Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '07

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Toprak gözlü kedi, kadın ve güneş

Toprak gözlü kedi, kadın ve güneş
 

Bir deniz kıyısında oturup, payıma düşen harika manzaranın tadını çıkarmaya çalışarak - her zaman olduğu gibi- görsel bir şölene dönüşen anlarını değerlendiriyorum günbatımının. Yeryüzü serüvenimde edindiğim deneyimler sonucu “yaşanmış en mutlu anlar” diye nitelendirdiğim gökyüzü, eşsiz bir tabloya dönüşerek an be an değişimini sürdürüp, akıp geçiyor gözlerimden.

Hayranlığımın gözle görünür bir hale geldiği bu saatlerde, Güneşin giderayak renkten renge soktuğu denizi, bulutları, ilerde görünen kayalıklarda dinlenen martıları ve o kayalıkların arkasından süzülerek zamanın ucuna yetişmeye çalışan yelkenli bir teknenin nazlı nazlı ilerleyişini seyrediyorum.

Giderek etrafımdan uzaklaşan gündelik seslerin yerini, dalgaların kumları usul usul içine çekerken çıkan fısıltılar alıyor
Şaşkın ve hayranım.


Birden bacaklarımda dolaştığını hissettiğim bir şey ürpermeme neden oldu. Ne olduğunu anlamak için bakışlarımı günbatımından ayırdığımda, bir kediyle göz göze geldim.

Yüzüme bakıyor toprak rengi gözleriyle.

Görüntümün onun için hiçbir şey ifade etmediğini biliyorum, gözlerime bakması ve kendime has kokum yeterli beni tanıması için.

Bacaklarıma sürtünmesine devam ederek, kendi kokusu ile benim kokumu bütünleştiriyor; bir kaç adım uzaklaşıp geri döndüğünde olası bir yabancılığın giderilmesi için gerekli bir işlem bu.

Sıradan, tekir diye tanımlanan bir kedi gibi gözükse de dikkat edildiğinde desenlerinin arasında -atalarının gelmiş geçmiş renklerini içeren- tutam tutam farklı tüycükler serpiştirildiği görülebilir.

Çıkarlarının sırrına ermiş bilgiçliği ile gözlerime bakıyor, başını okşuyorum. Mırıltıları mutlu olduğunu belirtircesine yükseliyor vücudundan.

Her canlı gibi özenle var olmuş, esnek bir bedeni olan sağlıklı, sevecen bir kedi o.
Toprak gözlü kedi diye sesleniyorum usulca.

Kedi ile aramda giderek gelişen sıcak duygular oluşuyor

Bir başka canlının daha bakışlarını üzerimde hissettim, aynı anda kedi yerinden zıplayıp kucağıma çıktı.

Ben kahkaha attım, bizi izleyen güzel gözlü kadın ani bir refleksle irkildi, kedi mutluydu, ben ona gülümsüyordum. Kadının bakışlarındaki dehşetin sebebinin ben mi, kedi mi, yoksa biz mi olduğunu düşünmüyordum o an.

Kediyi kadının şaşkın bakışları önünde sevmeye devam ettim.

Güzel gözlü kadının bebekliğine kadar dönüp, genç annesinin ev işlerinden bezdiği bir zamanda, uslu olup, kendisini rahat bırakması için bebeğine yüksek sesle dört ayaklı dostlarımız tarafından yenebileceği hatırlatılıp, korkutulmuş olabileceğini tahmin etmeden önce çok daha ötesini düşündüm.

Kadının ilk atalarından birisinin, o dönemin kedigillerinden birine av olma ihtimali yüksekti ve bu av esnasında ciddi bir uzuv kaybıyla sağ kalıp, yaşadığı dehşet anlarındaki duygularını ve nefretini kendi genlerine yükleyip, son torunu olan güzel gözlü bayana, değerli bir miras gibi nakletmiş olabilirdi.

Bakışlarındaki dehşetin ve o istemsiz irkilmenin nedenini sorsam şimdi kendisine “ Amaa çok pis hayvanlar, tüyleri de var” gibisinden bir cevap alacağımdan eminim.

Konu bu da değil.

İnsanın kendi dışındaki canlılara beslediği duygular ne garip. Neredeyse kendisine sorulup, fikri alınmadan yaratılmış bir Dünya’ya kırgın duruyor bazı insanoğlu.
Çoğu şeyin var olmasının gereksizliğine inanmış gibi davrananlar var “ Ah ben olsaydım bak nasıl yaratırdım, görürdünüz” der gibi.

Her neyse…

Kadının duyduğu tepkinin nedeni ben, toprak gözlü kedi; kısacası biziz.
Elinde olsa beni baştan yaratırdı ya da vazgeçerdi yaratmaktan. Keşke sevmeyi deneyebilseydi birçok şeyi. Harika bir manzaraya eşlik eden hoş duyguları kaçırdığından haberi yok.

Kedi, sevgi ihtiyacını tatmin etti ve ona verecek bir yiyeceğimin olmadığına da ikna olarak kucağımdan atladı, yanımdan uzaklaştı,
Kadın; sedefli, pembe rujlu dudaklarını büzmüş, tiksintiyle bakan bol rimelli gözleriyle kediyi takip ediyordu; kendisinden iyice uzaklaştığına emin olduğunda, diğer masada sohbet eden bayanların saç modelleri ve kıyafetleri ile ilgilenmek üzere yön değiştirdi bakışları. Kadınlardan biri daha gülümsüyordu uzaklaşan kediye bakıp, o esnada ufuk çizgisine yaklaşmıştı güneş.

“Hey bayan” diye seslensem birden güzel gözlü kadına.
“Hey bayan kullandığınız kozmetik ürünlerinde hayvan ölüsü var”
Kesinlikle beni soğuk bir bakışla süzer ve “Ee, iyi ya gebermişler işte!” derdi eminim.
Ne işe yarar ki hayvanlar?
Ruj, krem, parfüm yapılmadıktan sonra, başka ne işe yararlar?
Kürk, çanta, ayakkabı ve çeşitli aksesuar yapılamayacaksa var olmalarının ne gereği var?
Hah, gülerim ekolojik dengesine ben bu Dünyanın!
Bu kadın toprağa da oturamaz şimdi, karıncalardan da korkuyordur.

Kadının geçmişini, geçmiş atalarını düşünürken, güzelim manzaranın ucuna yetişemedim.
Güneş battı.
Kedi, güneş ve mor renkli bulutlar yitip gitti gözden, günışığı yerini ölgün ışıklarını kırpıştıran, tek tük yıldızcıklara bıraktı.
Karanlığı ve ortasında Kaşıkçı Elması gibi parlayan Mars’ı seyretme vakti geliyor.
Mücevher madenlerinde çalışan, boğaz tokluğundaki işçilerin çalışma şartlarının zorluğunu ve haksızlığını düşünmeye başlamadan önce dönmeliyim eve artık.
Geç olmadan.


Sedef Kandemir- 2007

 
Toplam blog
: 12
: 509
Kayıt tarihi
: 05.08.07
 
 

Çok genç yaşlarda "Büyüdüğümde ne olmak istediğim" sorusuna verdiğim cevap yazar olmaktı.Büyüdüm ve ..