Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Toplumsal huzuru istemeliyiz..

Memlekette herkes depresyonda. Herkes gergin ve streste ve mutlu değil. Düşünüyorum da İngilterede kaldığım günlerde insanlar öyle relaxtı ki. Sohbetlerin tek konusu yeni çıkan bir film veya evin hayvanı idi. 3 saat boyunca Golden Retriver Kyle isimli köpeğin neler yaptığını, nasıl koştuğunu konuşuyorlardı. Bir gün sordum yahu hiç politika konuşmaz mısınız diye. Pardon dediler. Bunu konuşan düşünen insanlar var.

Birgün canım çok sıkkın. 21 yaşındayım o zamanlar. Yani çok genç. Param az. Okul var ve evi deli gibi özlemişim. Bromley Kent de evden istasyona doğru yürüyorum. Kaldığım aile felaket. Akşam kursları 70 pound ve param yok. Sigaramın 10 lu paketi 2.35 pound. Sayarak ve saat tutarak içiyorum. Karnım aç. Yolun kenarında yolcu indirmiş bir otobüs şöförü kolumu tuttu. Önce çok korktum. Grantuvalet. Blazer bir ceket , karavat 50 lerin üstünde bir ihtiyar delikanlı. Pardon dedi. Neden bu kadar kaşların çatık. Niye bu kadar mutsuz görünüyorsun. Önce şaşırdım sonra çekinerek yabancı olduğumu söyledim. Yine aynı şeyleri söyledi ve ekledi bak kuşlara cıvıl cıvıl, hava güzel pırıl pırıl. Kafamı kaldırıp baktım. Gök masmaviydi. Gençsin, güzelsin. Hayat senin dedi. Gülmen lazım. Ona şöyle bir baktım. Ve güldüm. Bak dedi nasıl yakışıyor. Hep böyle gülmelisin. Aynı bizde olduğu gibi değil mi?

İnsanlar asla negatif şeyleri takip etmiyordu. Hayatta hep gülecek şeylere bakıyorlardı. TV dizileri bile hep komedi idi. TV de şiddet içeren haberler yasaktı. Kanlı canlı programlar yoktu. Polisler silah taşımıyordu. Anlamıştım ki insanlar birbirlerine son derece duyarlı ve saygılı idi. Kimse eve kaçta geldin kaçta gittin. Bunun ile ilgili değildi. 7 den 70 e herkes birbirine sınırsız saygılı idi.

Bir gün teknisyen bir arkadaş sizi akşama puba götüreceğim ama eve bir gidelim bakalım kızım izin verecek mi dedi. Şaşırdım. Eve gittiğimizde kızının 4 yaşında küçük bir kız çocuğu olduğunu gördüm şaşkınlığım daha da arttı. Bu ufacık kıza babası sordu izin verirsen arkadaşlarımı puba götüreceğim. Küçük kız bir bana, bir diğer arkadaşıma baktı ve olmaz bu akşam sana ihtiyacım var dedi. Babası peki kızım dedi ve biz gezimizi bir diğer güne erteledik. Bu saygı işte daha küçükten alışık oldukları bir şeydi.

Bizlerde ki bu her an yaşadığımız günlük stresli çatışmalar, TV lerde izlediğimiz programlar, gazetelerdeki depresif , karanlık manşetler bizleri her geçen gün daha da mutsuz kılıyor. Günler ve hayatımız bu kadar gri geçiyor. Gelecek korkusu içimize işliyor. İşte sırf bu yüzden birbirimize bu kadar tahammülsüz ve sevgisiz olduk. Ne acıdır ki artık bir savaş kaybetmeye gerek olmadan içten içe çöküyoruz.

Bence şiddetin en büyüğü bu. Apartman görevlisine günaydın diyorsunuz o size uzun uzun bakıyor bu da ne şimdi diye. Toplumsal huzura ihtiyacımız var. Ve her şeyden evvel saygıya. Saygı bizim ciddi kaybettiğimiz bir olgu. Bu konuda en büyük görev medyanın. Medya artık gözlerimizi ve kulaklarımızı kirletmekten vazgeçmeli. Elbette güzel şeylerde var memlekette ve bunları getirmeli beyaz cama. Bizleri bu kadar abuk sabuk doldurma hakları yok. Kavuşulmayan aşklar, aşiretler, öldürülenler, rüşvet alanlar, kötü politikacılar, zimmetine para geçirenler, cinnet geçirenleri değil hayatı, sevgiyi, saygıyı, kültürü, nezaketi, komşuluğu, arkadaşlığı, dostluğu ve paylaşmayı görmek istiyoruz. Bizi depresif yapanlar toplumsal bir suç işlemekteler. Bizleri kavgacı, hakları hep yenen, acı dolu, çaresiz insanlar olarak işlemeyi kesmeliler. Çoğunluğu böyle negatif göstererek bizi çoğunluktan biri haline getirmesinler diyorum.

 
Toplam blog
: 29
: 872
Kayıt tarihi
: 03.03.08
 
 

1968 İstanbul doğumluyum. 1989 YTU Fen-Ed Kimya Bölümü mezunuyum. Kimyagerim. 10 yıllık evliyim ve..