Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Haziran '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Toprak gibi...

Toprak gibi...
 

Çocukluğumun başlangıcını, bahçenin en uzak köşesindeki dut ağacının dallarından birinde sallanırken, kendimi yumuşak toprak üzerinde bulduğum bir zaman olarak hatırlarım. Toprağın üzerinde sırt üstü yatarken etrafımda çınlayan kahkahalar ve buna eklenen kendi kahkaham... Budur başlangıcım.

Hayatın bana çok güzel bir başlangıç noktası verdiğini düşünmüşümdür hep. Perdem, cennet gibi bahçelerin, kerpiç küçük bir evin, erik, kayısı, dut ağaçlarının, gül, mor menekşe, nergis, şebboy ve envai çeşit çiçeğin dekor olduğu bir mekana açıldı. Güller içinde bahçenin ortasına kondurulmuş bir ocakta kaynayan sütün kokusu, tavuklar, huysuz bir inek ve anneannem. Şanslı bir çocuktum ve çok mutlu bir çocuk. Etrafımda pek çok oyun alanı sunan bir bahçe ve istemediğim kadar çok oyun arkadaşım vardı. Bir çocuk için dünya bu ikisinden ibaret değil midir zaten?

Nerede büyürsek ruhumuza sinen o galiba. Biri bana şöyle demişti; "Toprakla kardeş gibi büyüyen çocuklar toprağın sağlamlığını miras olarak alırlar. Çünkü toprak eline yüzüne bulaştığı vakit aslında ruhuna da bulaşır. Ve bir zaman sonra onu anlamaya başlarsın."

Bu sözler üzerine o zamanlar pek düşünmemiştim Oysa şimdi ne söylemek istediğini daha iyi anladığımı sanıyorum. "Toprağı anlarsın" demişti ve ben şimdi toprağı anladığımı biliyorum. Mesela; Susuz kaldığında nasıl çatladığını, ona baktığın vakit yanık kahve bağrından en lezzetli meyveleri büyüttüğünü, içinde binbir hayat barındırdığını ve daha da önemlisi üzerinde durabilmeni sağladığını seni boşlukta savrulmaktan kurtardığını... Ve insanların toprak gibi bir ruha sahip olduklarını anlıyorum bir de.

İnsan toprak üzerine düşünmeye başladığı vakit ve o düşüncelerin harmanında yittiği vakit ruhundaki toprak havalanmaya gözlerine, burnuna, kulaklarına dolmaya başladığını ve yeni bir bakış, işitiş, dokunuşun gelip içine yerleşiverdiğini hissediyor. Çocukken haşır neşir olduysan toprakla hele de, o zamanlar o küçük aklınla kavrayamadığın pek çok şey bir saç örgüsü çözülüverip dizlerine yayılıyor. İstemesen de bunlar öğretmenin oluyor toprak avuçlarının içindeyken. İçine işliyor usul usul.

Şimdi avuçlarımda toprak, ailemin tarihini kendi bedenine kazımış yüksek bir ağacın altında öylece duruyorum. Toprak üzerinde çılgınca koşan karıncalar ayaklarıma tırmanıyorlar. Ve ben toprakla bir oluyorum, öylece duruyorum dünya üzerine serilmiş...

RESİM: John Ottis Adams
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..