Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mayıs '16

     
    Kategori
    İnançlar
     

    Toplumsal Bir Olgu: Mezhep, Tarikat, Cemaat

    Toplumsal Bir Olgu: Mezhep, Tarikat, Cemaat
     

    Günümüzde Müslümanların en temel sorunlarından biri din temelli gruplaşmalar, fırkalaşmalardır. Esasında sorun gruplaşmadan, hizipleşmeden ziyade kişinin grupçuluk, cemaatçilik mülahazasıyla bağlı olduğu yapı kendisinden ne istiyorsa neyi bekliyor yada neyi yasaklıyorsa sorgulamadan, düşünmeden kör bir itaatle bunları yerine getirmesi farklı görüşlere, anlayışlara tamamen kapalı olmasıdır.

    Kur'an asırlar öncesinde Müslümanları şöyle uyarmaktadır: ''Dinlerini paramparça eden, her grubun kendi sahip olduğu ile övündüğü kimseler gibi olmayın.''(30-32) Bu ve benzeri benzeri birçok ayette Müslümanlara verilen mesaj açıktır. Günümüzde ise malesef bunun tam tersi bir manzara ile karşı karşıyayız. Müslümanlar bağlı bulundukları mezhep, tarikat, cemaatleri din ile özdeşleştirmekte fırkayı naciye(kurtuluşa eren fırka)nın kendileri olduğundan bahsetmekte, diğer fırkaları yanlış yolda olduklarını düşündükleri için ayrıştırmakta ve Kur'an'ın emri bil mar'uf nehyi anil münker mesajını sadece diğer mezhep ve tarikatların 'doğru yola' ulaşması için gösterilmesi gereken çaba olarak tanımlamaktadırlar.

    Gruplaşmalar,esasında insan tabiatının doğal bir sonucudur. Bu farklılılkları bir zenginlik olarak görebiliriz. Ancak bu zenginliğin ön koşulu İslam ortak paydasında(Tevhid, ahiret, nübüvvet) inancı etrafında buluşmaktır.Bu temel esaslara inanan bir kimse kim olursa olsun Müslümandır ve İslam dairesi içindedir. Halbuki bugün bahsettiğimiz bu gruplar İslam ortak paydasında bulunmaktan ziyade insanları bundan dahada uzaklaştırmaktadır. Bugün artık bir müslüman farklı bir mezhepteki din kardeşini gayri müslimler gibi yabanci ve öteki olarak görmektedir.

    Gruplaşma, hizipleşme, farklılıkları öteki olarak görmenin temelinde toplumdaki eğitimsizlik yatmaktadır.Kişi, Kuran ve sünneti anlayıp akli temellendirmesini yapıp, hayatına bunları tatbik etmek yerine kendisine daha kolay gelen bu gruplara kör bir itaatle bağlanıp onların isteklerini beklentilerini hiç üzerine düşünmeden( zaten onlar kendi yerine düşünülmesi gereken şeyleri düşünmüştür) din ile ilişkilendirmekte, vahiy gibi algılamaktadır. İradesini bağlı bulunduğu fırkaya satıp kendisini özne durumundan nesne durumuna düşürmektedir. Hatta yapmış olduğu ibadetleri Allah istediği için değil birileri tarafından kendisine ödev olarak verildiği ve bir sonraki buluşmalarında yapmaması durumunda kendisinden hesap sorulacağı için yapmaktadır. Kendi grubunun doğru dediğini doğru, yanlış dediğini yanlış kabul edip hiç üzerine düşünmemekte, siyasi tercihlerini bile onların direktifleri doğrultusunda belirlemektedir.Allah(c.c)'ın kendisine verdiği en büyük nimet olan aklı başkalarının tasarrufuna bağlamaktadır.

    Müslümanların bu fırkaları kendilerini bağlayıcı, dar kalıplar içine itici, dünya görüşlerini kısıtlayıcı yapılar olarak kulanmaktan ziyade bir zenginlik, farklı yönlerden insanı geliştiren kişinin dini yaşantısına ekstralar katan gruplar olarak kullanmasının yegane yolu hiç bir gruba körü körüne bağlanmamak, bağlı bulunduğu yapıyı İslam ortak paydasında yeniden yorumlamak, farklı düşünce ve anlayışlara açık olmak, sorgulamak, araştırmak ve bilgilenmektir.İslam, insanın bilerek inanmasını, bilerek yaşamasını ister. Bilginin yolu ise öğrenmektir. O (değerli vakitlerimizi)! bazı şeyleri sorgulamaya, öğrenmeye, farklı gördüklerimizin bakış açısıyla olay ve olgulara bakmaya çalışırsak İslam'ın hedeflediği insan profili olma yolunda yürüyoruz demektir.

     
    Toplam blog
    : 1
    : 278
    Kayıt tarihi
    : 17.05.16
     
     

    Erciyes Üniversitesi Din Kültürü Ahlak Bilgisi Öğretmenliği ..