Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '11

 
Kategori
Güncel
 

Toprak Altından Çıkanlar Yalanın Ve İnkârın Gerçeğidir

Toprak Altından Çıkanlar Yalanın Ve İnkârın Gerçeğidir
 

Mutki'de Yapılan Kazı Çalışmasından Bir Görüntü


Duyarsızlık, görmezden gelmek, gözleri kapamak, başka başka şeylerle meşgul olmak… Oysa ne kadar duyarsız olmaya çalışsa da, ne kadar görmezden gelmeye çalışsa da bu ülkenin cevval, yiğit memleket severleri, şu anda memleketin bir bölgesinde bir bir irinlerin aktığına tanık oluyor. Toprağa vurulan her kazma, toprağı delen her kepçe, ortaya çıkardıkları kemiklerle yılların bitmez tükenmez inkârlarının yüreğine saplanan keskin birer hançere dönüşüyor. Bir utancı her dem toplumun suratına suratına vuruyor. O gerçekleri her dem toplumun gözlerinin içine içine sokuyor. Bakın işte… Bakın o gerçeklere… O gerçeklerin adı toplu mezardır. Bir dönemin kanlı tarihinin ışığıdır o toprak altlarından çıkanlar. Bir dönemin gri renkli günlerinin birer birer acısıdır o toprağın altından çıkan her bir kemik tanesi.

Besbelli ki bundan böyle kimse Kürtlere “bilinçsiz” diyemeyecek. Dramın en fecisini yaşayan Kürt toplumuna bilinçsiz yaftası vuranların sadece şu son birkaç haftadaki kazılara gözlerini dikip bakması yeterlidir. Ve sonra zihnini, belleğini 1990’lı yılların dram kokan günlerine çevirmelidir. Kaybolan onca insana, gözaltına alınıp ve bir daha geri dönmeyen onca yetmeye, her Cumartesi gününü Galatasaray’da mesken tutan analara…

Şehmuz geldi aklıma. Mardinli Şehmuz… Erkek kardeşleri ile birlikte Mardin Mazıdağı’ndan çıkıp gelmişlerdi İstanbul’a… Ufak çaplı bir büfe işletmeciliği yapıyordu Şehmuz. O mahzun hali ile “Bizim oralarda zulüm çoktur” demişti. Yıl 1991… “Önce evlerimizi talan ettiler, sonra çekip gittiler. Aradan çok geçmedi bir daha geldiler, hepimizi sıra dayağından geçirdiler. Kolum kırıldı o sıra… Sonra bir daha geldiler, malımızı davarımızı talan edip, hepimize olmadık işkenceler yaptılar ve gittiler. Sonra bir daha geldiler, evlerimizi yakıp gittiler.” Diye anlatmıştı Şehmuz. “Çıktık geldik buralara.” Diye devam etti. O sıra gözünden akan iki damla yaşı izliyordum.

Büyük kent kıyılarına yerleşen her Kürt’ün ortaklaşmasıdır bu bahsi geçenler. Keyfinden mi insanlar yerlerini terk etmişti? Keyfinden mi doğduğu toprakları bırakıp, başka başka yerlere, dünyalara yelken açmıştı? İtiraf etmenin zamanı geçeli çok oldu. Bu devlet Kürtlerle birlikte çocuğunu dağda kaybeden asker ailelerinin yüreğine hiç sönmeyecek kordan bir ateş bıraktı. O kor ateşin açtığı yara belki de hiçbir zaman kapanmayacak. Ama bir şeye çok ama çok ihtiyacımız var. O ihtiyacımız olan şeyin adı “Hakikat”. Bu toplumun şizofrenik ruh halinden kurtulmasının tek aracıdır hakikatlerin araştırılıp ortaya çıkarılması diye düşünüyorum. Hakikatleri gizlemenin hiç bir esprisi yok. Hakikatler gizlene gizlene bu toplumun ruh dengesi bozuldu. Hastalıklı bir kişiliğe büründü toplum. Ama halen kıyısından köşesinden yapılan bir takım araştırmalar, kazılar bile toplumun gündeminden kaçırılmaya çalışılıyor. Merkez medya, Galatasaray ve Başbakan arasındaki laf dalaşından, Tarkan’ın şarkısından fırsat bulursa, lütfedip belki o kazıları toplumun gündemine kıyısından köşesinden sokar. Ve o toplu mezarlar karşısında toplumun diyeceklerine kulak kabartır. Ortada nasıl bir dramın, nasıl bir trajedinin yaşandığını bu toplumun bilmeye fazlası ile hakkı vardır. Nasıl kandırıldığını, nasıl zihin dünyasının absorde edildiğini bilmeye herkesten çok hakkı vardır bu toplumun. Zira tarihini yalanlar ve inkârlar üzerine kuran bir devletin evlatlarıyız. Bu toplum bu yalanların ve inkârların farkına varmalı ve bir devletin yalanlarla, inkârlarla nasıl insanları birbirlerine düşürdüğünü anlamalı.

Gözümüz ve kulağımız Mutki dahil, sürmekte olan kazılardadır.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..