Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ocak '09

 
Kategori
Deneme
 

Toplumsal hizmetlerin niteliğine dair

Toplumlar devlet adı verilen kurumsal yapılar aracılığıyla yönetilir. Devlet bu yönüyle bir araçtır. Devlet aracı, farklı yönetim sistemleri ile tarihin ilk dönemlerinden bu yana hep var olagelmiştir. Otoriter anlayışlar sonrası toplumun, insanların gösterdikleri gelişim düzeylerinin de bir zorlamasıyla bireylerin görüşlerini daha kolay dile getirmeyi sağlayan demokratik yönetim şekilleri daha istenir bir hale gelmiştir. Bu gün gelişmiş, çağdaş ülkeler insana saygıyı ön plana tutan demokratik bir anlayışla yönetilmektedir. Bu yönetim şekli insan yaşamına, özgürlüklere daha uygun görünmektedir. Devletler geliştirilmiş kurumsal yapılar aracılığıyla varlıklarını gösterir.

Kurumsal yapılar kamu(devlete ait) ve özel diye farklı başlıklarda ele alınsa da tümünün varoluş nedeni topluma hizmettir. Topluma hizmet için kurulmuş olan yapılar arasında özel kuruluşlarla kamu(devlete ait)kuruluşları arasında farklılıklar söz konusudur. Özel kuruluşlar özel kişilerce kurulur, kar amacı, kurucularına yarar gibi bir takım hedefleri varken devlete ait kuruluşlarda bu anlamda bir kar amacı, kurucularına yarar sağlamak gibi amaçları yoktur. Topluma hizmet amacı öncelikle gözetilir. Bu hizmetleri kuran, yürüten devlet farklı alanlardan elde ettiği gelirlerle bu hizmetleri destekler. Ama özellikle son yıllarda dünyada ortaya çıkan yeni anlayışların sonucunda verimlilik, maliyet gibi bir takım kavramlar devlete ait de olsa tüm kurumlar için ekonomik, rasyonel ilkelerin gözetilmesi gerektiğini ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle günümüzde devlet kurumlarını maliyet, ekonomiklik, verimlilik gibi ilkeler dikkate alınmaksızın ne pahasına olursa olsun toplumsal hizmetleri karşılıksız bir şekilde yerine getiren kuruluşlar olarak görmemek gerekiyor. Bunun yerine faaliyet yürütülen her alanın kendi içinde verimlilik ilkeleri doğrultusunda ele alınması, başka alanlara yük olmaksızın kendine yeter halde varlığını sürdürmesi gerekiyor. Devlet kurumları bu anlayışla yönetildiği takdirde toplumun ürettiği değerlerin hiç biri heba olmayacak, topluma yapılması gereken katkı en üst düzeye çıkarılmış olabilecektir.

Özel kuruluşların verimli veya verimsiz olması ile devlet kurumlarının verimli veya verimsiz olması aynı düzeyde etki ve sonucu doğurmaz. Toplumsal kaynakların heba edilmesi anlamında dolaylı sonuçları itibariyle ikisi arasında bir fark olmamakla birlikte doğrudan etkisi açısından bakıldığında devlet kurumlarının verimlilik durumu toplumu daha çok ilgilendirmektedir. Bu durum özel teşebbüs alanında yaşanan sorunlar bizi ilgilendirmez anlamına gelmiyor. Ancak bu konu başka alanları, kurumları, kişileri ilgilendirdiği gibi bu yazı çerçevesine sığmayacak kadar da geniş olduğu için ele alınmamıştır. Özel teşebbüs diye nitelenen alanda ortaya çıkan bir zarar, teşebbüste bulunanı ilgilendirirken devlet kurumlarında ortaya çıkan bir olumsuzluk veya zarar, etki ve kapsamı itibariyle çok daha geniş alanları etkiler. Bu yönüyle devlet kurumlarını yönetenlerin, bu kurumlarda iş gören olarak çalışanların sosyal sorumluluğu çok daha fazladır. Aslında mevzuat diye isimlendirilen yazılı dokümana, bir başka deyişle kanun ve kurallara bakıldığında bu sorumluluk dikkate alınarak düzenlemelerin yapılmaya çalışıldığını görmek mümkündür. Ancak bunun tamamıyla uygulanabildiğini söylemek yaşanan gerçeklerle birebir örtüşmemektedir.

Devlete ait kurumlar topluma hizmet amacıyla kurulurken mutlaka yasal bir alt yapıya dayanmak, konulmuş olan genel çerçeveye uygun olarak kurulup işletilmek zorundadır. Bu alt yapı ve işletim süreci kurumsal yapıların amaçlarını, ilkelerini, uyulacak genel kuralları gösterir. Bir bakıma her kurumun neyi, niçin, nasıl yapması gerektiğini bu kurumsal yapıları oluşturanlar önceden belirlerler. Yasa ve kuralların amaç ve ilkelerine, kurumların çalışmalarını düzenleyen açıklamalara bakıldığında toplumsal hizmet üretmek amacıyla kurulmuş kurumsal yapılarda herhangi bir sorunun olmadığı zannedilse bile gerçek yaşamda durumun böyle olmadığı yaşanan sorunlardan, sorunların işaretleri durumundaki olaylardan, uluslar arası kurumların yayınladığı toplumsal hizmet alanlarına yönelik göstergelere ilişkin raporlardan, ülkeler arasında yapılan kıyaslamaların sonucu ortaya konulan araştırmalardan, devleti yöneten kişilerin konuşmalarından, sivil toplum kuruluşu türündeki kuruluşların raporlarından, medyadan rahatlıkla görülerek bu sonuca ulaşılabilir.

Toplumsal alana hizmet etmekle yükümlü alanların tümünü ele alıp değerlendirmek bir tek kişinin güç sınırlarını kat kat aşar. Ancak toplumsal alanda var olan hizmet kurumlarının durumlarına ilişkin genel bir değerlendirme yapılacak olursa fen bilimlerinde var olan birleşik kaplar örneği bu alanda güzel bir açıklama getirebilir. Bilindiği gibi birleşik kaplarda bir taraftan doldurulan su diğer kaplara da geçerek tüm kaplardaki suyun miktarı aynı seviyeye gelinceye kadar akım devam eder. Dolayısıyla sonuçta tüm kaplarda aynı seviyede su bulunur. Bu örneği sosyal alana uyarlarsak toplumsal hizmet alanlarına yönelik çalışma yapan kurumsal yapıların niteliği arasında büyük bir fark yoktur. Toplumsal alandaki örgütlerin nitelik itibariyle birisi çok üst düzeylerde iken bir diğerinin çok alt düzeylerde bulunması mümkün değildir. Tüm örgütsel yapılar benzer düzeyde niteliğe sahiptir. Bunu daha da somutlaştıracak olursak topluma hizmet eden sağlık kurumlarının niteliği ile eğitim kurumlarının niteliği, adalet kurumlarının niteliği, sosyal kurumlarının niteliği, ekonomik kurumlarının niteliği arasında büyük farklar yoktur. Tümü aynı toplumun içinde yer almaktadır ve nitelik itibariyle aralarında benzerlik bulunmaktadır. Toplumsal alanda yaşanan sorunların benzerleri hemen tüm kurumlar için geçerlidir.


Soru, Görüş ve Önerileriniz için….

Ali Hikmet DEMİR

ahdiron4@hotmail.com

 
Toplam blog
: 147
: 1198
Kayıt tarihi
: 26.09.08
 
 

Öğretmen olarak başladığım meslek hayatıma yönetim ve denetim konusunda aldığım yeni eğitimler sonr..