Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '14

 
Kategori
Sosyoloji
 

Toplumların değişimi

Toplumsal düzenlerin değişimini hazırlayan süreç insanoğlunun bilimin verilerine ulaşmasını, doğmalardan kurtulmasını da gerekli kılıyordu. Ancak bu öyle pek kolay gerçekleşmedi. Avrupa’da 18.yüzyıla gelinceye değin gelenek ve dinin baskısının eğitimde sürdüğünü biliyoruz. İÖ 3. yüzyılda Sisamlı Aristarkos yeryuvarlağının döndüğünü ilk kez söyleme başarısını gösterdi. Daha sonraki yüzyıllarda Giardona Bruno dünyanın yuvarlak olduğu görüşünü savunduğu için yakılarak öldürüldü. Bruno’nun 1600 yılında uğradığı bu kıyımdan sonra 1616, 1632 yıllarında aynı görüşü yineleyen Galileo Galile’yi yargılayan  kilise, “Görüşünden döndüğünü söylersen seni öldürmeyiz.” diyerek Galile’yi bildiğinden caydırdılar.

Bilimdeki bu gelişmelerin eğitimde yer alması laiklikti. Laiklik gözleme, deneye dayanan eğitimi gerekli görüyordu. Eğitimin açıklanabilir bilgiler vermesi laikliğin gereğiydi. Laikliğin okullara girmesine dinsel
eğitim karşı çıkıyordu. O, açıklanamaz, değişmeyen yanıtlarla yüzyılların geçmesine neden olmuştu.

Oysa, bilim adamları tüm karşı koymalara karşın dinin ezberini bozma yolunda “kelle koltukta” yürüdüler.Copernicus, yeryuvarlığının döndüğünü, gezegenimizin öbür yıldızlar için bir önem taşımadığını, güneş sistemini, bizim samanyolunu, daha başka birçok samanyollarını içine alan evrenin çok geniş olduğunu gözler önüne serdi.Teleskopla gözleyip ortaya koyduğu gerçekler karşısında yeryuvarlağının oluşumunu anlatan dinsel açıklamanın kutsallığı gitgide azaldı.

Gökbilim alanındaki bu gelişmeler karşısında gelenekçi dinsel eğitim bu kez yerbilimin konusu olan deprem ve volkanlara sarıldı. Bu kez de yerbilimdeki gelişmeler yeryuvarlağındaki bu doğa olaylarını doğanın devinimi gereği olduğunu kanıtladı.Sonra hayvanlarla bitkilerin yaşamı, insan gövdesi ve zihni bilimsel açıklamalarla karanlıktan kurtuldu.Doğa yasaları laik eğitimle insanlara ulaştı.Tüm olaylar, olgular belli yasalar içinde gerçekleşiyordu.

Bilim adamlarının ulaştığı bu sonuçlar eğitime kolay girmedi. Avrupa’da Katolik dincilerin kurumları Cezvitler, başka bir eğitim kurumu olan Jansenistler bunlara hep karşı durdular. Cezvitler’de, tümevarım, doğanın gözlemi, olayların incelenmesi yasaktı. Jansenistler ise, insanoğlunun doğuştan kötü olduğunu varsayıyorlardı. Anadil eğitimine önem vermiyorlar, Latince eğitimi yeğliyorlardı. Fransız eğitbilimci, düşün adamı Rablais kilise    anlayışına uyarlanmış doğmatik (skolastik) eğitimin karşısına doğal eğitimi yani, olaylara ve denemelere dayanan, çocukları yaşayış kavgasına alıştıran eğitim anlayışını koydu.

Sokrates, eğitimi geniş alanlara yaymak istedi, ama o günün yöneticileri buna karşı çıktı.Düşünce savaşı eğitimi halka iletmek isteyenlerle, bunun karşısına çıkanlar arasında olmuştur. Eğitimin “efendi”nin elinden alınıp topluma yaygınlaştırılması insanlığın yürüyüşünde yüzyılları aldı.Tarihte ilk kez Yunanlı eğitbilimci Ksenefon (İÖ 425-352) kızların eğitilmesi konusuna değinir. Böylesine uzun bir yoldan geçen insanlık Fransız Devrimi’yle laik eğitime ulaşır Bu eğitim girdiği toplumlarda demokrasiyi doğurdu. Bilimsel buluşların eğitime girmesi böylece sağlanmış oldu.Avrupa’da Fransız Devrimi bunu başarırken biz de Atatürk’ün Aydınlanma Devrimi’yle laik eğitime ulaştık.

Atatürk, “Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasında sürüklenen ve alınyazılarını ve canlarını falcıların, büyücülerin, üfürükçülerin, muskacıların ellerine bırakan insanlardan meydana gelmiş topluluğa, uygar bir ulus gözüyle bakılabilir mi? Ulusumuzun alnını olduğu gibi açık ve temiz göstermek için; ulusumuzun
bağnaz ve ortaçağ anlayışı olmadığını kanıtladık.” diyor. (Söylev,655/2)  
 
Türkiye’nin modernleşmesi laiklikle yol almıştır. Laik devlet, kutsal din duygularını politikaya, dünya işlerine, hukuksal düzenlemelere kesinlikle karıştırmaz. Bu tür düzenlemeleri bilimsel verilerden yararlanarak yapar.Bireyin özgür istencine bağlı din duygusu laikle korunur.Özgürlükleri yıkmak için özgürlüklerden yararlanmasına laik devlet izin vermez. Atatürk, Söylev’de “Bugün ulaştığımız sonuç yüzyıllardan beri çekilen ulusal yıkımların yarattığı uyanıklığın ve sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır.” diyor. (s.656/1)

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..