Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Eylül '14

 
Kategori
Deneme
 

Toplumda ya kabul ya da reddedilmişsinizdir

Toplumda ya kabul ya da reddedilmişsinizdir
 

İnsanları diğer canlılardan ayıran sayılamayacak derecede çok ve belirgin özellikler vardır. Bu özelliklerin en başında, insanın kendini bir yere, bir topluluğa ve bir aileye ait olma olgusu olan aidiyet duygusudur. Bu nedenledir ki kendimizi hep bazı şeylere karşı sorumlu ve ait hissederiz.

Kendimizi tanıdığımız ve kişiliğimizin oturduğunun farkına vardığımız andan itibaren, artık muhtelif sorumluluklarımız, belki de sıkıntılarımız başlamış demektir.

Bu sorumluklardan dolayı, sürekli kendimizle, ailemizle ve mensubu olduğumuz toplumla birtakım çelişkiler, tutarsızlıklar, dengesizlikler, cevaplanamayan sayısız soru ve sorunlarla karşı karşıya kalırız.

Bazen doğru bildiklerimizin yanlış, yanlış bildiklerimizin belki de doğru olduğunu pek bilmeyiz.

Bazen bildiklerinizin yanlış olduğunu düşününce, farkına varınca; bir bocalama, bir sorgulanma içerisinde görürsünüz kendinizi. Yaşadığınız toplum etkilerini, her halinizde görürsünüz. Toplumun her türlü halinden etkilenirsiniz. Kimi zaman, kuvvetli bir iradeyle kurtulabilirsiniz ya da olumsuzluklara esir olur, çırpındıkça dibe batar, boğulur, yok olur gidersiniz.

Bazen kendinizi toplumdan soyutlamaya çalışırsınız. Zaman zaman doğduğunuz, büyüdüğünüz çevrenin, mekânların dışına çıkarak, farklı arayışlara girersiniz.

Bulunduğunuz toplumdaki durumunuz büyük önem arz etmektedir, kişiliğiniz üzerinde büyük rol oynamaktadır.

Durumunuzla, girdiğiniz toplumun kurallarına ne kadar uyduğunuz, uyum sağladığınız, sizin için büyük tehlikeler yaratabilir.

Kabul edilebilir ya da ret edilebilirsiniz. Duygu, düşünceleriniz, söylem ve eylemleriniz, mevcut toplumun iç dinamiklerinde ne kadar tutulabilir? Bu tamamen bir muamma haline dönüşebilir. Sizin doğru bildikleriniz, inanmış olduğunuz dünyevi ve uhrevi düşünce anlayışınız,  pek kaale alınmayabilir. Ötekileştirme ihtimali de bulunabilir.

Eğer yapıtlıklarınız, mevcut doğrularıyla, doğru bilinenlerle çelişiyorsa, işte o zaman esas mesele olan ötekileştirme devreye girecek demektir.

Herkesin kendisine göre bildiği doğruları vardır. Senin doğruların olup olmadığının pek bir değeri yoktur, o yüzden herkes kendi bildiği doğrular uğruna canını feda etmekten bile geri kalmaz.

Toplumun mevcut iç ve dış dinamiklerine uyum sağlamadığınız sürece, yok olmanız içten bile değildir. Toplumun doğru bildiği doğrular, değerler ve hassasiyetlerle, aslında sizin adınıza da bir takım kararlar alıp, uygulamaktadır. Bu dişliler ve öğütme mekanizması içerisinde, çarkın dişlileri arasında kaybolup gidebilirsiniz.

Toplumda çoğunluk, aynı doğrular karşısında birlik ve beraberlik adına tavırlar sergiliyorsa, söylenenler, olanlar ve yapılanlar doğrudur demektir. Bu durumda senin bildiklerinin hiçbir önemi yoktur. Söylediklerin ve yaptıkların, kişisellikten öteye gitmeyecektir.

Kişiye, yani sana düşen, bu dinamikleri uymak, kendini bu doğru döndüğü düşünülen mekanizmanın dişlilerine bırakmaktır. Bu da kayıtsız şartsız kabullenme, itaat ve mensubiyettir. Kimine göre doğru, kimine gör yanlıştır; ama gerçek budur.

Ya kabul edilirsiniz ya da ret edilirsiniz.

Söyledikleriniz, düşündükleriniz doğru olsa bile, kırılan, üzülen, içi acıyan, değersizleştiğini düşünen, ötekileştirilen yine siz olursunuz ve toplumun mevcut durumuna adapte olursunuz, böylece hayatınızı idame edersiniz.

 

Kerim BAYDAK

kbaydak61-artan@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1022
: 214
Kayıt tarihi
: 06.11.12
 
 

Kerim BAYDAK 01.01.1961  ADIYAMAN  doğumlu.. 2003 yılında Anadolu Üniversitesi  İşletme Fakultesi..