Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '18

 
Kategori
Deneme
 

Tolstoy’un Bir Bildiği Olmalı

Tolstoy’un Bir Bildiği Olmalı
 

İnsan öleceğini bile bile nasıl yaşar?

Ya çıldırır, yada öleceğini unutur

Sahi Sokrates’in dediği gibi ölüm bir iyilik midir aslında

Der ki Sokrates, “Ölüm şu iki şeyden biri olmalıdır:
Ya bir hiçlik ve hiçbir şey duymama durumudur...
Ya da dedikleri gibi ruhun bir değişimi ve bu dünyadan bir başkasına geçiştir.
Şimdi eğer hiçbir şey duyulmadığını ama düşlerin bile rahatsız etmediği bir uyku gibi olduğunu düşünüyorsanız, ölüm anlatılamayacak kadar büyük bir kazanç olacaktır.”


Nerden çıktı sabah sabah bu filozofik düşünceler Allah aşkına!
Yine aklıma düştün Sokrates
İnsan hiç sorular sordu diye öldürülür mü yahu, lakin fikirler asla ölmez.

Belki de Nazım haklıdır
“Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile mesela, zeytin dikeceksin,
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yanı ağır bastığından.”


Piraye’nin adını kol saatinin kayışına yazdığını söyleyen Nazım’ın kol saatinde Vera yazmasını düşündüm de bir an, pek de hak veremedim Nazım’a…
İlahi Nazım…

Ama şu var ki ölümü düşünerek yaşamıyor kimse
Bu konuya dair en güzel örneği inanç konusunda birçok buhram yaşamış olan Tolstoy veriyor bize

“İtiraflarım” kitabında şöyle anlatıyor ölümü:
“Bir seyyah, çölde karşılaştığı yırtıcı bir hayvandan kaçarken susuz bir kuyuya atar kendini. Orada, kuyunun dibinde bir ejderha görür, onu yutmak için ağzını açmıştır. Yırtıcı hayvan tarafından parçalanmamak için yukarı çıkmaya cesaret edemeyen, ama ejderha tarafından da yutulmamak için aşağıya atlayamayan seyyah, kuyunun duvar taşları arasında yetişen bir dalı yakalar ve ona sımsıkı tutunur. Elleri uyuşur ve az sonra, kendisini her iki tarafta bekleyen felaketin kucağına düşeceğini hisseder. Ama hala sımsıkı yapışıp tutunmaktadır dala. O sırada farelerin, onun tutunduğu dalın çevresinde dolaşıp dalı kemirmekte olduklarını görür. Az zamanı kalmıştır, dal kopacak ve o da canavarın ağzına düşecektir. Seyyah bunu görür ve kurtulma şansının olmadığını bilir. Ama havada debelendiği sürece, çevresine bakınmaktadır. Tutunduğu dalın yapraklarında bal damlaları görür ve balı yemeye başlar. Yukarı çıksa ölecek, kendini bırakırsa zaten ölecek, bırakmasa dalı fareler kemirecek.”

Yani Tolstoy diyor ki, yaşam bir kuyu
Kuyunun dibi ölüm
Tutunduğumuz dal, yaşama sebeplerimiz
Bal da yaşama sarhoşluğu…
Yani ölümü bile bile bir amaç edinip yaşayarak, aslında ölümü unutmaya çalışıyoruz
Ne kuyunun dibini, ne ejderhayı, ne de fareleri düşünüyoruz
Sadece balın tadına bakıyoruz

Galiba hepimiz yaşamın sarhoşuyuz ve dalı bırakmaya hiç niyetimiz yok.
 

 
Toplam blog
: 57
: 189
Kayıt tarihi
: 15.11.17
 
 

Süleyman Demirel Üniversitesi Halkla İlişkiler - Anadolu Üniversitesi İşletme  Köşe Yazarı/Blogge..