Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ağustos '08

     
    Kategori
    Siyaset
     

    Toplum ve siyaset

    Toplum ve siyaset
     

    toplumun hakkını aramasını öğretmek için çok eşey yapan Atatürk bu yazı için uygundur


    Toplumun siyaset yapmasının önemi

    Siyaset yapmayla ilgili olarak toplumun önyargıları olduğu gibi siyasiler ve devletinde toplumun siyaset yapması konusunda önyargıları var maalesef. Burada aslında temel belirleyici korku. Öyle ki toplum içersinden bakılınca siyaset yapmak başınızın belaya girmesine eşdeğer. Ülkeyi sen mi kurtaracaksın karnını doyurmaya bak toplumun siyasete bakışı olmuş adeta. Tabiî ki bunun oluşmasında belirleyici olan iki büyük yapı var. Bunlardan ilki toplumun siyasete girmesi ve bunun sonucunda oluşacak toplumsal sorgulayabilirlikten dolayı sisteminin bozulabileceğini düşünen siyaset, bir diğeri ise yeri geldiğinde toplumsal sorunlara değinenleri bile kendine karşı gören ve toplumun kendi sistemini ortadan kaldırabileceğini düşünen devlet. Bunlardan ilkine itirazım yok çünkü günümüzdeki siyaset modeli ve siyasiler yok olmak istemiyorsa elbette toplumu siyasetten uzak tutmak isteyecektir. Çünkü toplum siyasete girdikçe lider sultaları ortadan kalkacak, bununla birlikte hesap sorabilirlilik geç ver zorda olsa oluşabilecektir. Ancak ne yapalım ki güç şuan için, toplumun sadece kendine yakın olanlarına maddi kazanç, dokunulmazlık, demokrasi sağlayan kendine karşı olanı ise yeri geldiğinde dışlayan, aşağılayan ve hor gören siyasilerin elinde. Partiler şuan için görevlerini yerine getirmiyorlar. Bunun örneği hiç kuşkusuz şuan mecliste grubu bulunan partilerin yönetiminde görülebiliyor. Hiç kimse parti liderini açıkça eleştirecek bir milletvekilinin partisinden atılmayacağını söyleyemeyecektir. Atılmasa bile bir sonraki seçimde aday olamayacağını bilen bir milletvekilinin önünde iki yol vardır. Birincisi bunu kabullenerek genel başkanın her dediğine evet demek, bir diğeri ise yeri geldiğinde ülke çıkarlarını her şeyin üstünde görmek. Elbette ikincisini seçecek milletvekillerinin meclise girmemesini genel başkanlar sağlıyor. Siyasetin içinde bulunduğu psikolojiyi anlatması bakımından eski bir siyasinin meclis grubu konuşmasında sarf ettiği bazen ülke çıkarları parti çıkarlarının önüne geçer sözüdür. Bu aslında siyasetin gerçek ifadesidir. Şimdiye kadar siyasetle ilgili çizdiğimiz tablo oldukça kara doğru ama yeri geldiği için belirtmek elinden bir isterim ki siyasetçinin rlinden birşey gelmiyor çünkü siyasetçide genel başkan olsa dahi oyunu siyasetin istediği gibi oynamak zorunda, peki kuralları kim değiştirecek yani siyaseti kim düzeltecek işte bunun cevabı toplumdur. Tabiî ki burada kastettiğimiz dış güçlerden menfaat sağlayan STK lar değil. Peki, bu nasıl olacak denirse bunun cevabı kanımca devlettedir. Devletin toplumun siyasete girmesi konusundaki bakış açısını değiştirmesi toplum ve kendi bekası için şarttır. Ülkemiz 1960, 1971 ve 1980 askeri müdahalelerini yaşamıştır. Ancak bu müdahaleler siyasete değil siyasilere karşı olmuştur. Siyaset ise hiç durmadan yoluna devam etmiştir. Zaten devlette bu müdahaleleri gerçekleştirirken siyaseti kurtarmaktan ziyade kendini kurtarma düşüncesiyle hareket etmiştir. Askeri müdahaleler bir devleti hep daha geriye götürmektedir. Çare askeri müdahalede değil toplumun siyasete girmesindedir. Bu müdahalelerin aslında toplumu siyasetten korkar hale getirdiği görülememiştir. Belki de amaçta aslında budur yani toplumun siyasetten uzak tutulmasının sağlanması. Ancak burada devlet çok basit bir hata yapmıştır. Toplumun siyasetten uzak tutulması devleti güçlendireceğini, mevcut siyasetin ise kendi dediğinden çıkmayacak bir yapı olacağını düşünmüştür. Bu düşünce ters tepmiştir. Çünkü toplumu siyasetten uzak tutmak devleti güçlendirmez aksine devleti zayıflatır. Peki, bu zayıflama nasıl gerçekleşir derseniz günümüzde görülüyor. Toplumu siyasete müdahil olan bir ülkede genelkurmay başkanı bize saldırılar var toplumsal tepki bekliyoruz demezdi çünkü toplum genelkurmayını karalayana genelkurmay istemeden tepki verirdi zaten. Burada karşımıza çıkan en büyük sorun toplumun henüz laiklik, hukuk devleti olma, sosyal devlet olma gibi olguların kıymetini bilecek demokratik olgunluğa ulaşamamış olmasıdır. Şuan için ulusumuz yalnız seçimlerde oy kullanacak kadar siyasetin içerisindedir. Gençlik ise oldukça karamsarlık oluşturacak bir yapı halindedir. Şuan ki gençlik yapısı devleti yönetenler için çok iyi görünebilir. Hiç bir şeye karışmayan, susan, tepkisiz, unutkan. Devlet şunu unutmamalıdır. Bu tip gençlik kendine uygun gençlik değil, uygun fırsatı bulduğunda ülkeyi işgal edecek olan dış güçlerle, ülkede bulunan bölücü ve irticai örgütlenmelere daha uygundur. Çünkü ülke gençliği adeta yolda kayıptır ve kendine yol gösterecek birilerine ihtiyaç duymaktadır.
    Devletimizin elbette köklü bir geçmişi ve yapısı var ancak unutulmamalıdır ki devleti devlet yapan halkıdır. Halkı ileri götürmek aslında devleti ileri götürmektir. Toplumu ileri götürmek için yapılacak birkaç şey var aslında. Toplumun eğitimi için cumhuriyetin başlangıcındaki hassaslık gösterilmeli, Üniversiteler siyasetten çekilmeli ancak siyasete yol gösterme görevini yapmalı, kişiler görevlendirmelerinde siyasi düşünceye göre değil liyakate göre değerlendirilmelidir. Atatürk gençliğe gerçekten anlatılmalı, tarihi gerçeklerin ülke birliğine karşı olan yapılar tarafından bozulmasına izin verilmemelidir. Bilimsel gelişmelerde takipçi değil takip edilen bir ülke olunması için bilime ayrılan kaynaklar arttırılmalıdır. Ama hepsinden önemlisi toplumun hakkını arayan bir yapıya kavuşturulmasıdır. Çünkü hakkını arayan toplum hakkıyla birlikte devletini de korur. Bu olursa her sorun muhakkak çözülecektir.

     
    Toplam blog
    : 1
    : 1383
    Kayıt tarihi
    : 03.08.08
     
     

    1979 Adana doğumluyum. Marmara üniversitesinden 2003 yılında kimya öğretmenliği lisans ve 2006 yılın..