hemen – hemen bunlar yaşanmış.

Bir başka yazıda bu yazar için o bilinmeyen bir kâhindi diyor.

Bir başka yazıda ise onun atom bombasını da uzun yıllar önce konu alan bir kitap daha yazdığını söylüyor…

En acısı da bu adamcağızın kitaplarına okur bulunamadığından satmıyor olması. Para kazanamıyor. Yokluk içinde hayatını kaybediyor.

Yazarların çilesine bakarmısınız?

Üstelik bu yazar öyle sıradan diye tabir edeceğim sadece yazan biri değil, gören, hisseden biri iken bile…

Gerçeklerin değerleri illa onlar yok olduktan sonra mı bilinmeli?

Morgan Robertson, neyi nasıl hissettiki böylesine bir kitabı yazdı, batış sahnesini birebir anlattı, gemiyi aynen tarif etti…

İki gemi ve iki olay arasında fark çok az. Bilinenler ise ciddi kabul görülecek vaziyette…

Morgan Robertson, kitapları satmayınca bunalıma girmiş, psikolojik tedavi görmüş. Yazık!

Şimdi asıl konuya gelsek. Okusak, çok okusak… Çok araştırsak ve bilsek…

Acaba bu yazarın kitabı yeterince okunsaydı,

İlgi görseydi,

Söz edilseydi.

Dünyanın bir çok yerinde bilinen bir konu olsaydı.

O zaman böyle bir gemi on dört yıl önce aynı güzergâhta buzdağına çarparak batmış, kitapta yazıyor.

Hadi diyelim buzdağını görmediler tedbirlerini almadılar filikaları eksikmiş. Çok yolcunun ölümünün sebebinin başında bu geliyormuşu bilselerdi.

Bizimde başımıza bunlar gelebilir demezlermiydi?

Tedbirlerini ona göre almazlarmıydı?

Daha dikkatli olmazlarmıydı?

Bence olurlardı. Titanik gemisinin battığı gece kaptanla ilgili, gözcüden tutun çalışanlara kadar bir çok ihmalin olduğu söyleniyor ya, kitaptada aynı olayların olduğunu söylesem dahada şaşırmaz mısınız?

Bence elimize geçen her fırsatta okumalıyız. Kitaplar bilinen, toparlanmış bilgilerin içinde kurgular olan yol göstericilerdir.

Ben öyle biliyorum…

Bilinmeyenleri bilmeye karşı ciddi bir merakım var. Bulmaya devam edeceğim…

 

Nazan Şara Şatana

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....