Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '09

 
Kategori
Sosyoloji
 

Topluma ve çevreye karşı duyarlı mısınız?

Topluma ve çevreye karşı duyarlı mısınız?
 

Prof. Orhan Kural www.24haber.com/images/news/orhan_kural_dayak.jpg


Yoksa "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın düşüncesinde misiniz?"

Prof. Orhan Kural'ı bir çok kişi tanır. Kendisi çevreye ve topluma karşı hassas birisidir. Adının önünde; İTÜ Maden Mühendisliği Başkanı, İTÜ Maden Fakültesi Yeraltı Maden İşletmeciliği Anabilim Dalı Başkanı, Sigarayla Savaşanlar Vakfı Onursal Başkanı, Benin Cumhuriyeti Fahri Başkonsolosu, Gezginler Kulübü Kurucu Başkanı, Yeşilay Eğitim Uzmanı, İTÜ Ekoloji Kulübü Başkanı ünvanları vardır. Bazı formlarda kendisinden haftada bir dayak yeme huyu bulunan ve bu yüzden rekorlar kitabına geçmeye aday isim olarak bahsedilir.

Prof. Orhan Kural ne yapar? Çevreyi çöplüğe çevirenleri ikaz eder. Kapalı alanlarda sigara içenleri uyarır. Gerçi son zamanlarda kapalı alanlarda sigara içmek yasal olarak yasaklandığından, bu konuda herkes daha hassas davranmaktadır ancak bu yüzden Nisan ayında Zonguldak'da dayak yediği unutulmamalıdır. Arabasıyla sürat yapan kişiler hakkında Savcılığa suç duyurusunda bulunur. Kürk giyenleri eleştirir, magazin dünyasındaki şımarıklıkları aptalca bulur ve bunu açık açık söyler.

Sonunda bu yüzden sık sık dayak yer ve hastanelik olur.

İsveç'te yaşayan bir arkadaşım bu tip konularda halkın kendi aralarında otokontrol sistemi kurduğunu ve kimsenin etrafa çöp atmak, başkalarını rahatsız etmek, trafikte kurallara uymamak gibi hareketlerde bulunmadığını, bir çok kereler bana anlatmıştır.

Ama ülkemizde durum değişiktir. Kuralları uymamayı kural sayan, ve kendilerini ikaz edenlerin üzerine saldıran pek çok insan yaşar ülkemizde. Şimdiye kadar hiç dayak yemedim ama Prof. Orhan Kural'ın başına gelenler bir gün benim de başıma gelebilir.

Yaz başında yazlıkta bir lokantada eşimle beraber yemek yiyoruz. Genç bir garson, işini angarya gibi yapmakta, tabakları masaya sertçe koymakta, bir şey sorduğunda duymamazlıktan gelmekte, suratsız bir kişi. Adamın hareketlerin gıcık kaptım, eşim sakin olmamı söylüyor. Yanımızdaki bir masada üç tane bayan yemek yiyor. Ancak garson onlara karşı da resmen hakaret edici davranışlarda bulunuyor. En sonunda dayanamadım, kalktım, "Sen müşterilere ne biçim davranıyorsun?"derken cevap olarak bana "Sana ne?" demesiyle birlikte belki de en son yapmam gereken şeyi yaparak kaba kuvvete başvurdum. Sonunda bir şey öğrendim. Haklı olduğunuz bir konuda lokantada garson döverseniz sizden yediğiniz yemeğin parasını almıyorlar. Kusura bakmayın yine bekleriz diyorlar. O kişiyi de bir daha o lokantada görmedim. Hizmet sektöründe çalışıyorsan kurallara uyacaksın. Yoksa çalışmayacaksın.

Feribotun duvarlarında cep telefonu resimleri vardır. Resmin üzerinde de bir çarpı işareti vardır. Yani cep telefonlarını kapatınız. Ayrıca feribota bindiğinizde defalarca cep telefonlarınızı kapatın diye ikaz anonsu yaparlar. Tam karşımda feribot hareket halindeyken adam cep telefonuyla konuşuyor. Kimse de bir tepki göstermiyor. Sadece bir kaç kişi ters ters bakıyor. En sonunda dayanamayıp, "Kardeşim kör müsün? Yoksa sağır mısın?" diye soruyorum. Adam "Ne oldu ki" diyor. "Feribotta cep telefonlarını kapatınız diye ikaz ediyorlar" diyorum. Adam "Farkında değilim, özür dilerim" diyor ve cep telefonunu kapatıyor. Kapatırken de konuştuğu kişiye "Burada telefonla konuşmak yasakmış" diyor.

10 metre ilerde çöp konteyneri var. Adam elindeki çöpü oraya götürmeye üşeniyor. Çöp torbasını apartmanın kapısının önüne bırakıyor. Çok defa bırakanı görmüyorum. Ama bir keresinde birini gördüm. "Kardeşim o çöpü çöp kutusuna atsana" deyince, adam çöpünü alıp götürdü. Sanane dese, yapacağım şey o çöp torbasını adamın kafasına geçirmek olacak.

Trafikte rastlamışsınızdır. Normal şeridinizde giderken, biri slalom yaparak önünüze geçer ve trafiği tehlikeye sokarak ilerler. Onu takip etsem ben de aynı duruma düşerim o yüzden yaptığım tek bir şey vardır. 154 Alo trafik numarasını çevirerek, adamın plakasını bildirmek. Şimdiye kadar bir kişinin trafik ekiplerince çevrildiğine tanık oldum. O kadar.

Geçmişte de değnekçilerle çok uğraşırdım. Adamlar yol kenarlarına park edenlerden para almaya kalkarlar kimse de sesini çıkarmaz ve kuzu kuzu adamlara para verirlerdi. "Makbuz veriyor musun?" diye sorunca da "Ne makbuzu?" derlerdi. Bu yüzden arabaya zarar vermesinler diye uzak yerlere park ederdim. Polise şikayet edince de bir sonuç alınmazdı. Bir keresinde 155 e şikayet ettim. Benden eşgal istediler. Eşgali verdim ama sonra ne oldu? bilmiyorum? Geçenlerde gazetelerde bu konuda bir haber vardı. Değnekçilerle polislerin işbirliği hakkında. Neyse şimdi belediye her yere park saati kurdu da en azından bu paralar yasal olarak alınıyor.

Bu yüzden bu platformda da konu benimle ilgisi olmasa bile, bir kişi başka bir kişiye hakaret edince bu beni rahatsız ediyor ve bu konuda blog yazıyorum. Ayrıca dinsizim diyen kişilere karışmak bana düşmez ama, bu rahatsızlığımı belirtmek için bu konuda da blog yazdım.

Çocukluğumda ailem bana yerlere çöp atmamamı öğretmişti. Bu yüzden elimde bir kağıt parçası olsa, yerler çöp içinde olsa bile ben o kağıdı bir çöp kutusu görene kadar cebimde tutarım.

İlkokul öğretmenim yerlere tükürmememizi söylemişti. Bu yüzden küçüklüğümden beri yanımda mendil taşırım ve böyle durumlarda mendilimi kullanırım.

Zaman zaman düşünüyorum. Acaba sorun bende mi? diye.....

 
Toplam blog
: 974
: 3444
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

2017 Basın özgürlük endeksine göre 180 ülkeden 155. sırada olan ülkemizde yemek tarifleri  ve tel..