Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '17

 
Kategori
Dünya Kadınlar Günü
 

Toplumun gelişmesinde Kadının rolü

Toplumun gelişmesinde Kadının rolü
 

Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Gelişmiş ya da az gelişmiş tüm toplumların hammaddesi; bireyin doğumundan itibaren bebeklikten çocukluğa, çocukluktan ise artık yetişkin bir insan olmasına doğru sürdürdüğü hayat yolculuğunun en önemli parçası, evlilikte eşin, annenin, kız kardeşin, kız evladın, iş hayatında ise belki de en içten, en yakın mesai arkadaşının, kısacası hayatımızda yer etmiş, izlerini bırakmış tüm kadınların günü bugün. Kutlu olsun.

Belki birçoğu için bir erkek blog yazarının 8 Mart ile ilgili bir yazı yazması bile ironi gibi gelebilir. Ama kadın nüfusunun, toplumun her yönden gelişmesi ve uygar bir yapıya kavuşabilmesinde aslında ne denli önemli bir sosyal kitle olduğu da inkâr edilemez bir gerçek. 

Ne var ki gerek dünyanın birçok ülkesinde, gerekse ülkemizin birçok yöresinde kadın; neredeyse toplumsal yaşamdan soyutlanacak, muhafaza edilecek tabu bir değer görünümünde. Dünyanın petrol zengini Arap ülkelerinde ise kadının adı neredeyse yok hükmünde.

Petrol zengini Arap ülkeleri belki bu kategoride istisna olsalar da, dünyanın gerek gelir düzeyleri, gerekse yaşam standartları değerlendirmelerinde kadınların yoğun olarak iş hayatının içerisinde yer aldıkları, önemli firmalarda önemli görevler üstlendikleri ülkeler en başta gelmektedir. Türkiye'nin bile siyasi tarihinde gerçekleştirilen en büyük reform; Atatürk döneminde 5 Aralık 1934 tarihinde kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi ve bu hakkın da yasalaştırılması olmuştur. Bu Anayasa değişikliğiyle Türkiye, o dönem uygar bir ülke ve toplum olma yolunda önemli bir adım atmıştır.

Türkiye'nin modern, demokratik bir ülke vasfı kazanmasında; kadınların gerek 1934 yılında elde ettiği siyasi haklar, gerekse zaman içinde Türkiye ekonomisi ve iş hayatında edindiği konum önemli bir etken olsa da, erken yaşlarda yapılan evlilikler ve çocuk gelinler, toplumun hâlâ kanayan yarası. Yıllardan beri terörün kıskacına aldığı ve işsizlikle birlikte yoksulluğun da artık bir kader olarak kanıksandığı Türkiye'nin ücra yörelerinde belki de yegâne çıkış yolu ve yaşam kaynağı; kız çocuklarının daha küçük yaşlardayken okul sıralarından koparılıp, babaları, belki de dedeleri yaşlarındaki zengin toprak ağalarına belki 2 inek parasına, belki de dönüm dönüm tarlalar karşılığında gelin edilip, satılması olmuştur. 

Artık son yıllarda bu durum, yapılan ekonomik hamleler sayesinde Güneydoğu'da bir nebze olsun değişkenlik gösterse de; törelerin, aşiret kanunlarının bir tabu olarak varlığını sürdürdüğü Doğu'nun ücra yörelerinde, genç kızların hayatlarının baharında canlarının alındığı kanlı bir ritüel olarak hâlâ devam etmektedir. Çocuğunun anası, evinin kadını olma yönünde yöresel bir terbiyeyle sürekli baskı gören kadın; ne istediği gibi bir aile yaşamı kurabilmekte, ne de hayalindeki mesleğin eğitimini alıp, çalışarak hane ekonomisine katkıda bulunabilmektedir. Ataerkil aile yapısı ve erkek egemen bir ekonominin hakim olduğu Doğu'nun neden Türkiye'nin ekonomik ve sosyal yaşam parametrelerinde hep en alt sıralarda yer aldığının en net cevabı bu galiba.

Büyük başarılar, kıymetli anaların yetiştirdikleri seçkin evlatlar sayesinde olmuştur.

-MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

 

 

 

 
Toplam blog
: 266
: 1321
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1982 yılında İstanbul'da doğdum. Açık Öğretim Fakültesi İşletme Lisans eğitimimi 2005 yılında tam..