Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '16

 
Kategori
Siyaset
 

Toplum, neyi istemediğini bliyor!

Çok hızlı değişen gündem, algı operasyonları ve kaygan bir zeminde yapılan kirli siyasetten dolayı kafası hayli karışan vatandaş, belki neyi istediğini tam olarak ifade edemiyor olabilir ama, inanın neyi istemediğini çok iyi biliyor.

Siyasi partilerin topluma öncülük edecek misyondan giderek uzaklaştığını gören toplum;  yalan ve ikiyüzlü siyaset, rant peşinde koşan siyasetçi istemiyor.

Siyaset kurumundan doğan boşluğu doldurmasını beklediğimiz sivil toplum kuruluşlarını önemsiyor ama kamu ya da özel kuruluşlarla perde gerisi pazarlıklar yapan, çevreciyim deyip, belli bir çevreye yaslanan, bağlı olduğu kuruluşu bir siyasi partinin ya da çıkar çevrelerinin arka bahçesi yapmak isteyen sözde sivil önderler istemiyor.

Kamu güvenliği adına olmasa bile geleneksel alışkanlıkları ve kültüründen kaynaklı olarak ülkesinin ordusuna saygıyla yaklaşıyor olsa da, toplum; vesayetçi, darbeci zihniyete sahip asker istemiyor.

Bilinçaltında devletle özdeşleştirmiş olsa ve onlar olmadan toplumsal yaşamın sürdürülemeyeceğini bildiği bürokrasiyi kabullense de, kendi halkına zorluk çıkaran, zulmeden, aşağılayan, öteleyen bir bürokratik vesayet sitemine kesinlikle karşı çıkıyor.

Tarihi boyunca eğitime, eğitilmiş insana saygıda kusur etmese, gizli bir hayranlık duysa da, günümüzde kartvizitlerinde onlarca unvan yazılı ancak halka yukardan bakan, sözde aydınları istemiyor.

İnanç sisteminin tüm gereklerini yerine getirmeye çalışan bir çoğunluğa rağmen; dini istismar edenlere, siyasi çıkar ve amaçlarına alet edenlere ve daha açıkçası, laik bir ülkede diyanet işleri kurumuna güvenmiyor.

Cumhuriyet döneminden bu yana yönünü batıya çevirmiş bir ülkenin insanları olarak toplum; gelişmiş batılı ülkelerin samimiyetine inanmıyor, özellikle de son günlerde yaşanan mülteci krizindeki ikiyüzlü tavırlarından dolayı AB ye ve sözüm ona kadim dostumuz ABD ye inanmıyor, onların Ortadoğu üzerinden oynamak istedikleri politikaları benimsemiyor.

Bizim de içinde yer aldığımız BM, NATO gibi uluslar arası kuruluşların küresel güçlerin çıkarlarını savunduklarını düşünen vatandaş, toplumun kendi iç dinamikleri dışında bir çözüm olduğunu düşünmüyor.

Aynı keza ülkede bir Kürt sorunu olduğunu, Osmanlıdan bu yana sürdürülen asimilasyon, baskı ve kimi zaman yok etme politikalarının toplumda çok önemli bir ayrışma ve kutuplaşmaya neden olduğunu bilen vatandaş, artık ayrımcı ve ötekileştirici uygulamalar ve söylemler istemiyor.

Düşünme ve düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırılmasından yana olan toplum, özgürlük adına kin ve nefret söylemlerini öne çıkaran yazarlar, politikacılar istemiyor.

Bir evrensel hak olarak “halkların kendi kaderini tayin hakkı” na, özellikle de mağduriyetlerin giderilmesi ve kişilik haklarının tanınması, eşit yurttaşlık haklarının ayrımsız tüm yurttaşlar için uygulanmasını isteyen toplum, bu hakların şiddet ve terör yoluyla elde edilmesi fikrini kabul etmiyor.

Halkımıza zorla dayatılan 12 Eylül anayasasından tümüyle kurtularak, gerçek anlamda, sivil, demokratik bir anayasanın gerekliliğine inanan toplum, bu konunun siyasi hesaplara malzeme yapılmasını, gereksiz ve anlamsız müzakere oyunlarıyla oyalanmak, aldatılmak istemiyor.

Yeni anayasa, hak ve özgürlükler, demokratikleşme ve barış konusunda iktidarın da muhalefetin de samimi olmadığını düşünen toplum, ülkemizde ve bölgemizde çatışmalara, savaş tehlikesine karşı çıkıyor.

Ülke yönetimine ilişkin parlamenter sistemin yeterli olmadığını, darbe ve müdahalelere açık yanlarının olduğunu bilmesine karşın, halkın büyük çoğunluğu hazır olmadan bir başkanlık sistemi dayatmasını, toplum doğru bulmuyor.

Sisteme ilişkin her konu ve gündemin tartışılmasından, değişim ve dönüşümden yana olan toplum, ülkenin en tepesindeki kişinin, korumakla yükümlü olduğu hukuk sistemini, Anayasa Mahkemesini tanımayan, yok sayan tavır ve açıklamalarını kabul etmiyor.

Sözün özü, sağduyusuna inanmak zorunda olduğumuz bu toplum; kavga, kaos, baskı ve dayatmaların olduğu, çoğunluğun azınlığa tahakküm ettiği, en temel insan haklarının gasp edildiği, insan ve emek odaklı olmayan yönetimler istemiyor.

Ancak sanırım asıl sorun, muhalefetin topluma şırınga ettiği istemezükçü anlayışın etkisine giren vatandaşın, kolaycı ve geçici çözümler peşinde olması.

Her ne kadar kolay olmasa da; tüm dünyada olduğu gibi kamu düzenini bozmadan, demokratik yollardan, yaratıcı eylemlerle hak ve özgürlük mücadelesi verilmesinin yol ve yöntemini bulmak zorundayız.

Çünkü bu toplum, “Anayasa Mahkemesinin kararlarını tanımıyorum” diyen Cumhurbaşkanı istemediği gibi, geçmişinde okulları, hastaneleri, sivil yurttaşları hedef alan bir hak mücadelesine de tanık olmadı.

Bir dönem ülkemizde de bireysel terör olayları gündemdeydi ama  o dönemin eylemcileri hiçbir zaman, hiçbir koşulda sivil halkı hedef almadı.

Kısacası toplum, savaş değil, barış istiyor.

AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 01.03.2016/BODRUM

 
Toplam blog
: 396
: 168
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Barış içinde, birlikte yaşayabilmek adına insan ve emek odaklı paylaşımlardan yanayım.   Öğretmen..