Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '08

 
Kategori
Güncel
 

Toprağına sahip çık!

Toprağına sahip çık!
 

TEMA Vakfı’nın 2B arazilerinin değerlendirilmesi ile ilgili görüşleri (koyu renkte olanlar) ışığında 2/B konusunun değerlendirilmesi:

4.1) Öncelikle 2/B uygulamalarına dayanak olan yasal düzenlemeler ortadan kaldırılmalı ve bu beklenti yok edilmelidir.

[ Demek isteniyor ki 2/B uygulamalarının devam etmesini sağlayan Anayasadaki ve 6831 sayılı yasadaki hükümler iptal edilsin. Böylece “31.12.1981 tarihinden önce orman vasfını bilim ve fen bakımından kaybettiği” tespit edilen araziler orman sınırları dışına çıkartılmasın ve böylece beklenti de ortadan kalksın. Peki, bu tür bir düzenleme, 1974 yılından bu yana yapıla gelen bu uygulamalarla artık orman sayılmayan 473 bin hektar alanın değerlendirilmesi konusunda bir çözüm getirir mi? Hayır getirmez. Niye? Bir örnek verelim: “31.12.1981 tarihinden önce hazine arazileri üzerine yapılmış olan gecekondular affedilir.” Şeklindeki bir yasa maddesine dayanılarak bu güne kadar 473 bin adet gecekondunun affedildiğini düşünün. Şimdi, bu gün itibarı ile bu yasayı iptal etsek, hukuktaki “yasalar geriye doğru işlemez” kuralınca, 473 bin adet gecekondu kurtulduğu ile aynen kalır, ancak bundan sonra yapılacak gecekondulara af işi durur. Aynen bunun gibi, 2/B uygulamalarının devam etmesini sağlayan tüm yasaları kaldırsanız dahi, 1974 yılından bu yana yapıla gelen bu uygulamalar ile oluşturulan 473 bin hektar 2/B alanı ortadan kalkmaz. Konu, bundan sonra 2/B ile orman sınırı dışına çıkarma işlemi devam etsin mi, etmesin mi? Konusu değil ki! Konu, elde mevcut 473 bin hektar 2/B alanının nasıl değerlendirileceğidir.]

4.2) Hali hazır 2/B uygulamalarında yasada gerekli değişiklik yapılarak, “bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetme” durumuna açıklık getiren ölçütler arasında;

• “Orman bütünlüğünü bozmama”,

• “Su ve toprak rejimine zarar vermeme”,

• “Çevresindeki orman ekosistemlerinin tüm öğeleriyle kendisini yenileyebilme gücüne zarar vermeme”,

• “Ormancılık çalışmalarının etkenlik, verimlilik ve kârlılık düzeylerini düşürmeme” vb koşulların da birlikte aranması sağlanmalıdır.

[a)- Kendinle niye çelişiyorsun kardeşim! Yukarıda 4.1 maddede “Öncelikle 2/B uygulamalarına dayanak olan yasal düzenlemeler ortadan kaldırılmalı ve bu beklenti yok edilmelidir.” Diyen sensin. 4.1 maddede yasal düzenleme iptal edilsin, bekletin bitsin diyorsun, burada da hali hazır 2/B uygulamalarında yasada değişiklik istiyorsun. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!

b)- Arkadaşlar, hali hazır 2/B uygulamalarındaki yasada, bir yeri 2/B ile orman dışına çıkartmanın ve çıkartmamanın belli ölçütleri vardır. Nedir bu ölçütler? Fazla ayrıntıya girmeden: “Birinci şart, yer 31.12.1981 tarihinden önce orman vasfını bilim ve fen bakımından kaybetmiş olacak, diğerleri ise, tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (Antep fıstığı, çam fıstığı) gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları şeklindedir. Bu yerler dışında orman sınırlarında hiçbir suretle daraltma yapılamaz. Ayrıca 2/B ile orman sınırları dışına çıkarma işleri, muhafaza ormanı, milli park alanları, tabiat parkları, tabiatı koruma alanları, izin ve irtifak hakkı tesis edilen ormanlık alanlar ve orman rejimi içine alınan yerlerde bu niteliklerinin devamı süresince; yanan orman sahalarında ise hiçbir şekilde uygulanmaz.” TEMAnın 4.2 maddesindeki çözüm önerisi işte bu çıkartma veya çıkartmama ölçütlerine birkaç ölçüt daha ekleme işinden ibarettir. Peki, bu tür bir düzenleme, 1974 yılından bu yana yapıla gelen bu uygulamalarla artık orman sayılmayan 473 bin hektar alanın değerlendirilmesi konusunda bir çözüm getirir mi? Hayır getirmez. Niye? Bir örnek verelim: “31.12.1981 tarihinden önce hazine arazileri üzerine yapılmış olan gecekondular affedilir.” Şeklindeki bir yasa maddesine dayanılarak bu güne kadar 473 bin adet gecekondunun affedildiğini düşünün. Şimdi, bu gün itibarı ile bu yasayı yeniden düzenleyelim ve örneğin “dış cepheleri sıvasız olan gecekondular bu yasa maddesi kapsamı dışındadır” şeklinde yeni bir ölçüt koyalım. Hukuktaki “yasalar geriye doğru işlemez” kuralınca, 473 bin adet gecekondu kurtulduğu ile aynen kalır, ancak bundan sonra yapılacak gecekondulara af işinde dış cepheleri sıvasız olan gecekondular affedilmez o kadar. Aynen bunun gibi, 2/B uygulamalarının devam etmesini sağlayan yasaya yeni ölçütler koysanız dahi, 1974 yılından bu yana yapılagelen bu uygulamalar ile oluşturulan 473 bin hektar 2/B alanı ortadan kalkmaz ya da yasaya konan yeni ölçütleri daha önce orman sınırları dışına çıkartılmış olan 473 bin hektar 2/B alanına tekrar uygulayamazsınız. Konu, bundan sonra 2/B ile orman sınırı dışına çıkarma işleminde yeni ölçütler koymak konusu değil ki! Konu, elde mevcut 473 bin hektar 2/B alanının nasıl değerlendirileceğidir.

4.3) Mevcut anayasal sistemimiz, Anayasa Mahkememizin bu konudaki müteaddit kararları ve Cumhurbaşkanımızın 2 kez iadesindeki gerekçeler göz önüne alındığında 2/B Arazilerinin Satışı Mümkün Değildir, %93’ü Doğal Olan Ormanlarımızda Bu Yol Kesinlikle Tercih Edilmemelidir.

[Bu konuya iki atasözü ile başlamakta fayda var. Birincisi, “Büyük lokma ye, büyük konuşma”, ikincisi “olmaz olmaz deme, olmaz olmaz.” Burası Türkiye: Mevcut anayasal sistemimiz, Anayasa Mahkememizin bu konudaki müteaddit kararları ve Cumhurbaşkanımızın 2 kez iadesindeki gerekçeler göz önüne alındığında 2/B arazilerinin satışı mümkündür. Nasıl? Önce Anayasayı değiştirir, sonra satış yasasını yaparsın. Böylece eski kararlar “muhal”, yeni durum, 2/B satışında “yürü ya kulum” olur. Anayasa değiştikten sonra Cumhurbaşkanımızın 2 kez iadesindeki gerekçeler de kolayca revize edilebilir. “Satışı mümkün değildir”, “tercih edilmemelidir” gibi satışın yapılmaması yönündeki iyimser ifadeler artık orman sayılmayan 473 bin hektar alanın değerlendirilmesi konusunda ne gibi bir yapıcı öneri getiriyor?

4.4) 2/B nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılan yerlerde kullanım kadastrosu, henüz orman kadastrosu yapılmamış olan alanlarda da orman kadastrosu çalışmaları tamamlanmalıdır.

[2/B nedeniyle orman sınırları dışına ormancılar tarafından çıkarılan yerlerin tutanak ve haritaları Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün taşra birimi olan kadastro müdürlüğüne gönderilir, kadastro müdürlüğü bu tutanak ve haritaları inceler, arazi çalışması yapar ve tapu kütüklerine kayıt için Tapu Sicil Müdürlüklerine teslim eder. İşte kısaca anlatılan bu işe kullanım kadastrosu denir. “Henüz orman kadastrosu yapılmamış olan alanlarda da orman kadastrosu çalışmaları tamamlanmalıdır” demek ne demektir biliyor musunuz? Elde mevcut orman yasasına göre orman kadastro çalışmaları bir an önce tamamlansın, tamamlama işlemi sırasında yasa gereği yeni 2/B uygulamaları da yapılacağından, 473 bin hektar olan 2/B sahası da böylece mesela 673 bin hektar olsun demektir. Yahu biz, elde mevcut 473 bin hektarı ne yapacağımıza karar veremedik. Bu miktarı daha da arttırmanın konuya çözüme bir katkısı var mı?

4.5) 2/B Arazilerinin işgalcilerinden sadece orman köylüsüne tahsis edilecek olanlar hariç (-ki bu 6831 sayılı Orman Kanununun 2. Maddesinin son fıkrasının amir hükmüdür) diğerlerinden hemen ECRİMİSİL (-ki bu geriye doğru beş yıllık süreyi de içermektedir) alınmaya başlanmalı ve böylece işgalcilerin bedelsiz kullanımı önlenmelidir.

[6831 sayılı Orman Kanununun 2. Maddesinin son fıkrasını aynen aktarıyorum: “Bu maddenin (B) bendi ile orman sınırları dışına çıkarılıp, 2924 sayılı Kanunun 11 ve 12 nci maddeleri gereğince fiili durumlarına göre ifraz edilerek bedeli karşılığı satılacak yer, yapı ve tesisleri kullananlardan, satış işlemleri tamamlanıncaya kadar ecrimisil alınmaz.” 6831 sayılı Orman Kanununun 2. Maddesinin son fıkrasının neresinde “2/B Arazilerinin işgalcilerinden sadece orman köylüsüne tahsis edilecek olanlar” diye bir tabir var? Yasanın son fıkrası 2/B ile orman dışına çıkan yerleri “tahsis edilecek olanlar” ve “diğerleri” diye ikiye mi ayırmış? Fıkra, şunlardan ecrimisil al, şunlardan alma mı diyor? Yasa gayet açık, “2924 sayılı Kanunun 11 ve 12 nci maddeleri gereğince fiili durumlarına göre ifraz edilerek bedeli karşılığı satılacak yer, yapı ve tesisleri kullananlardan, satış işlemleri tamamlanıncaya kadar ecrimisil alınmaz.” Diyor. Nedir 2924 sayılı kanun? İşte bu yasanın 11 ve 12 nci maddeleri 2/B lerin satışına imkan veriyor idi. Ve bu yasanın bu maddeleri bu gün itibarı ile Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olup, satış için yeniden düzenlenmeye çalışılan da bu yasanın bu maddeleridir. 6831 sayılı Orman Kanununun 2. Maddesinin son fıkrası “ecrimisil” alınmaz demesine rağmen şu an itibarı ile bütün 2/B kullanıcılarından ecrimisil maliye tarafından tahsil edilmektedir. İnanmayan Maliyeye sorabilir. Bir yerden kira (ecrimisil) almak, işgalcinin işgalini yani “elini” kuvvetlendirir: “Kiralayabiliyorsan, satabilirsin de” dese ne yapacaksın? Ecrimisil almak sadece işgalcilerin bedelsiz kullanımı önler. Ecrimisil, sahanın yeniden orman haline gelmesine mi katkı yapar yoksa, işgalcinin o arazide, yeni binalar, tesisler, bağlar, bahçeler yaparak daha da kök salmasına mı? Sahayı teslim edip, bir de kira sözleşmesi ile kira aldınız mı orada ağaçlar değil, yeni yeni binalar, tesisler kök salar. Böylece, şu an itibarı ile üzerindeki bir kaç insan yapısı şeyi kaldırarak yeniden orman haline getirebileceğiniz bir çok yeri, kira almak sureti ve üzerinden uzun yılların geçmesi ile ebediyen kaybetmiş olursunuz. Bu yeri, ha sattınız ormanlar azaldı, ha kira aldınız yine ormanlar azaldı. Ne farkı var? Netice yine ormanın azalmasına sebep olmuyor mu?

4.6) Sonuç olarak:

• 2/B arazilerinde satış kesinlikle düşünülmemelidir.

[Amacımız bağcıyı dövmek değil ise, oturup satış dahil her şeyi düşünmeliyiz.]

• Yukarıda açıklanan ecrimisil uygulamasına derhal başlanmalıdır.

Oturup satış dahil her şeyi düşünüp bir karara varmadan asla kira(ecrimisil) almamalıyız. Ecrimisil ile birkaç kuruş kazanacağız derken kiracının oraya daha fazla sahiplenmesine, arazinin-eğer yeniden orman yapılması gerekli bir arazi ise- tekrar ormana dönüşüne büyük engel oluruz.

• Toplu yerleşim alanı haline gelmiş/kentleşmiş yerlerdeki insanların sokağa atılması da düşünülmemelidir.

[Topluca duranlar beraat etsin, tek tek duranların vurun beline kazmayı! Böyle hukuk mantığı olur mu? Toplu duranlardan tırsacaksın, tek tek duranları al aşağıya!]

• Fakat orman içinde münferit veya siteler halinde yapılaşmalar, mevcut yasalar gereği kesinlikle yıkılarak orman haline dönüştürülmelidir.

[Mevcut yasaların hiçbir yerinde; 2/B ile orman sınırları dışına çıkartılmış yerlerde “orman içinde münferit veya siteler halinde yapılaşmalar, kesinlikle yıkılarak orman haline dönüştürülmelidir” diye bir madde yoktur. Aslında demek istiyor ki: 2/B ile orman sınırları dışına çıkartılmış yerler, Toplu yerleşim alanı haline gelmiş/kentleşmiş ise buraları artık ellemeyelim, orman içinde münferit veya siteler halinde yapılaşmalar gördüğümüzde onların tepelerine binelim, evlerini başlarına yıkalım. Nerede hukuktaki eşitlik ilkesi? Konunun içinde uygulamacı biri olarak; orman içinde münferit olanlar zaten ezelden beri orada yaşayan köylü vatandaş, orman içinde siteler halinde yapılaşmalarda yaşayanlar ise sen ben değil, buraları yok pahasına köylü vatandaştan satın alan o şehrin kalburüstü takımı. Böyle bir uygulama yapılsa dahi, “ekâbir takım”, “iyi ilişkiler” sayesinde paçayı yırtar, olan yine gariban köylüye olur.]

• Kentleşen alanlarda ise medeni hukukumuzdaki mülkiyet kavramında yeni düzenlemelere gidilerek satış dışı çözüm oluşturulmalıdır.

[Beyler, kentleşen bu alanlar nasıl kentleşmiştir? Önce ona bakmak lazım: Örneğin Sultanbeyli kentleşmiş bir 2/B alanıdır. Sultanbeyli nasıl Sultanbeyli oldu? İstanbul’a göç ile gelenler, başlarını sokmak için bir ev yeri aradıklarında, bir kısmı kendi bileğinin gücü ile, bir kısmı da bileğini yormadan sadece cüzdanının gücü ile oradaki devlet arazilerini pazarlayan mafyadan buraları satın aldılar, sonra gecekondularını yaptılar, belediye bu gecekondulara elektrik, su verdi, yollarını yaptı, devlet de buraları 2/B olarak orman sınırları dışına çıkardı, neticede burası Sultanbeyli oldu. Peki, orman içinde münferit yerleşme nasıl oldu? Münferit, orada dünyaya geldi zaten, evi vardı, ahırı vardı, serası vardı, bağı bahçesi vardı. Devlet geldi, o araziye 2/B yasasını uyguladı. Münferit, devlete teşekkür ederek yaşamaya devam etti ve hala orada yaşıyor. Yani doğma büyüme oralı. Gel zaman git zaman devir değişti, kent yaşamından biraz uzaklaşmak isteyen “cüzdanı kalınlar” münferitlerin yaşadığı yerlere önce pikniğe geldi, sonra yer beğendiler ve münferitten buraların tamamını veya bir kısmını satın aldılar ve akabinde siteler yaptılar. Yani bunların hem kentte, hem de buralarda evleri var. Hafta içi kentteler, hafta sonu mis gibi orman içindeki sitelerindeler. Bazen hafta içi kaçamaklarında buraları kullananlar da var. Şimdi size soruyorum: medeni hukukumuzdaki mülkiyet kavramında yeni düzenlemelere gidilerek satış dışı çözüm, önce münferide mi yoksa kentleşen alanlara mı uygulanmalı? Ortada “hak edilecek” bir çözüm varsa, çözümü önce kim hak ediyor sizce, münferit mi, siteler mi, kentleşen alanlar mı?

Amacımız bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek ise, hakikaten, devlet marifeti ile “buralar orman niteliğini kaybetmiştir, ben kullanmıyorum, al sen kullan” felsefesine havi yasal dayanak ile işgalcisine terk edilen, ama hala mülkiyeti devletin elinde olan bu 473 bin hektar sahanın içindeki yapısı, tesisi ve en önemlisi insanı ile beraber düşünülerek bir çözüm bulunması isteniyor ise, yapılacak iş, öncelikle, yurt genelindeki tüm 2/B sahaları arazide karış karış incelenmeli, eksikler giderilmeli, fazlalıklar törpülenmeli, yanlışlar düzeltilmeli, böylece sağlıklı veriler elde edilmeli, bundan sonra, konu ile ilgili her kesimden uzmanlar bir araya toplanmalı, bu sağlıklı veriler onlar tarafından süzülmeli ve onların vereceği kararlara ışığında da konu çözülmelidir.

Konu; zaman, yetişmiş insan ve biraz da maddi gideri olan bir organizasyon ile ancak çözülecek hale gelebilir, yasal zeminde, Anayasa ve 2924 sayılı kanunun 11 ve 12 nci maddelerini yeniden düzenlenmesi ile halledilecek basit bir mesele değildir. Yasal düzenleme adımı, sağlıklı verilerin uzmanlarınca değerlendirilmesi sonucu oluşacak bir yazılım olarak, çözümün en son safahatıdır. Ayrıca bu işi, mart-2009 yerel seçimleri gibi bir süre ile sınırlamak “kurunun” yanında “yaşın” da yanacağı, “işini” puslu havada halletmek isteyenlere bulunmaz bir “dar zaman” fırsatı oluşturacağı gibi, bu işi, bu hali ile uygulamaya koyanları, “Türkiye’deki garabet işler” hanesinden tarih yazacaktır herhalde.]

 
Toplam blog
: 38
: 485
Kayıt tarihi
: 01.05.07
 
 

Orman mühendisiyim. 1992 yılından beri orman kadastro işinde çalışmaktayım. Amacım insanları orman k..