Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Temmuz '08

 
Kategori
Psikoloji
 

Toplumsal Libido Durumları

Libidoyu ne yazık ki hala Jung’un kullandığı anlamda, ‘yaşam enerjisi’ anlamında kullanıyoruz.

Kavramsal sorunsallar:

Bir: Evren’i hep ikicilikle tanımlarız. Burada, ‘madde-enerji’ sözkonusudur. Maddeyi, diyelim odunu yakarsın, enerji, yani ateş, alev, sıcaklık, vd ortaya çıkar. Bu model, yaşam enerjisi için geçerli değildir. Yaşam enerjisi, herhangi bir yerden gelip herhangi bir yere gitmez.

İki: Yaşamak için enerjiye gereksinimimiz yoktur, doğal durumumuz yaşamaktır ve yaşam enerjisidir. Doğada yaşayan ilk insanlar için böyle bir ayrım yoktu. En son kültürel modun, sanayisel modun bunu yarattığını öne süren çoktur ama dayanakları zayıftır.

Üç: Yaşama enerjisinin düşmesi yanlış, olumsuz, anormal, sağlıksız, hastalıklı bir durum değildir. Her zaman yağmur yağmadığı gibi, her zaman yaşam da yağmaz. O zaman kenara çekilir, elindeki enerjiyi israf etmemeye bakarsın.

Tüm bunlar, bireysel libido ile ilgili sorunlar.

Oysa, toplumsal libido da var, çünkü hala kitle psikolojisi var. (Buna ‘sürü psikolojisi’ denmesinde, teknik hata olduğu kanısındayım, çünkü insan kitlesi doğal insan sürüsünden bambaşka bir şeydir. Jung bunu ‘toplu bilisizlik’ olarak tanımlıyor, yani bir tür ‘dışsal bir ortak bellek’ imliyor.)

Ülkemizde bir yerde deprem olup, insanlar öldüğünde üzülürüz. Ancak, dünyayı global bir köye dönüştüren kitle iletişimi araçları, bizi her gün o kadar felaket haberine boğuyor ki insan istese de, istemese de, bir süre sonra bunlara karşı duyarsızlaşıyor.

Tüm bunlara karşın toplu yaşama enerjisinin arttığı durumlar var. En yakın örnek: 2008 Avrupa futbol şampiyonası sırasındaki galibiyetlerimizde, kitle sevinci histeriyi aşan boyutlara vardı. Ancak, bu enerji yaratıcı enerjiye çevrilmedi, saman alevi gibi parlayıp söndü.

Tüm bunların dışında, kültürlerin de yorulduğunu, yani libidolarının ve yaratıcılıklarının azaldığını önesürenler var. Örneğin Avrupa, 2 dünya savaşından sonra, birleşip kalıcı barış dönemine geçti ama ortada hiç Einstein kalmadı.

Daha da büyük ölçekte, arada tarih de yoruluyor. Global düzeyde bile, yüzlerce yıl boyunca gelenek, kimi hiç değişmeden sürüp gidiyor. Yaratıcı farklılıklar boğuluyor. Koestler’in ilginç bir örneği var: Tatarlar 10. Yüzyıl’da, bazı adamların kolunu bacağını kesip, çarmıha çakıp, yol ortasına koyar ve üstüne yazarlarmış: ‘Bu adam toplumdan daha zeki olduğu için cezalandırıldı.’

Şu anda global olarak toplumsal libido durumumuz nerede sayılabilir?

Daha çok, dar bir aralıkta salındığı söylenebilir. Engelllilere özel eğitim, Einstein’lara geçiş yok. Ortalama ol, kap emekliliği...

21. Yüzyılın kültürel krizlerinden birisi bu olacak. Ayrıca bu atalet, 22. ve 23. Yüzyıllara kadar sarkabilir de.

Bugün bir Picasso çıksa, onunla alay ederler. Televizyondaki futbolcuları Einstein’dan öte yaratıcı bulmak, daha işlerine geliyor.

Bu bir düğüm. İskender’in gösterdiği üzere çözülmeyen düğümler kesilir. Birkaç yüzyıl sürebilecek, toplumsal libidosuzluk durumu, uzun sürebilecek bir travmalar dizisi sonunda, toplumu yeniden yeniliklere açık duruma zıplatacak.

Sonuç ne zaman mı?

En geç 2500’de...

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..