Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '14

 
Kategori
Sosyoloji
 

Toplumsal kontrol mekanizmaları ve anomali

Toplumsal kontrol mekanizmaları ve anomali
 

Toplum


Bilindiği üzere Sosyoloji toplumları, bilimsel,sistematik ve eleştirel olarak inceleyen sosyal bir bilimdir. Toplumsal kontrol ise, grup ve toplumun bireyin davranışlarını sınırlaması ve bu sınırlama yolu ile toplumsal değerlerinin benimsenmesinin sağlanması, yani bireyin toplumsal kurumlar ve diğer toplumsal birimler tarafından ortak değer ve eylem ölçülerine uygun dvranışlarda bulunmaya zorlanması olarak bilinir.

Bir toplumda, en genel ve soyut düzeyde, doğruluk, namus, başarı, dayanışma gibi büyük çeşitlilik gösteren değerler yer alır. Bu değerlerin belirli bir role uygulanması ile aldıkları biçimleri gösteren ise normlardır. Başka bir deyişle değerlerin toplumsal etkinlik kazanmaları, normlar ve töreler aracılığı ile olur. Teorik düzeyde, değer, norm ve kanaatler, arasında farklılaşma yapılabiliyorsa da, gerçek yaşamda bir toplumsal normu, değer ve kanaatlerden ayırt etmek pek çopk kez neredeyse olanaksızdır. Normlar ve ortak kanaatler arasında çatışma görülebileceği gibi, karşılıklı bir etkileşimde görülebilir. Normlar zaman içinde etkinliklerini ve yaptırımla desteklenme özelliklerini yitirdikleri oranda, kanaatler gibi tartışma konusu yapılabilirler. Buna karşılık giderek güçlenen ortak bir kanaat, yaptırımla desteklenmesi yönünde bir toplumsal gereksinme yaratarak sonunda yeni normun doğmasına neden olabilir. Değerler ve normları irdelersek eğer;

1-Değerler;Bireylerin düşünce, tutum, davranış ve yapıtlarında birer ölçüt olarak ortaya çıkarlar ve toplumsal bütünselliğin ayrışmaz bir öğesini oluştururlar. Bir toplumun yaşamında, her şey değerlere göre algılanır ve diğerleri ile karşılaştırılır. Bireyler içinde yaşadıkları grup, toplum ve kültürün değerlerini genellikle benimseyerek, bunlar muhakeme ve seçimlerinde birer ölçüt olarak kullanırlar. Böylece daha iyi, daha doğru, daha uygun, daha ahlaki…gibi genel yargılara varma olanağı bulurlar. Bireysel tutum ve davranışlar, büyük ölçüde ahlaksal ve dinsel değerlerle örf ve adetlerin içerdiği değerlerin etkisi altında kalırlar. Ancak bu değerler genellikle normlar içerisinde somutlaşır ve normlar aracılığı ile etkinlik kazanır. Daha genel ve soyyut olan değerlere karşılık normlar, yaptırım güçleri ile toplumsal yaşamın belirgin bir unsurunu oluştururlar.

Değerler, bireyin düşünce ve eylemlerini yöneten oldukça tutarlı bir sistem içinde örgütlenirler.

2-Normlar;Bir toplumun varlığını sürdürebilmesi için toplumsal düzeni, yani bireyler ve gruplar arasında gerekli illişkileri sağlayabilecek ve koruyabilecek bir takım kurallar yaratması gerekmektedir. Yani, toplumsal yaşamda bireylerin tutum ve davranışlarının belirli kural ve ölçütlere göre örgütlenmiş olması zorunludur. Böylece bireyler, kendi tutum ve davranışlarının sınırlarını gösteren ve bilinçli ya da bilinçsiz olarak uyguladıkları bu soyut modeller sayesinde, diğer bireylerin belirli durumda nasıl davranacaklarını, nasıl bir tutum takınacaklarını öngörebilme olanağı bulurlar. Bu anlamda, belirli durumda uygun olan ya da olmayan değer, tutum ve davranışın ne olduğunu belirleyen yaptırımla desteklenen ortak toplumsal kurallara norm denir. Normlar genellikle sosyalleşme sürecinde öğrenilir ve birey için bir alışkanlık niteliği alır. Ancak sosyalleşmenin bilinçli öğrenme aşamasında, birtakım normlara uymamanın toplumsal cezlarla karşılandığını gören birey, bundan öyle ceza etkenini göz önünde bulundurarak tutum ve davranışlarını düzenleyecektir. Norm kavramı farklı başlıklar altında incelense de Bunlar, örf, adet, töre, din kuralı, törenler, hukuksal normlar olarak bilinir.

a-Dinsel ve Ahlaksal Normlar;Bir toplumda en belirgin normlar olarak karşımıza çıkarlar. Din ve ahlak kuralları, toplumsal gerçek içinde birbirinden kolay kolay ayırt edilemeyecek bir bütün oluşturular. Dinsel normların daha çok dünyevi olmayan nitelikte bir yaptırımla desteklenmesine karşılık, ahlaksal normların yaptırımları toplumsal bir özellik gösterir. Bu iki sistem sürekli etkileşim içindedir. Din, diğer toplumsal ve ahlaksal normlardan bazılarını benimser ve dinsel bir görünümse soktuğu gibi toplumsal ve ahlaksal düşünce ve kuramlar, zamanla dinsel akımların etkisinde kalır. Ahlaksızlığın gizlendiği en önemli normatif alan dinsel alandır.

b-Örf ve adetler;Ahlakın içeriğini büyük ölçüde örf ve adetler oluşturur. Örf ve adetleri gelenek ve göreneklerle eş anlamlı tutarak hepsini birden töre olarak ifadelendirebiliriz. Toplumda uzun süre gelişmiş ve gelenekselleşmiş, yaygın ve güncel olarak uygulanan toplumsal normlar adet olarak tanımlanır. Güçlü değerler içeren normlara ise, örf denir.

c-Teamüller; Örf ve adetlerin en basit ve belirgin biçimlerinden biri de teamülleri görgü ve nezaket kurallarıdır. Bireylerin güncel yaşamlarında bir uzlaşmayla birbirine karşı uyguladıkları basit, biçimsel ve çoğu kez yapay nitelikli davranış kurallarıdır. Hitap etme, selamlama v.s.

d-Ayın ve Törenler; Bazı toplumsal normlar toplumsal yaşamda simgesel bir görünüm altında somutlaşır, Simge, bir işaret bir jest, bir tören ve ayın biçimi olarak, birtakım normların anlam ve değerini temsil etmiş ve vurgulamış olur. Her toplumsal sistem ve onunla ilişkili her kültürel sistem, ortak bir simgesel sistem yaratarak, bireysel ilişkilerin, duygu, düşünce, davranış ve normların belirginleşmesini sağlar.

e-Toplumsal bir norm olarak, Moda;Çeşitli konularda bir toplum veya grubun onayladığı geçici değişme kurallarından oluşur. Belirli bir dönemdei bir toplumda giyinme, üslenme, mimari, müzik, edebiyat, sanat hatta düşünce ve inanç alanında bile bazı moda akımlarının etkinliği gözlenebilir.

e-Hukuksal Normlar;Her toplumda, karşı gelinmesi kesinlikle yasaklanmış be yaptırımları zor kullanılarak da uygulanabilen ve rasyonel biçimde örgütlenmiş normlar huku kuralları olarak tanımlanır. Toplum neden ve sonucunun bilincinde olarak hukuk kurallarını yaratır, yürürlüğe koyar, uygular ve yürürlükten kaldırır. (Bunları yapan yöneticiler değil bizzatihi toplumun kendisidir.)

Toplumsal normların varlığı bir gerçek olduğu gibi normlara tam uyulmaması da bir gerçektir. Bireylerin tüm normlara uyduğu, kınmadan ağır suçlara kadar hiçbir kuralsızlığın meydan gelmediği bir toplumu hayal etmek mümkün değildir. Her toplumda insanlar, kendi toplumuna ait normlara çeşitli nedenlerle zaman zaman uymayabilirler, Bu olguya genel anlamda sapma denir, sapma ve uyumluluk olguları birbirinin karşıtıdır.  Normlardan sapma farklı nedenlere dayanmaktadır. Ancak normların çiğnenmesi, genellikle normlar ile roller arasındaki çatışmadan doğar.  Durkheim ile Merthon’a göre, normların geçerliliğini ve yaptırım gücünü yitirmesi, değer ve normlar hiyerarşisinin bozulması ve değersel bir kargaşanın topluma egemen olması gibi durumlarda ortaya çıkan normsuzluk halini ifade eder, aşka bir ifade ile kurallar geçerliliğini yitirmişve her kes tarafından benimsenecek yeni kurallar yaratamamış bir toplumda, bireyleri toplumsal bütüne bağlayan bağların kopması haline anomi denir.

Normların yokluğu veya toplumun temel değerleri üzerinde oluşan çatışmaya anomali olarak adlandırılmakta, Durkheim, geleneksel toplumsal normların sağladığı disiplinin ortadan kalkmasıyla bireysel tutkuların en üst düzeye çıkacağından ve sonuçta, yeni toplumsal düzen kendi görünür vaatlerini yerine getirmediğinde sistemin işlerliğini yitireceğinden korkuyordu.19.yüzyılda köylerindeki geleneksel köklerini, aile ve arkadaşlarını parlak ışıklı ve yüksek ücretli yeni sanayi kentlerine girebilmek için terk eden çoğu insanın yaşadıkları karşısında gözü açıldı ve kendilerini soyutlanmış ve yalnızlık duygusu içinde buldular.Bu durum Durkheim'e göre, oldukça önemli boyutlarda bir toplumsal düzensizlik potansiyeli yaratmaktaydı.

Anomalinin kelime anlamı normsuzluktur. Anomali, sosyal kontroller zayıfladığında, ahlakı ve siyasal kısıtlamalar ortadan kalktığında kendini göstermekte ve özellikle sanayileşme ve kentleşme gibi hızlı toplumsal değişme dönemlerinde, geleneksel normların işlemediği veya ortadan kalktığı durumlarda yaygınlaşmaktadır.

Sanayileşme ve tüketimcilik uzmanlaşma ve bencilliği teşvik ederek bu süreci hızlandırmakta, anomali  kavramı, gelişmiş sanayi toplumlarındaki hızlı toplumsal değişmelerle ilgili temel sosyal bir probleme ışık tutmaktadır, genelde toplumun ve özelde bireyin mutluluğu için ahlaki rehberliğin önemini vurgulamaktadır.

Ahlak çöktüğünde insanlar toplumsal dayanışma duygusunu, değerlerini, ait olma ve kendilerinden büyük bir şeyin parçası oldukları duygusunu yitirdiklerinde o bireylerin sahip olduğu toplum çöker, her yere kaos hakim olur ve herkes kendini yardımsız, kaybolmuş ve yalnız hisseder. Sahi siz kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Ülkemiz bir anomali hali içinde mi?

Nizamettin BİBER

 

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..