Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '09

 
Kategori
Yoga / Meditasyon
 

Tolerans Gücü

Tolerans Gücü
 

Siyam Balığı


Yeni bir otomobil aldığımızı düşünelim. İlk hareket... Arabamızın markasının amblemini taşıyan anahtarlığın ucundaki anahtarı elimize doğru uzatıyorlar. Onu sıkıca avucumuzun içinde sıkıyoruz. Hoşumuza gidiyor. Kapıya yöneliyoruz. Elimizdeki metal parçasını kilide doğru usulca uzatıp, içine sokuyoruz. O da ne? Girmiyor. Büyük bir şaşkınlıkla, satıcıya dönüyoruz.

“Yanlış anahtar vermişsiniz, bu girmiyor.”

Adam şaşırıyor. Panikle bir görevliyi çağırıyor. Bir süre araştırmakla geçiyor. Sonunda o anahtarın doğru olduğu anlaşılıyor.

“Efendim, elinizdeki anahtar, doğru.”

“Ama içine girmiyor.”

“Evet. Bir imalat hatası olmuş. Anahtarın dış ölçüsü ile kilidin iç ölçüsü aynı yapılmış.”

“Yani?”

“Anahtarın dış ölçüsünün, kilidin iç ölçüsünden bir kaç mikron kadar küçük ölçüde yapılması gerekiyordu. Ama anahtarı yapan arkadaş buna dikkat etmemiş. Biraz beklerseniz, atölyede anahtarın dışındaki fazla ölçüyü taşlayarak alacağız. Bir saat sürer.”

Dakika bir, gol bir...

Bir saat sonra, görevlinin elinde anahtar, yanımıza gelir. Biraz mahcup, biraz da işini halletmiş olmanın güveni ile gülümsemeye çalışıyordur. Anahtarı bir kere daha elimize uzatır. Artık o ilk heves gitmiştir. Anahtar bu kez rahatlıkla içeri girebilmektedir. Kilit açılır. Güzel...

Ama o da ne?

“Kapı açılmıyor. İnanmıyorum.”

Büyük bir şaşkınlık içindedir herkes. Atölyedeki herkes gelmiştir. Dört kapıda bir adam, kapıları açmaya çalışıyordur. Zorlamalar sonunda bir tanesi açılır. Sonra teker teker diğerleri... Satıcı daha da mahcuptur. Biz? Yeni araba almanın keyfi yok olmuştur. Vücudumuz ter içindedir.

“Şimdiki sorun nedir?” kızgınlıkla sorarız.

“Anladığım kadarıyla, kapıların dış ölçüsü ile kasanın iç ölçüsü aynı yapılmış. Bu nedenle kapı sıkışıyor.”

“Kapanacak mı?”

“Bilmiyoruz. Siz içeri girin, bakacağız.”

“Ya çıkamazsam?”

“...?”

Kendimizi feda ederek (nedense) içeri gireriz. Görevli kapıyı kapatmaya çalışır. Kapıların üçü kapansa da bizim kapımız bir türlü kapanmaz. Bu arada elimiz camları açan düğmeye gider. Dokunuş... Pencerelerden sesler gelir ama bir türlü açılmıyordur camlar. Bu sefer, motoru çalıştırmak için marşı çeviririz. Marştaki dişlilerden de sesler gelir. Bu arabada birbiri ile çalışan bütün ölçüler aynı yapılmıştır.

Ölçü tekniği teknolojinin gelişmesinin öncüsü olmuştur. Bir şeyi doğru yapabilmek için elinizde doğru ölçü araçlarınız olmalıdır. O da yetmez, ölçü araçlarınızı da sürekli kalibre etmek için onları da kontrol altına alabileceğiniz ölçü aletleriniz olmalıdır. Ayrıca dünyanın her tarafında aynı ölçü aynı hassasiyetlerle kullanılabilmelidir.

Bundan bir kaç yüz yıl önce Bir Metre ölçüsü çok önemliydi. Sonra Bir Santimetre önemli hale geldi. Sonra Bir Milimetre ve Mikron vs... Öyle ki; bir fabrika kapı yaparken, diğer fabrika onun kasasını yapıyor ve sonra bu iki ürün montaj hattında menteşeler yardımıyla birleştirilerek sızdırmaz tam bir kapı haline gelebilmektedir.

Ölçü tekniğinin içinde çok önemli bir kavram vardır.

“Tolerans.”

Dünyanın hiç bir yerinde mükemmel bir ölçüm olmadığı gibi imalat da yoktur. Ayrıca birbirleriyle yakın ölçülerde çalışan kapı, kasa, kilit anahtar, pencere cam gibi ikililerin hareketlerini kusursuzlaştıran da bu tolerans değeridir. Tolerans ne kadar küçük değerleri ölçebilir hale gelirse imalatımız da o kadar birbiriyle uyumlu çalışan ürünler verir.

Bugün teknolojide güçlü olan ülkelerin hepsinde ölçü aletleri ve haliyle tolerans ölçüm değeri çok küçük değerlere ulaşabildiği için çok başarılı ve ilerdedirler.

Tolerans hepimizin üzerinde çok az düşündüğü hatta çok da önem vermediği bize ait olan en önemli güçlerden bir tanesidir.

Biz bunu çoğunlukla şöyle ifade ederiz.

“Tahammülüm yok...”

“Tahammülümü zorlama.”

“Çok tahammülsüzüm.”

“Biraz tolerans göstersen?”

.......

Tolerans içinde kısaca dört gruba ayıracağımız değeri taşır.

Öncelikle Sevgi. Sonra Anlama, anlayış. Bir adım ötesinde Kabul Etme. Ve Sabır.

Sevgim varsa, seviyorsam; çok iyi anlarım; anlayacağım, anlayış göstereceğim şeyi görürüm ve ne olursa olsun, nasıl yapılıyorsa yapsın kabul ederim. Mutlaka sonunda bir noktada buluşacağız: Sabır.

Hayatımızı bir anlamda cehenneme çeviren ve diğer bütün güçlerimi, erdemlerimi; değerlerimi kullanmamı engelleyen bir şeydir; tolerans eksikliği. Bir kral her şeyden önce tolerans gücüne sahip olmalıdır.

Neye karşı?

Hayata ve diğerlerine karşı olmaktan ya da onları değiştirmekten önce “ben değişmeliyim!” O zaman kendi içimdekini bulmalıyım. İlk adımda kendime karşı tolerans gücümü deneyimlemeli ve yavaş yavaş onu geliştirerek başkalarına karşı kullanmalıyım.

Çağlar boyu yüklendiğim görevlerden ve o bitip tükenmek bilmeyen arayışımın sonuna geldim. Çok zayıfım ve yorgunum. Bedenim kirlendi. Etrafımı kuşatan her şey kirlendi. Bir değişimin arifesinde olduğumu hissediyorum. Sorduğum soruları artık biraz daha doğru sorduğumu hissediyorum. Bulduğum cevaplar da beni mutlu etmeye başladı. Ayırt edebiliyorum ve fark ediyorum. İçselliğimi keşfettim. (İçsel bir doğum anı; Retreat...) O benim çok uzağımda, ulaşılmaz bir yerdeydi. Şimdi yanımda duruyor. Hatta arkadaşım ve dostum gibi. Çoğu zaman arkamdan bir gücün beni yükselttiğini, düşmemi engellediğini hissediyorum. Kendimi daha değerli hissediyorum. Değerimin arttığını hissetmem, kendime duyduğum sevgiyi arttırdı. Eskiden hep bir yarım olduğunu hisseder, onu arar ve olmadığında da kendimi eksik hissederdim. Oysa hem onun hem de kendimin tam olduğunu biliyorum. Tek başıma da çok güçlüyüm. Her şeyi anlama yeteneğim arttı. Hatta daha kolay kabul edebiliyorum sanki. Sabır diyorum ama sanki onu hissetmiyorum. Çünkü sabır kendi içinde çok da olumlu anlamları olan bir kelime değil. Hissetmemek daha güzel... Beklemesini, istemesini öğrendim.

Şimdi diğerleriyle olan ilişkim de değişti. Onları olduğu gibi kabul edebiliyorum. Her şeyden önemlisi onların da çağlar boyu benimle birlikte bir yolculukta olduğunu biliyorum. Zamanın üç boyutunu bilmek bana ayrı bir güç kazandırıyor...

Bilmek beni özgürleştiriyor.

O zaman bir şey yapacağım. Bu gücümü deneyimlemek ve arttırmak için yine insanlarla bir arada olacağım. Ve bu benim diğer güçlerimi ortaya çıkartmada ve kullanmamda öncü güç olacak.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..