Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '10

 
Kategori
Güncel
 

Toplumsal sorunlara duyarsız kalmak olası değildi

Toplumsal sorunlara duyarsız kalmak olası değildi
 

Çoktandır verdiğim bir karar vardı. Artık yazılarımda daha çok öykü bazında toplumsal konulara yer verecektim. Ancak, kimi liberal tosuncukların yazdıkları yazıları okudukça bu kararımın yanlışlığını anladım. Toplumsal sorunlara duyarsız kalmak olası değildi. Olamazdı da zaten.

Gerçi tosuncuklar “okyanus ötesinde” aldıkları emirleri yerine getiriyorlar. İşleri bu. Amaçları olayları insanlara gökten tesadüfen düşen meteorlar olarak göstermek. Şaşırmamak gerek. Çünkü cehaletten, yobazlıktan, bağnazlıktan, bilgisizlikten ve erdemsizlikten nemalanmaktalar.

İnsanları sayı ve oy olarak algılayanlar; modern dünyaya uzak bir yaşam sürme eğiliminde, yetersiz bilgi birikimi ile varlığını devam ettirecek beyinleri yıkanmış garibanların uyanmasını zaten istemezler.

Kapitalist bağnazlığın kirli çamaşırlarını ortaya dökebilecek bilgi birikimine sahip insanların varlığı en büyük handikaplarıdır. Uzağı gören birikimli insanların varlığı onları rahatsız eder.

Yeterli olgunluğa erişmiş insanlar olmayacak ki işlerini daha rahat ve sorunsuz halletsinler. İnsanların biat kültürü çizgisinden uzaklaşmasının yüzlerindeki demokrasi maskesini de düşüreceğini iyi bilirler. Cehalet ve vurdumduymazlık işlerine gelir.

“Nereye doğru savrulmaktayız” ? Sorusunun cevabını yaşanan olaylara bakıp izah etmek zor olmasa gerek.

Siirt’te yaşanan akıl almaz olayın yankısı devam ederken bu sefer de Siirt’in ilçesi Pervari’deki tecavüz olayı patlak verdi. Siirt olayında yoksul ailelerin çocukları kurban seçilmişti. Mağdur çocukların değil, Siirt’in “namusunun” korunması kaygısı öne çıkmıştı. Yaşanan olaylar üçüncü bin yılın ilk çeyreğini yaşadığımız günlerde insanın nutkunun tutulmasına neden oluyor.

Tecavüz edilen kız çocuklarına kimi zaman üç lira, beş lira, kimi zaman şeker, çikolata veriliyor. Aileleri yoksul. Kimisi hamal, kimisi işsiz. Yoksulluk kader mi kader…

Ağrı Diyadin ilçesinde yaşayan Bayram’ın gerçekliği sorgulanabilecek olan bir dedikodu yüzünden eşi Yıldız’ın kulaklarını ve burnunu kesip sonrasında şişlemesi ve öldü diye kırsalda bırakıp gitmesi…

Yine Siirt’te bir genç kızın üvey kardeşi tarafından beşinci kattan aşağı atılması…

İstanbul’un orta yerinde Güldünya’nın dünyasının karartılması…

Mardin’in Nusaybin ilçesinde dünyaya gelen Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce bölümü öğrencisi Gülbahar’ın amcasının oğlu ile evlendirilmek istenmesi sonrasında kaldığı yurtta yaşamına son vermesi…

Diyarbakırlı 17 yaşındaki Ebru’nun babasının kendi gibi 17 yaşındaki genç bir kıza âşık olması ve kendilerini terk etmesi sonucu, kızın ailesi tarafından “berdel” olması isteğine karşı çıkıp yaşamına son vermesi…

Ve daha nice olaylar, olmaması gereken, yaşanmaması gereken çaresizlikler…

Bu durumda, bir yıl önce olan olayın gündeme getirilmesine kızıp “bu gazetecilik değildir” denmesi o ailelerin ve kız çocuklarının acısını azaltacak mı? Aksine sorunun ele alınıp çözüm yollarının araştırılması gerekmez mi? Susmak sorunun vahametini ortadan kaldıracak mı?

Kadınlara yönelik şiddet… Kız çocuklarına yönelik cinsel istismar… Kadını meta olarak görme alışkanlığı… Bir canı, bir geleceği karartma bağnazlığı…

Sessizce olan bitene razı olma içgüdüsü… Havada dram saklayan kar taneleri… Baharda henüz ağacın dallarında filizlenmeye başlayan yaprakların koparılışı gibi hoyratça girişimler… Dayaklar, gözlerdeki morluklar, kaburga ve kollardaki kırıklar… Yaşam henüz nedir, gelecek henüz nedir bilmeyen çocuklar…

Koca dayağı, kaynana baskısı… Töre illeti… Geri kalmışlığın prangalarının insan bedeni ile bütünleşmesi…

Yaşamın kıyısında ölümle sonlanan ya da çaresizlik ve yoksullukla zar zor devam eden yaşamlar…

Kadın bunu hak ediyor mu?

Fosillerin ve mumyaların yaşadığı bir ortamda, hücrelerine sinmiş kimsesizliğin, garipliğin, yoksulluğun savurduğu bedenlerin dipsiz bir karanlığa savrulmasına sessiz kalanlara kendi gelecekleri, çocukları için parmağını kıpırdatmayanlara ne demeli?

 
Toplam blog
: 210
: 910
Kayıt tarihi
: 04.05.08
 
 

Eğitimciyim. Bir insanın çağdaş bir gelecek için, aydınlanma için çok okuması gerektiğine inanıyo..