Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '15

 
Kategori
Güncel
 

To be; (veya) not to be..

To be; (veya) not to be..
 

Ortaçağ, Yeniçağ, Yakınçağ...

Ve şimdi de Tekno-Çağ!

İletişim Çağı...

Bilimin artık, evrenin sırlarını öğrenmek ya da çözmek için değil, teknolojiye teknik yetiştirmek için kullanıldığı garip bir çağ...

Bilim insanı artık, teknolojik ürün üreten girişimcinin paralı askeridir.

Vahşi rekabet piyasasının temel öğelerinden sadece birisidir.

Bilim insanının kişiliği de bu eğri içinde deforme olma riski ile karşı karşıyadır.

O artık, bilinmezin sırları karşısında coşkulu bir saygı ile eğilen kişi değil, patronu önünde ceketinin düğmelerini ilikleme telaşına düşen ezik bir kimliktir...

Nedir teknoloji?..

İyice sorgulanmalıdır.

Yararı, zararı ve içeriği yeniden gözden geçirilmelidir.

Gıdalarımıza karıştırılan kanserojen maddeler teknolojinin ürünüdür.

Elimizden düşmeyen akıllı [ve aptal] telefonların radyasyon üreten birer merkez oldukları görülmelidir.

İletişim araçlarının çevreyi kirletici sonuçları önemsenmelidir.

Teknolojinin vazgeçilmez unsurları... Örneğin radon, örneğin kimyasal atık maddeler, ozon tabakasının delinmesi ve insanlığın topyekûn bir yok oluşa doğru hızlı adımlarla koşuşunun nedenleri üzerine kafa yorulmalıdır.

Ve de en önemlisi... Teknolojinin "kar amacına bilinçsizce koşulmuş" insan profili, kapitalist düzenin kontrolsüz kaotik yapısından kurtarılmalıdır.

Teknolojik gelişmenin dümeni, kolaylıkla hırslarının esiri olabilen insanoğlunun elinden alınmalıdır.

Kapitalist düzenin, bu insanca gereklilikleri yerine getirmesi mümkün değildir.

Çünkü kapitalizm, insan hırsından enerji üreten ilkel bir mekanizmadır.

Kontrolsüz insan hırsı düzenin merkezine konuşlanıp, yönetimi eline geçirdiğinde onu frenlemek mümkün değildir.

Halk sağlığı faktörü, kamu yararı ilkesi ve toplumsal çıkar, kapitalist düzenin yabancı olduğu kavramlardır.

"Varsa yoksa, daha çok kazanma hırsı," toplumsal bir değer haline geldi mi, toplumun freni patlamış demektir...

Ülkenin global ekonomisinin freni patladığında ise, iki sonuçtan birinin ortaya çıkması zorunludur:

1.- Ya kapitalist düzen kendi pazarını aşacak ve dünyanın tüm pazarlarına saldıracaktır. İşte emperyalizmin kaynağı bu aşkın hırstır.

2.- Ya da ülke, sınırsız kazanma hırsı mekanizmasını eline alan güçlerin alelade bir pazarı olmaya mahkûm edilecektir. İşte "gelişmekte olan ülkeler" tanımı bu yalanın kuyruğuna asılıdır.

Bireyler ve uluslar, bu iki seçenekten birinin yanında olmak durumundadırlar.

Ya ilkel sömürücü cephesinde yer almak ya da bu cepheye karşı göğüs göğüse mücadelenin içinde olmak...

Çağımızın "to be; or not to be" sorunsalı budur...

Kikirik bir liboş ya da yurtsever bir solcu olmak da işte bu kavşakta ortaya çıkmaktadır...

@farukhaksal42

www.soruyusormak.com

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..