Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '11

 
Kategori
Siyaset
 

Toplumu AKP mi bölüyor?

Toplumu AKP mi bölüyor?
 

Bu, çoğunlukla MHP lideri Sayın Bahçelinin dillendirdiği bir konudur. Böyle bir soruya pek tabii ki AKP taraftarları “hayır” derken muhalifleri de “evet” diyecektir. Bunlardan gerçek olan veya gerçeğe en yakın olan hangisidir? Ülkede yaşananlara baktığımızda korkunç bir kamplaşmanın, adı konulmak istenmeyen bir bölünme sürecinin devam ettiği ortadadır. Gerek içte, gerekse dışta durgun suya insanlarımız hasret kaldı. Tabir yerinde ise git-gellerle, dalgalarla, çalkantılarla uğraşmaktan insanlarımız yoruldu.

AKP iktidar olarak bütün bu olayların neresinde diye baktığımızda sanki AKP bir görüntü, bir vitrinden ibarette geri planda ülke gerçekleri hiç umurunda olmayan başka insanlar veya örgütler var gibi görünüyor. Değilse insanları bu kadar kesin kamplaştıran uygulamaları yapmak, daha da kötüsü bu yanlışlarda ısrar etmek insanların aklına başka ihtimalleri getirmiyor.

Bu uygulamaları AKP nin bazı iç politikalarında net olarak görmek mümkün. Yapılan itirazları sahiplenip savunacaksın ama gereğini yerine getirmeyecek, kendi bildiğini uygulayacaksın. Herhangi bir konuda AKP sadece kendine yakın kurum ve kişiler ile mutabakat arayışlarına giriyor, muhalefeti uyumsuzlukla suçlayarak acımasızca saldırıyor. Yandaş ve susturulmuş basın sayesinde de kendini demokrat, muhalefeti huysuz, uyumsuz ilan ediyor. Karar aşamasında ise yaptığı o mutabakat çalışmalarını hiç kaile almıyor, kendinin daha önce belirlediği hissi uyandıran maddeleri kabul ediyor. Yani yaptığı mutabakat toplantıları gösterişten öteye gitmiyor.

Gördüğümüz bir başka garip durum da çıkarılacak kanunlarda hedef tarafların tamamı değil bir bölümü gözetiliyor. Buna çalışma hayatımızdan bir örnek verelim. Evrensel ölçekte ve özellikle çağdaş dünyanın emek politikalarında temel standart olarak veri kabul ettiği Birleşmiş Milletler Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) sözleşmeleridir. İLO sözleşmeleri genellikle tek tek başlıklar altında çalışma hayatının belirli bir alanının temel standardını belirlediği gibi bazı sözleşmelerde de çalışma hayatını ilgilendiren düzenlemelerin nasıl yapılacağını da belirleyen rehber belgeler olabilmektedir.

Birde AKP nin uyguladığı sistemlere bakınız. İLO sözleşmesi ile taban tabana zıttır.  Bu o kadar öyledir ki, 163 ülkeden işçi-işveren ve devlet temsilcilerinin katıldığı konferansta Uluslararası Standartların Uygulanması Komitesi, Türkiye’nin sendikal hak ihlalleri ve uluslararası sözleşmelere uyumsuzluk konusunda en kötü 25 ülke arasında olduğuna karar veriyor.

Türkiye’nin, Uluslararası Çalışma Örgütü’nde en kötüler listesine girmesi, sendikal hakları ihlal etme, ILO sözleşmelerine uyumsuzluk, işten atma ve sendikacılara yönelik baskılar konusunda Swaziland, Zimbabwe ve Burma gibi ülkelerle aynı kategoride yer alması anlamına gelmektedir. Bütün Türkiye’yi kucakladığını iddia eden bir iktidarın ve onun hükümetinin bu kadar işverenden yana tavır koyması, aslında bu kararları kendisinin değil, perde arkasında başkalarının aldığı hissini uyandırıyor.

Bir başka ve çok tehlikeli uygulama da bu hükümetin çok sık başvurduğu torba yasa yapmaktır. Bunda amaç o değil dense bile olan şudur. Toplumun farklı kesimlerini karşı karşıya getirecek konuları aynı torbaya koyup, bir kısmın “evet” diğer kısmın ”hayır” demesi ile kampların derinleşip keskinleşmesi amaçlanmaktadır. Bunları AKP ya bilerek ve isteyerek yapmakta veya dediğimiz gibi perde arkasındaki eller yaptırmaktadır. Bu icraatların doğurduğu sonuç toplumsal uzlaşma değil, kamplaşmadır. Yapılmış ve yapılmakta olan icraatlar da toplumun bir kesiminin hoşnutsuzluğu-memnuniyetsizliğinin ön plana çıkmaktadır. AKP sözcüleri de kendilerini izleyen ve destekleyen taraftarlarına bu hoşnutsuzluk üzerinden mesajlar vermektedir. AKP’nin icraatlarına karşı eleştirel yaklaşanlara bakarak “bunlar hep böyledir-her şeye karşı çıkarlar” diye başlayan propagandası “biz ve bizim geçmişten gelen çizgimiz icra etmek, diğerlerinin özelliklede CHP’nin çizgisi ise sürekli karşı çıkmak, muhalefet etmektir” noktasına oturmaya başlamıştır.

Bu basit kurnazlık ile toplumun hoşnutsuzlukları da oya dönüştürülmektedir. Bu öyle bir noktaya gelmiştir ki, AKP yöneticileri iktidara geldiklerinden beri sata sata bitiremedikleri cumhuriyetin değerlerini bile inkâr ederek, kendinden öncekilerin hiçbir şey yapmadıklarını, yapılan her şeyin kendilerine ait olduğunu söyleyebilmektedirler. Oysa gerçek rakamlar kendilerine ait olan en belirgin şeylerin Türkiye’yi içine attıkları borç batağı ve nasıl kapanacağını kimsenin bilmediği cari açıktır.

Buraya kadar sadece bazı önemli noktalara değindik. İstenirse bu liste çok uzatılabilir. Ancak sanırız bunlar bile AKP’nin toplumu bölmeye mi çalıştığı, yoksa kendisinin sadece bir görüntü olup icraatı başka ellerin mi yaptığı hakkında düşünmeye itebilir.

İzmir 2011

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..