Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '11

 
Kategori
Kitap
 

Topal Viktor'un Anıları

Topal Viktor'un Anıları
 

Yiğit Okur ve Can Kıraç birarada.


Ben Yiğit OKUR'u yıllarca Can Kıraç sanarak kendi kendime,  

- Yiğit Okur'muş peh peh peh, adam bildiğin Can Kıraç. Yazmaya hevesli, güzel de yazıyor ancak millet ''Yahu koskoca Vehbi Koç'un damadına bak, işi gücü yok nelerle uğraşıyor?'' demesinler diye de başka bir isimle yazıyor dedim durdum. 

Bu arada adam sadece zengin değil üstelik de çok akıllı, nitekim o kadar akıllı ki seçtiği isim bile çok güzel. Okurunu onurlandırıyor, ''Sen yiğitsin'' diyor, ''Yiğit okur'' diyor. 

Ancak gel zaman git zaman ne vakit ki internet çıkıp ardından da yaygınlaşarak kullanılmaya başlandı işte o zaman anladım yıllarca yanılgı içinde yaşadığımı. Yiğit Okur diye arama motoruna yazdığımda çıkan sonuçlardan birinde Can Kıraç ile Yiğit Okur'un beraberce Galatasaray Lisesi'nde çekilmiş fotoğrafları beni daldığım alemlerden uyandırdı. Yani bir başka şekilde ifade edersem ''Sanal alem beni gerçeğe ulaştırdı''. 

Doğrusu aslında Can Kıraç sandığım Yiğit OKUR'u yazar olarak tanımam da ayrı bir yazı konusu olabilecek türden. 1950'lerde Varlık, Yenilik, Mavi dergilerinde şiirleri neşredilen ve farklı yazarların roman ve oyunlarını Türkçe'ye çeviren bunun yanında da zamanında Vatan, Sabah gibi gazetelerde de tiyatro eleştirileri yayınlanan Okur, bir süre sahneye de çıkıyor. Yurt dışında hukuk okuduktan sonra yurda dönüp avukatlık yaparken çeşitli gazete ve dergilerde mesleki makaleler yazmakla yetinen Yazar Okur, kırk yılın ardından da ''Hulki Bey ve arkadaşları'' ile tekrardan gönlünde yatan aslana selam çakıyor. 

Kitabın ismi, benim kitapçıda satın alacağım yapıtları seçimim sırasında dikkate aldığım faktörlerden birisidir. Her ne kadar çok objektif ve adil olmadığını düşünsem de bir türlü bu huyumdan vazgeçemiyorum. Yazar ve/veya yayıncının isim seçiminde çok yaratıcı olup özgün bir isim bulmaları tabiki kitabın içeriğinin de 'farklı' olacağının bir göstergesi olmayabilir. Ama ne yaparsam yapayım isme takıldığım zaman kitabı almaktan birtürlü vazgeçemiyorum. Bu saplantım bazen çok güzel tesadüfler ve mutlu sonlara ulaştırsa da kimi zamanlarda da hayal kırıklıkları kaçınılmaz oluyor doğrusu. 

Hulki Bey ve Arkadaşları, geçmiş iş hayatımda kalan 'Hulki Bey'i bana anımsattığından, romandaki karakterin yerine benim eski iş arkadaşım Hulki Bey'i koyarak okumamın eğlenceli olabileceğini düşünerek aldığım kitabın, bir baş yapıt olduğunu ise ancak okuduktan sonra anlayabilecektim. 

Şimdi gelelim Topal Viktor'un Anıları'na. Viktor, kendisinin de kitabın başında ifade ettiği gibi, ''kaderine razı, sahibine sadık, anasını şırfıntı babasını da itin teki olarak niteleyecek kadar köklerine bağlı'' bir sokak köpeği, Paris'ten Moskova'ya yolculuk edene kadar da Fransız Başkentinde sıradan bir hayat sürüyor. Paris'ten Moskova'ya seyahatinde ve Moskova'da Kızıl Meydan'da hemcinsi Palyakof ile tanışması sonrasında ise kendi çapında çağ atlayarak aydınlanıyor. Kimi insanın da başının derde girmesine neden olan 'Çevreyi gözlemleme ve değerlendirme' hastalığına tutuluyor. Etrafında olan her olayı en ince ayrıntısına kadar dikkatle takip ediyor ve ayrıca bir de fikir üretmeye başlıyor. Her konuda da fikrini söyleyecek lafı var ancak bunlar genellikle güncele dair oluyorlar. Ziyaret bitip de artık Paris'e geri döndüğünde ise o hayatının başlarındaki yüzeysel ve küçük burjuva düşünceler yerine dünyayı değiştirmenin kendi ellerinde olduğuna yürekten inanan bir devrimci var artık. Mukadderatçı bir canlı olduğu günler çok gerilerde kalmış. 

Moskova'da Palyakof sayesinde sırtı pek karnı tok geçen günlerin ardından geldiği memleketi Paris'te sınıf bilinci yaratmaya çalışırken arkadaşlarının ne kadar cahil ve eğitilmez olduklarının, karın tokluğuna her şeye katlandıklarının ve devrimin de ne kadar güç bir ideal olduğunun farkına vararak hayatının son günlerini yaşamaya alıştırıyor kendisini. 

Ancak bir gün hiç de beklemediği bir sırada hayatının son demlerinde, Moskova'daki hamisi, dostu Palyakof onu ziyarete Paris'e gelir. Topal Viktor eski dostuna kavuşması nedeniyle sonsuz sevinç içerisinde olmasına karşın bir yandan da şaşkındır. Dostu Palyakof neden Moskova'daki o güzel hayatını, ayağına paket paket getirilen löp etleri, doyum olmaz kemikleri bırakıp kendisini Paris'te ziyarete gelmiştir anlamakta zorlanır. 

Dostunu Paris'te doyurmakta zorlanan Topal Viktor, sonunda dayanamayarak Palyakof'a ziyaretinin sebebini sorar,  

- Niye? Neyin eksikti? Paris'e aç kalmak için mi geldin? 

Yoldaş Palyakof'un yanıtı kitabın da özetidir aslında. 

- Yiyordum, içiyordum, her şey mükemmeldi. Devletin de sicilli itiydim ancak yemek, yan gelip yatmak, itsen ve soyunun bilincindeysen tüm bunlar yetmiyordu. 

Sonra da ekler,  

- Havlamak gerek... Anladın mı? Havlamak. 

En son sahnede Yoldaş Palyakof ve Paris'li Topal Viktor uzun uzun havlarlar. Çevredeki itler önce ne oluyor diye şöyle bir kafalarını kaldırır bakarlar ancak çok geçmeden de derin uykularına geri dönerler. 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 344
: 1122
Kayıt tarihi
: 22.07.09
 
 

Okur yazarım. Okur yazarlıktan kastım, okuduklarımı yazmamdır ki, bu yazılarımı genellikle 'kitap..