Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '14

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Tolstoy'u beklerken: Yasna Polyana (2)

Tolstoy'u beklerken: Yasna Polyana (2)
 

Tolstoy heykeli, Yasna Polyana köyü, Bulgaristan


Yasna Polyana köyünden ayrıldıktan sonra Kiten kasabası yönünde ilerliyoruz. Kiten'de Hotel Ariana isimli bir otelde konaklayacağız. Kiten kasabasının merkezine ulaştığımızda yerli esnaflara sorarak zor da olsa otelimizi buluyoruz. Otelimiz Kiten-Primorsko yolu üzerinde ağaçların arasına gizlenmiş şirin bir mekan. Aracımızı otelin önünde bulunan ağaçların altına park ediyoruz. Odamıza yerleştikten sonra otelde öğlen yemeğimizi yiyor ve yemekten sonra otelin havuzunda biraz yüzüyoruz. Birkaç saat sonra hafif hafif atıştırmaya başlayan yağmur zamanla şiddetleniyor. Otel bahçesindeki kafede oturup yağmurun dinmesini bekliyoruz. Bir süre sonra yağmur diniyor ve odamıza çekilip biraz dinleniyoruz.

Akşam üzeri Kiten kasabasını gezmek için otelden ayrılıyoruz. Bulgaristan'ın güneydoğusunda ve yörenin önemli şehri olan Burgas'ın 55 kilometre güneyinde bulunan Kiten küçük ve sakin bir kasaba. Kasabada bulunan Atliman ve Karaağaç plajları Kiten'i Bulgar ve yabancı turistlerin gözdesi haline getirmiş. Bu plajlardan özellikle Atliman plajı son derece güzel. Plaj boydan boya ince kumla kaplı. Plajda spor yapan gençler mi ararsınız, yürüyüşe çıkan yaşlılar mı? Yoksa kumdan kale yapan çocuklar mı? Hepsi var.

Plajların isimlerinin Türkçe olması çok ilginç. Atliman ismiyle ilgili ilginç bir efsane var. Kısaca anlatayım. Efsaneye göre Bulgaristan Osmanlıların eline geçtikten sonra bölgedeki muhteşem bir kalede yaşayan sultan Stana Urdovizka isimli genç bir Bulgar kızının güzelliğinden çok etkilenmiş. Bu kız çok güzel, çalışkan ve akıllı bir kız imiş. Çok güzel şarkı söyler, dans ettiğinde kimse ondan gözünü ayıramazmış. Herkes kızı parmakla gösterirmiş.Günün birinde sultan zaptiyelere kızı huzuruna getirmelerini emretmiş. Sultan huzuruna getirilen kıza evlenme teklif etmiş. Kız sultanın teklifini kabul etmiş ancak bir şartla - kız gündoğumundan günbatımına kadar Bulgar topraklarının gidebileceği her noktasına bir at sırtında gidecek ve sultan bu bölgelerde yaşayan yerli halkı vergiden muaf tutacak. Sultan kızın şartını kabul etmiş ve kız Vihrogon isimli bir ata binerek gün boyunca neredeyse tüm Istranca bölgesini dolaşmış. Kız sultanın huzuruna geri döndüğünde yorgunluktan bitap düşmüş atı oracıkta yığılıp can vermiş. Güzel kız da atıyla aynı kaderi paylaşmış. Ancak sultan kıza verdiği sözü tutup bölge halkını vergiden muaf kılmış. O gün bugündür bölge Atliman olarak adlandırılmış.

Kiten kasabasının merkezine indiğimizde kasabada bir festival yapılmakta olduğunu fark ediyoruz. Şehir merkezindeki genişçe bir alanda bir sahne kurulmuş ve Bulgaristan'ın değişik yörelerinden gelen yerel kıyafetler giymiş onlarca insan sırayla sahneye çıkıp şarkı söylüyorlar. Bu fırsat kaçmaz deyip meydanda bulunan banklardan birine oturuyor ve izlemeye başlıyoruz. Sahnede akordeon çalan bir adam ve mikrafonda yerel kıyafet giymiş genç bir kadın var. Onların ardından yaşlı kadınlardan oluşan bir koro çıkıyor sahneye. Sayıyorum koroda tam on yaşlı kadın var. İçlerine beyaz gömlek giymişler, üzerlerinde siyah entariler, önlerine işlemeli birer kırmızı önlük bağlamışlar, başlarında kırmızı baş örtüleri. Birer ikişer de çiçek iliştirmişler kulaklarının kenarlarına. Hiç anlamadığım bir lisanda şarkı söyleseler de candan söylüyorlar,  taa yüreklerinde hissederek söylüyorlar. Yaşlı kadınlar şarkılarını bitirdikten sonra sahneden iniyorlar ve yerlerini onbir bayan ve bir erkekten oluşan bir başka koro alıyor. Bir koro gidiyor bir başkası sahneye çıkıyor. Bir süre sonra yeniden yağmur yağmaya başlıyor. Sahneye çıkmayı bekleyen insanların üzüldüklerini görebiliyoruz. Yağmur şiddetini artırınca izleyiciler meydandan ayrılıyor. Biz  de yağmur dinene kadar yakında bulunan Chillout isimli bir kafede zaman geçiriyoruz. Yağmur dindikten sonra otelimize geri dönüyor ve akşam yemeğinin ardından odamıza çekiliyoruz.

15 Haziran Pazar sabahı yine yağmur var Kiten'de. Otelde sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra yağmur diniyor ve Atliman plajına doğru yürüyüşe çıkıyoruz. Yol kenarındaki bir binanın bahçesindeki erik ağacının dalları erik dolu. Kızım benden ağaçtan birkaç erik koparmamı istiyor ve onun için ağaçtan iki üç tane erik koparıyorum.  Aniden binanın üst katlarından birinden bir bayan sesi duyuyorum. Kadıncağız yüksek sesle birşeyler söylüyor ancak Bulgarca bilmediğimiz için ne söylediğini anlamıyoruz. Yüz ifadesi ve mimiklerinden çıkarabildiğim kadarıyla "Komşu bizde zibil gibi erik var ancak yiyecek adam yok. İstediğin kadar topla!" gibi birşeyler diyor. "Eyvallah teyze!" diyerek ağaçtan biraz daha erik topluyoruz. Erik toplama faslının ardından plaja doğru yürümeye devam ediyoruz. Yaklaşık beş dakikalık bir yürüyüşten sonra Atliman plajına varıyoruz. Plaj şöyle: deniz, kum, ağaçlar. Uzun kumsalda sıra sıra şezlonglar dizilmiş. Kumsal boyunca spor yapan genç kız ve erkekler, yürüyüş yapan yaşlılar, köpeklerini sabah gezintisine çıkaranlar, kumdan kale yapan çocuklar... Epeyce bir şezlonga oturup denizi, insanları, ağaçları seyre dalıyoruz. Daha sonra deniz kenarında bulunan Teos isimli bir aile otelinin kafesinde birer çay içiyoruz. Otelin yeri çok iyi, doğrudan deniz kıyısında. İlgilenenler için internet adresi www.hotelteos.com. Sitelerini bir inceleyin, beğeneceksiniz. Otelin internet sitesinde Atliman plajının güzel fotoğrafları da var. Bu otelin kafesinde iki büyük fincan çay için 2.40 Leva hesap ödüyoruz (yaklaşık 3 TL). Takdir sizin. Bu otel yakınlarında bulunan Sigma otelini de beğeniyorum. Kiten'e gitmeyi düşünenler bu iki oteli tercih edebilir. İnternet adresi: www.hotelsigma.bg. Biz Kiten'e tekrar gitsek öncelikle bu iki otelden birini tercih ederiz. Kiten'de bir süre daha oyalandıktan sonra otelimize dönüp otel ücretini ödüyor ve Kiten'den ayrılıyoruz. Dereköy sınır kapısına tekrar geldiğimiz yoldan döneceğiz.

Dönüş yolunda tekrar Yasna Polyana köyüne uğruyoruz. Bu defa aracımızı güvenli bir yere park edip köyü köşe bucak geziyoruz. Tolstoy'u beklerken bıraktığımız adamcağız yine aynı yerde oturmuş duruyor. Köy meydanındaki Lev Tolstoy Halk Merkezi binasının önünde bir Tolstoy heykeli, bahçesinde ise çok sayıda ahşap heykel var. Köyde çok sayıda ahşap heykel bulunuyor ve bu heykellerin fotoğraflarını çekiyoruz. Meydanın hemen arkasında terkedilmiş bir ahşap ev var, yıkıldı yıkılacak. Köyde tek tük insana rastlıyoruz. Yasna Polyana'da yaklaşık yarım saat geçirdikten sonra aracımıza biniyor ve ülkemizin yolunu tutuyoruz. Köyden ayrılırken Tolstoy'u beklediğini düşündüğüm adamcağıza göz ucuyla bir selam vermeyi ihmal etmeden.

Türkiye sınırına doğru ilerlerken önümüzde iki adet üstü açık arazi aracıyla yabancı turistlerin gezdirildiğini fark ediyorum. Araçlar Stoilova isimli bir köye doğru yöneliyorlar. Ani bir karar vererek araçları takip etmeye başlıyorum. Yaklaşık iki kilometre sonra araçlar yol kenarına park ediyorlar. Ben de hemen yakın bir yere park ediyorum ve araçtan indiğimizde gürül gürül su sesi işitiyoruz. Araçlardan birinin şoförü Bulgaristan Türkü çıkıyor: Ahmet Abi. Ahmet Abi turistleri Sunny Beach'den alıp gezdirdiklerini ve bir gün için adam başı 100 Leva aldıklarını söylüyor. "Burada hemen yanımızda bir şelale var. Ona getirdik turistleri." Şelalenin yanına iniyor ve bolca fotoğrafını çekiyoruz. Ahmet Abi'ye teşekkür edip tekrar yola çıkıyor ve kısa bir süre sonra Dereköy sınır kapısına varıyoruz.

 

 

 

 
Toplam blog
: 42
: 1065
Kayıt tarihi
: 13.11.12
 
 

1995 yılında İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi İngiliz Dili Eğitimi Bölümü'nde..