Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '09

 
Kategori
Siyaset
 

Toplum içi gerilen fay hattı

Toplum içi gerilen fay hattı
 

Bu guzel ulkeye sahip cıkalım.KKTC'nin guzel Girne'si...


İçimizde şiddeti belirsiz bir gerilim endişe vererek tırmanmakta.
Bu gerilimi besleyen enerji kaynaklarının en başında ekonomik sorunlar gelmektedir. Ancak bunun yanında , sosyal sorunlar, siyaset ve yıllardır ne soframızdan ne yastığımızdan eksik olmayan “Kıbrıs Sorunu” da gelmektedir.

Iç sorunlarımızda ise sürekli bir uzlaşmazlık, kavga ve gerilim arasında sıkışmış bir haldeyiz. Özellikle gençlik, bu ortamdan kendini uzaklaştırmak için başka yollara sapmış. Eğlencenin dozunu aşmış olanlar yanında, bu süreçte yer almak istemeyen hatta okumayı unutan bir nesil tamamen iç dünyanın dışında yer almaktadır. Akşam eğlenceleri de onlar için bir kaçış yolu gibi. Doğrusu, toplum içindeki “huzursuzluk”, “yeter artık bıktık” dedirten bir tavırla kaçışa sürüklüyor..Bu kaçış aslında çözüm olmadığı gibi daha da büyük yaralara neden oluyor.

Herşeye rağmen, Kıbrıs Türkü çok güçlü bir toplum direnci gösteriyor. Hayatının büyük bir kısmını, Kıbrıs davası - Türk – Rum görüşmeleri ve Yabancı oyunları arasında geçiren insanlarımızın psikolojisi de bozulmuş durumda. Üstelik bir de Kıbrıs Türkü’ne planlı bir şekilde sinsice kimlik konfüzyonu yaşattılar. Hatta bu durumun da Politikaya yansımasını sağladılar. Tarih boyunca ada üzerinde hep ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmemiz için uğraştılar. Tamamen, biz insan değilmişiz muamelesi göstererek bizi gizli bir kuşatma altına aldılar. Sonuçta ne oldu ? Prof. Dr. Vamık Volkan’nın teşhisi gibi “çok komplikasyonlu bir toplum psikolojisi” gelişti. Sadece Anavatanı tarafından tanınan ama onun haricinde dünyanın tanımadığı ve 2. Sınıf muamelesiyle bunalıma sürüklenen insanlar olarak bir an once uyanmalı ve artık kendi kendimizi kurtarmak zorunda olduğumuzu görmeliyiz..Türk’ün Türkten başka dostu yoktur diye bir söz var ama Kıbrıs Türk’ünün de sorunlarının çaresi kendi içindedir. Çare Kıbrıs Türkünün birlik ve beraberliğinin sağlanmasındadır. Bu da el birliği ile olur.
Siyasi ortam karşılıklı polemiklerle, hakarete varan sözlerle gerildikçe, ülke meselelerini karşılıklı konuşabilme, tartışabilme imkanı ortadan kalkıyor. İlk önce kendimize şu soruyu sormalıyız. Biz bu ülkeyi ne kadar çok seviyoruz ? diye. Seviyorsanız şapkanızı önünüze koyup bir masa etrafında olsun oturup birleşmeyi öğrenmeliyiz. Sadece kendini sevenler ve sadece kendi çıkarlarını düşünenler bu masaya oturmaz diye düşünüyorum. Çünkü artık bu gerilim yakında çok büyük bir depremin de sinyallerini vermeye başladı. Sadece Türk-Rum kavgası değil, KKTC’de Türk’le-Türk’ün kavgasını görmek için çaba sarfedenler var.
İktidar muhalefet ve sivil toplum el ele vermeli. Bu tür tehlikeli oyunlara asla fırsat vermemeliyiz. Yetkililer halktan gelen uyarıları dikkate almalı, birbirimizi dinleme, birbirimizden görüş alma, ya da katkı koymak isteyenden yararlanma kültürünü oluşturmalıyız. Tek destek gördüğümüz Anavatanımızla da birlikte, KKTC hazinesinin nasıl gelişeceği ve ekonomik kalkınmanın nasıl sağlanacağı konusunda da birlikte hareket etmeliyiz..

KKTC’de artık çarklar dönmekte zorlanıyor. Üretim yapılamıyor, işsizlik hat safhada, bunalım içinde olan genç mezunlar ordusu var. “Ne olacağını bilmeme” ve gelecek endişesiyle genç beyinleri kaybediyoruz, göç devam ediyor.. İş bulup çalışanların bile bir kısmı ücretlerini düzenli alamıyor, Borçları olanlar borçlarını ödeyemez durumda. Hatta insanlar sıkıştıkça borçlanmaya devam ediyor.. Kredi kartı kültürü hayatımıza gireli başlayan aşırı tüketim hastalığı yüzünden aile bütçelerinde oluşan açık giderek büyüyor, işte tüm bu gelişmeler de doğrudan toplumsal huzurun bozulmasına yol açıyor.

Gerçekçi olmak ve gerçekleri görmek lazım.

Yapılan bütün yanlışlar bizi buraya getirmiş bir kere. Sadece yıkıcı eleştiri ile devam etmek yerine artık yapıcı bir bakış açısı geliştirmeliyiz.

Üniversitelerimiz en büyük umudumuzdu. Ne oldu ? Onlar da bu krizden ve düzenden nasibini kaldı kontenjanlar boşta kaldı…Kısacası topyekün darboğazdayız.

Bu dar boğaz ve içteki gerilimlerle biriken enerji bir gün bir yerde kırılmalara sebep olacak ve çok büyük sarsıntılar yaşayacağız. Daha da büyük yaralar açılacak . Bu endişelerimin tarihi bir uyarı olduğunu düşünmekteyim.

Geç olmadan kendimize gelmeliyiz ve el ele vererek birlikte bir çıkış yolu bulmalıyız.
Yoksa hepimiz bu toplumsal enkaz altında yok olacağız.


Emine Sütcü

19 Ağustos 2009

 
Toplam blog
: 62
: 707
Kayıt tarihi
: 18.11.08
 
 

1962 dogumluyum. Doğu Akdeniz Üniversitesi mezunu bilgisayar programcısıyım. Mesleğim gereği birçok ..