Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mayıs '07

 
Kategori
Siyaset
 

Toplumsal öğrenilmiş çaresizlik

Hersey 1950 li yıllarda Türkiye'nin çok partili döneme geçmesiyle başladı. O gün bu gündür, toplum ne siyasi partilere ne de milletvekillerine karşı tam destek ve güven gösterebiliyor mu? Kendi çapmda bir Kamuoyu yoklaması yapıyorum ve yakınımdaki insanlara soruyorum "Oyunuzu Kime Vereceksiniz?" diye. Aldığım cevap şu "Mecburen............. ye vereceğim?" ..... değişken bir özelliğe sahip. Seçimlere katılan bütün siyasi partilerin adı geçiyor o ......... kısmında."Neden mecburen diyorsun?" sorumun cevabı ise "Kötünün iyisi olduğu için." oluyor.

Herkes ama herkes için değişken özelliğe sahip olan "Kötünün iyisi" kelimesi, toplumsal öğrenilmiş çaresizliğin en büyük örneği. Kimse ama kimse "Ben partime güveniyorum, ben partimin arkasındayım, benim partim bunları, bunları , bunları yapacak, ben partime inanıyorum ve sonuna kadar destekliyorum." demiyor, diyemiyor.

Toplumun, milletvekillerine olan güvensizliği, milletvekili adaylarının medyanın içine düştüğü rating endişesi gibi oy hırsı ile hareket etmelerinden ve boş vaatlerde bulunmalarından kaynaklanıyor. Milletvekillerinin oy hırsı ile hareket etmeleri de demokrasi inancını zedeliyor.

Toplumun içinde bulunduğu huzursuzluk, güvensizlik ve çaresizlik, iktidar partilerinin uygulamaya koyduğu hızlı ekonomik gelişmelere, toplumun ayak uyduramamasından kaynaklanıyor. Hızlı ekonomik gelişmeler sonucunda devlet yeterli tedbir alamayınca ekonomik dengesizlikler gittikçe artıyor. Mesela işsizlik; A.William Philips 'in meşhur teoremine bakacak olursak bir miktar enflasyon bir miktar işsizliği, bir miktar işsizlik bir miktar enflasyonu beraberinde getiriyor. Enflasyon sorununun azaldığı günümüz ekonomisinde işsizlik ne durumda? Globalleşme kisvesi altında toplumu oluşturan milletin bankaları, toprakları dış sermaye güçlerine satılıyor. Bu satışlardan elde edilen gelir, dış borçlar ve faizler nedeni ile yine dış sermaye güçlerine geri ödeniyor. Yerli sermayedarlar da ya yabancı ortak alıyorlar, ya işletmelerini kapatıyorlar. Yurdumuzdaki yabancı sermayeli bankalara, Mortgage kisvesi altında ücretli çalışan vatandaş, Finans kredisi adı altında iş adamları borçlanıyorlar.

Her gelen iktidarda kurtarıcısını arayan millet, bu gün artık gelecek olan iktidara "Kötünün İyisi" gözüyle bakıyor. Bu ülkede sivil toplum ve demokrasinin neden gelişmediği siyasal geçmişimizde yatmakta. Millete, kafasına vurula vurula öğretilmiştir ne kendisne ne de seçeceği adamlara güvenemeyeceği, ve neden güvenmemesi gerektiği. Erken seçimsiz görevini tamamlayan iktidar olmuş mu ülkede?

Bizden önceki kuşaklar daha şanslıydılar , keza ne nüfus artışı , ne işsizlik ne de enflasyon sorunu ile bu kadar yüz yüzeydiler. Köy kentler yoktu, türlü yokluk ve yoksulluk içinde hayatta kalma ve yer tutma mücadelesi vermekteydiler. Onların öğendikleri oydu ayakta kalma mücadelesi, bize aktardıkları da bu olamadı maalesef. Teknoloji ne kadar geliştiyse insanlık o kadar geriledi, şimdiki nesil okumak, gözlemlemek ve tembihlenmek suretiyle başkalarının yenilgilerinden etkileniyor ve pek çok konuda bedbin, mutsuz, yenik çaresiz hissediyor kendisini. İnsanların mücadeleye girmedikleri konularda kendilerini yenik hissetmeleri çelişkili bir durum değil mi?.

Bu milletin bir kurtarıcıya değil bir lidere ihtiyacı var. Bu millet Cumhuriyet tarihi boyunca gerçek anlamda tek bir lider gördü o da Mustafa Kemal Atatürk. Atatürk'ün Gençliğe hitabesi öğretilmiş ya da öğrenilmiş çaresizliğin değil gösterilen çarenin en büyük göstergesidir.

Ey Türk gençliği !

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı!

İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!!!!

Lütfen hitabeyi, tekrar, tekrar, tekrar, okuyalım, okutalım ve hem kendimizin hem de toplumumuzun çaresi olalım.Biz milletiz, biz bütünüz, bölünemeyiz.
 
Toplam blog
: 167
: 1867
Kayıt tarihi
: 20.04.07
 
 

01/06/1967 Rize/fındıklı doğumlu olmama rağmen doğum yerimi hiç görmedim. Türkiye'nin hemen her ilin..