Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Haziran '10

 
Kategori
İstanbul
 

Topkapı Sarayı/ top atmak

Topkapı Sarayı/ top atmak
 

Foto:Ş.ODABAŞI


Topkapı Sarayı.

Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığı saray.

Osmanlı Devleti’nin yönetim merkezi.

Aynı zamanda padişahın resmi ikametgâhı.

1478 yılında yapılmış, “Topkapı Sarayı.”

380 yıl, Osmanlı Devleti’nin padişahları, Topkapı Sarayı’nda oturmuşlar. Buradan yönetilmiş, koca devlet.

Devletin en güçlü olduğu dönemlerde bile, şımarıp ta Dolmabahçe Sarayı gibi bir saray yaptırmayı düşünmemişler.

Abdülmecit, terk etmiş Topkapı Sarayı’nı. Beğenmemiş. Beğenerek yaptırdığı sarayda da fındık kıramamış. Altı ay bile oturamamış. 36 yaşında terk etmiş Dünya’yı. Yinede kırktan fazla çocuğu olmuş, zargana sultanın.

Topkapı Sarayı’na zamanla divan-ı hümayun eklenmiş. Şimdilerde açık. Yani şimdiki adıyla bakanlar kurulu. Sade bir şekilde döşenmiş, bakanların oturduğu mekân. Şimdiki köy camilerinin yanı başında yer alan oturma yerleri gibi. Süsleme ve bezemeleri saymazsak. O kadar da olsun. Bakanların toplandığı yerde yüksek bir pencere var. Pencerenin arkası görünmüyor. Padişah o pencerenin ardından, dinlermiş bakanları. Dinlemese de, dinliyor zannedermiş içeride oturanlar. Daha sonraları, sultanın meclisi dinledi düşünülen pencerenin önüne, altın yaldızlı bir kafes konulmuş.

Topkapı Sarayı ile Dolmabahçe Sarayı’nı karşılaştırdığımızda şatafat ortaya çıkıyor.

Yakışıklı Abdülmecit, devleti batırmış. Yıkmış borç aldığı paraları, Dolmabahçe Sarayı’na.

Topkapı Sarayı, İstanbul’u fetheden bir padişahın eseri olarak sade bir saray. Süslemeler var da abartılı değil.

2.Mehmet(Fatih) İstanbul’a girdiğinde, bir günün dışında yağma yaptırmadı ya. Herkes inancını sürdürebilir dedi ya. Azınlıklara saygılı oldu ya. Neredeyse bir, “insan hakları beyannamesi” yayınladı ya.

Bize göre ortaçağı yıktı ya.

Fatih bir güç.(Avrupalılar kabullenmiyor.)

Her şey elinde.

Niye şatafatlı bir saray yapmamış, yaptırmamış?

Niye süslü püslü yaldızlı, altınlı bir mekân oluşturmamış?

Fatih dönemi, Abdülmecit döneminden daha mı kötüydü?

İşte, Fatih Sultan Mehmet’in büyüklüğü burada.

Topkapı Sarayı, bana göre o devirde yapılmış en sade ve en güzel eser. Sarayın yapıldığı yer çok güzel. Penceresi olmayan bir bölümden boğazın iki yönü de görülebiliyor. Seyretmesi çok güzel.

*

Haremin sırrını bilmiyorum.

İçini de gezmedim.

Gezemem ki. (Saraya giriş 20 lira. Haremi gezmek istersen yeniden 15 lira vereceksin. 35 lira. Nerde ulen, o kadar para bizde?)

Padişahların saklambaç oynadığı, ceviz kırdığı yere gir gez. Birde para ver.

Hadımağalarının yaşantıları nasıldı, haberim yok.

Cariyelerden anlamam.

Saraydaki valide sultanlarının çevirdiği dolaplardan, azıcık haberim var.

Bostancı başının eline düşmek istemem.

Çeşnici başı olmayı, hayali olaraktan da istemem.

O yıllarda monarşi hükmünü sürdürmüş bütün Dünya’da. İktidarı ele geçiren istediği gibi sürdürmüş saltanatını.

Oligarşi de, zümreler çıkmış meydana. Ekip halinde başlanmış saltanata.

İster kişiler, isterse belirli zümreler olsun saltanat kayığını yüzdürmüşler.

“Monarşi ve oligarşiyi” savunacak değilim.

Şimdiki demokrasiyi savunsam da, demokrasi içinde de oligarşik yapılar alabildiğince var. Hiçte bitmiyor. Futbol ligi gibi oluşmuş, saltanat ekipleri. Yani tekelci zihniyet, iktidarda olmasa da saltanatını sürdürüyor. Bir şekilde para gücüyle her işini hallediliyor.

Seçilenler bir şekilde tekrar seçiliyorlar. Saltanat farklı bir şekilde devam ediyor.

Eşek aynı. Biniciler değişiyor. Bu devirde eşeğe binip ayak sallayanlar daha fazla bence.

Sahi, Dünya’da mükemmel bir idare şekli var mı?

Her insanın mutlu olduğu…

Neyse, geçelim bu konuyu.

*

Topkapı Sarayı’nı gezdim.

1975 yıllarında, gezdiğim dönemde daha çok eser sergileniyordu. Şimdi sergilenen eser sayısı belli.

Bir odada kaftanları gördüm. Bir de padişah eşlerinin giydiği elbiseleri.

Valla padişah eşleri o elbiseleri giymişlerse, eğer. Kadınların belleri ince, kalçaları çok kocamanmış. Elbisenin belinden sonra bir kıvrım çıkarmış diken terzi. Hayret.

Bir başka odada, çeşitli çay kahve ve içecek takımları var. Her eşya altın işlemeciliği ile bezenmiş. Bugün bir çerçide satılan bir naylon sürahi, Topkapı Sarayı’nda altına ve kapağına yapılan altın işlemeciliği ve değerli taşlarla paha biçilmez hale getirilmiş.

Karanlık bir ortamda, eserlerin üstüne spot ışıklar düşürülerek eserlere bir canlılık verilmiş.

Bir odada sergilenen eşyaların çoğunda “altın” sürdürüyor hükmünü. Hz.Osman’ın denilen bir kılıç. Altın bir beşik. Çeşitli yüzükler. Broşlar. Yakutlar, yeşim taşarlı. Meşhur “Kaşıkçı elması.” (Bence sahtesini koymuşlar)

Kutsal emanetlerin olduğu yer. Bir hafız durmadan okuyor. Halife kılıçları. Kâbe’nin olukları. Musaflar. Gümüş ve altın işçiliği olan eşyalar. Rahleler. Kabe’nin oluğu bile altından. Altının saltanatı, her inançta ve devirde geçerli.

Her taraf turistlerle dolu.

*

Müzeleri gezmek gelir düzeyimize göre hâlâ çok pahalı. Topkapı Sarayı’na, Ayasofya’ya giriş ücreti 20 TL. Üç müze gezmek için üç gün çalışmak gerekiyor.

Yıllar önce Aspendos’a gittim. Giriş ücreti yüzünden içini değil, dışını gördüm.

Yabancılara göre giriş ücreti uygun olabilir. Bize uygun değil.

En iyisi müze giriş kartı almakmış. Yıllık bir ücret ödüyormuşsunuz. Müzeleri geziyormuşsunuz. Gezecek parayı bulabilirseniz.

Müzelerin bazı yerlerine satış reyonları yapmışlar. Bu yapılan eklemeler, tarihi dokuya uymuyor.

Bir zihniyet daha var. Hiç değişmiyor.

“Kazıklama” işi.

“Turistleri ve yabancıları” kazıklama işi.

İtiraz ettiniz mi, ”işine gelirse” deyip kulak sallıyorlar.

Bizim okul kantininde bir şişe su 25 krş. Müzenin önünde 1, 5 lira. Çok susayan bir çocuk, mecbur kalıp su almış. Herkese anlatıyor.

“Bizim okulda altı şişe su veriyorlar. Burada ki bir şişe su parasına.”

Bir öğrenci patlatıyor lafını.

“O suyu içme. Çeyizine koy”

Yine aynı çocuk. Hazır bir dondurma alıyor. 3 lira veriyor. Bir turiste aynı dondurmayı satıcı 8 liraya veriyor. Bunu gören öğrenci şaşırıyor.

Diyor ki;

“Hadi bize 3 lira, turiste 4 lira olsun. 8 lirayı nerden buldun?”

Öğrenci bile, “dürüstlük konusunda” sınıfta kaldığımızı tespit ediveriyor bir saniyede.

Topkapı Sarayı yerinde duruyor.

İnsanlar akın akın geliyor.

Bakıp bakıp gidiyorlar.

İstanbul’u top ata ata, Bizanslılardan aldık. Surları yıktık.

Kötü zihniyeti yıkamadık.

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u kurtarmak için top attı.

Bizler 550 sene sonra, başka türlü top atıyoruz.

Topu başka türlü atmışız da, farkında değiliz.

Topu diktik. Havaya atış var. Boş atış.

Yarım litre su 1, 5 lira olur mu ya?

Biz sütün kilosunu 60 kuruşa satıyoruz.

Para kazanıp müze gezeceğiz.

Tarihimizi öğreneceğiz.

Peh!

Bizler doğru bir hedef görüp, doğru atış yapamayacak/yapmayacak mıyız?

Biz niye böyleyiz?

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..