Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ocak '18

 
Kategori
Sinema
 

Tony Gatlif'ten Djam ya da Aman Doktor

Tony Gatlif'ten Djam ya da Aman Doktor
 

"Bu şarkıyı sen mi söylüyorsun?"
"Hayır içimdeki sürgün söylüyor"

Akşam yıldızlarla dolu bir çatının altında ateş yakıyorsunuz, yanan iri odunların alevleri göğe yükselirken ateşin çıtır çıtır müziğine rebetiko ve Türk müzikleri karışıyor. Sonra dans başlıyor. Siz "sirtaki "beklerken  Harman Dalı zeybeği oynanmıyor mu içinizde dostluğun, kardeşliğin nehirleri çağıldıyor. Midilli kıyılarında denizin kararmış yüzü beyaza dönüyor birden. Bir sizden, bir bizden şarkıların bu kardeşliği yaşanmış acıları biraz olsun hafifletiyor. Yaşlı bir adam, (belli ki mübadele mağduru) "İzmir'in Kavaklarını" söylüyor bu kez.  Midilli İzmir oluyor...Duvarların olmadığı; ateşin ve denizin buluştuğu özgürlük adasında geçmiş acıların çığlığından bir umut doğmuyor mu sinema salonundan çıkıp  tutkuyla o sahnenin içinde yer almak istiyorsunuz ...

Neredyse her filminde sürgünleri ya da sürgünlüğü anlatan Tony Gatlif uçarı ve özgür ruhlu bir genç kızın (Djam); hatta Suriyeli mültecilere yardım gönüllüsü olarak Antep'e gelip orada sevgilisi tarafından soyulan ve İstanbul'da sap gibi ortada dolaşan diğer Fransız kızı (Avril) da ekleyerek  iki kız üzerinden  koskocaman bir dramın perdesini bize tam olarak açmasa da, o perdeyi aralıyor. Geçmişin hikayesini, mübadeleyi bilenler o perdenin arkasındaki  tüm acıları görüp hissedebiliyorlar..

Çoktandır Tony Gatlif'i yazmak için bahane arıyordum. Açıkçası bu filmi dört gözle bekliyordum. Bahanemi Djam üzerinden yaratacağımı biliyordum...Her yaz bir yazarın ya da bir yönetmenin peşine düşer, onu keşfetmek ve anlamak için eserlerini peşpeşe okur veya filmlerini izlerim. Bu yaz tatilimi olduğu gibi yönetmene ayırmış, neredeyse bütün filmlerini izlemiştim. Tony Gatlif'in anlattığı hikayelerin öylesine içine girmiştim ki memlekete gittiğim zaman gidip çingenelrin çadırlarını ziyaret etmiştim. "Çılgın Yabancı", "Vengo", "Transylvania",  "Sürgündekiler", Özgürlük", "Sving", "Geronimo" filmlerini izleyip çok etkilenmiştim. Hele "vengo", Transylvania" "Çılgın Yabancı" favori filmlerim arasında girdi bile....

Kendisi de çingene bir annenin oğlu olan Tony Gatlif filmlerinde çingeneleri anlatmıyorsa çingene ruhluları anlatıyordur mutlaka. Yol onun vazgeçilmez tutkusudur. Hikayeyi yolda dizenlerdendir kendisi. Müzik ve dans ruhunun tutkulu ateşidir ve o ateşle seyirciyi de esir alır. Çingene müziği, Flemenko  bu kez de oryantal ve rebetikoyla bu tutkusunu seyircisiyle en etkili en kardeşçe duygularla paylaşmış. Bu arada filmin bir bölümü İstanbul'da çekildiği için Türkiye'nin turistik ögelerini ve "Hacı Bekir Lokumu"nu  öne çıkararak bizim turizme bir bakıma hizmeti dokunmuştur.... 

Filmde en can alıcı sahne ve en vurucu söz yine Djam'ın ağzından dökülecektir. Babalığı teknenin  biyel kolunu yaptırmak üzere Djam'ı İstanbul'a gönderirken, dönüşte dedesinin evine uğramasını, oradan plaklar ve nostaljik anlamı olan bir takım eşyaları da alıp getirmesini ister. Ölmüş dede Alman Faşistlerine yardım etmiş biridir aslında. İki kız eve vardıklarında Djam pantolonunu sıyırarak dedesinin mezarına işer. Bunu gören Avril şaşkınlıkla "hey! Dedenin mezarına niye işiyorsun" diye sorar. "Ben dedemin mezarına işemiyorum, müzik ve özgürlüğü yasaklayanların üzerine  işiyorum" diye cevap verir. Eşyaları toplayıp eski tip bavulların içine doldururken de "bunların hepsi kan kokuyor" diye söylenir.

Djam'ın karekterinden söz etmeden olmaz. Özgür ruhlu, kendine son derece güvenen, neşeli, deli-dolu, zorunlu kaldığında bedenini satmaya hazır; çoğu zaman külot bile giymeyen babalığının deyimiyle şırfıntı bir kızdır. Gibi görünse de öyle değildir aslında kocaman bir kederi sırtında, hüznü gözlerinde taşımaktadır.Ne ki kimseye göstermek istemez, inadına güler, inadına dans eder ve  bir erkek arkadaşı bile yokturdur. İki kız üzerinden giden hikayeye bakıp acaba lezbiyen bir ilişkiye mi şahit olacağız diye düşünüyorsunuz yok o da  düşündüğünüz gibi çıkmıyor. Tabii Djam'ın  lezbiyen olmadığı halde Avril ile oynaşmak istemesini ve Avril'in bunu şiddetle reddetmesini saymazsak..

Yine filmde bankaların yoksul insanları nasıl ezdiklerini ve çaresiz duruma düşürdüklerini görünce Bertolc Brecht'in "Asıl büyük soyguncular bankalardır" sözünü düşünmeden edemiyorsunuz.. Yunanistan krizi ve Suriyeli göçmenlerin dramı geçmiş acıların üstüne güncel konular olarak işlenmiş; ama bu zorluk ve acılara maruz kalmış Djam ve çevresindeki insanlar bir şekilde  hüzünlerinin yüzünü bir anda boyayıp, müzik ve dansla hayatlarını neşeye çevirebiliyorlar...

Başa dönecek olursak; Djam'ın babalığı (Kakourgos) kızın annesi ile Paris'te tanışmıştır. Anne Türkiye'den gitmiş bir göçmendir. Kakourgos'un Paris'teki tavernasında kızının elinden tutarak  iş istemeye gelir. Kadının güzelliğinden etkilenen adam onu hemen işe alır. Kadın bir gün restorantta şarkı söylerken Kakourgos sesin güzelliğinden şaşkına döner, "bu şarkıyı sen mi söylüyorsun" diye sorar. "Hayır içimdeki sürgün söylüyor" der. O günden sonra kadın sesine bütün sürgünler gelir. O ses artık onların anavatanı olmuştur... -Bunları üvey kızına anlatan babanın gözleri dolar, sonra anlatmaya devam eder.-Bir müddet sonra kadın ölür, Kakourgos kızın elinden tutarak onu Midilli'ye getirir...

Bu yıl sinemada seyrettiğim en güzel filmin şarkıları  sonra da dinlenilmeli diye düşünüyorum. "Aman Doktor(Rumca)" "Arapina", "İstemem Babacığım", İzmir'in Kavakları", "Agopo Mia  Pantremini", "Gel Gel Kayıkçı (yine Rumca versiyonu)" Filmdeki belli başlı şarkılar.. Sinemadan çıktıktan sonra telefonumdan "Gel Gel Kayıkçı" şarkısının Rumca versiyonunu açıyorum ve kulaklığımdan yüreğime veriyorum. onların ruhlarını hissettiğm sokaklarda şarkı öyle dokunaklı öyle anlamlı geliyor ki filmin son sahnesi; duvarların olmadığı, yeni bleyle motorun çalıştırılıp denizlere, özgürlüklere , maviliklere  açıldığı bölüm gözümün önüne geliyor ve gözümden akan iki damla yaş filme noktayı koyuyor...

 
Toplam blog
: 71
: 1292
Kayıt tarihi
: 10.08.11
 
 

Hacettepe Fransız Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Öğretmenim, şu anda yurt dışında görev yapıyorum. ..