Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '10

 
Kategori
Felsefe
 

Toprak olmak

Toprak olmak
 

alıntı


İnsan en huzur verici doğal yaşam kaynağını, dünya nimetlerinden en namuslu hak edişini, toprağı kendi öz emeğiyle doğal döngüye (eko sisteme) saygılı biçimde işleyerek elde edebilir. Her adam bu toprak denilen şeyden anlamaz. Toprak canlı gibidir. Tevazu, hoşgörü ve alçak gönüllü bir ahbaplık, dostluk, arkadaşlık ister.

Hani bazı köylü çocukları vardır. Ateş gibi çocuklardır da, iyi donanımlı okullarda eğitim göremedikleri için ziyan edilen insanlık değerleridir. İşte bu bakımsız bırakılan insan toprağına da çok hüzünlenirim. Yoksa havalar kötü gitmiş, bu yıl toprak iyi mahsul vermeyecekmiş, o kadar da sorun etmem. Nasılsa doğa bir zaman sonra kendi ayarını düzeltir derim. Ancak, zihnen ve bedenen bakımsız büyümüş bir insanı ne yapsak düzeltemeyiz…

"Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol" diyen sevgili Mevlana, var oluşlara ayaklarımızın altında çiğnenen toprak gibi güzellikler yaratıp karşılıksız paylaşmamızı istiyor. Toprak çöp öğütür, gübre çiğner çiçek verir de ayaklar altında çiğnenmekten hiç gocunmaz...

Doğrusu ben henüz çöp çiğneyip çiçek açamıyorum; ama bir dal çiçek olabilmişin tohumları için bir saksılık toprak olabilirim. Bundan ileri dervişlik hedefimse, bana bir çiçek tohumu atana bir saksı çiçek vermektir...

Mevlana'ya göre toprak gibi olmak, tohumu en tatlı bir meyve edip sofraya sunduktan sonra, yemeye buyur ettiklerimizin altına gönlümüzü minder yapabilmektir...

Tabi ki ben kendimi tatlı bir meyve edebilsem de, yiyenlerin altına kendimi minder gibi serecek kadar Mevlanalık yapabileceğimi hiç sanmıyorum. Ancak, öyle olmayı arzulamakla bile her gün iyilikte ve güzellikte daha verimli bir toprak kıvamına geldiğimi hissedebiliyorum...

Ölülerimiz için, "Toprağı bol olsun" diye dua ederiz; oysa bir mezarcık toprağın nesi olur ki? Yaşayan insanı da, "Bu topraklar kimseye kalmadı" diye uyarırız. Biline ki ölünün toprağı, onun herkese açık güzellikler üretmeye gelecekte de devam eden yaşamış olduğu zamanların eylemleridir. Mevlana toprağı gibi olabileceğimi sanmıyorum, fakat hiç olmazsa toprağın yardımcı dostlarından olabilmeliyim…

Bu toprağın tevazusu denen şeyi Mevlana bilgeliği açılımıyla kendi yaşantımda hayatın güzelliklerine hizmet olarak sunmaya kalktığımda, beni çiğnemeye yeminli kişiler bile böyle alçakgönüllü bir yalınlığı ezemezler... Ve ben ezileceğimden korkarsam eğer, böyle bilge bir tevazuya da asla erişemem zaten...

O öyle bir bilge tevazudur ki, bazen karşısına çıkan insan engellerini incitmemek için kendini ayaklar altına serer, toprak eder, yol eder… Toprak gibi bir tevazu çiğnense de asla ezilmez, ezilse de küçük düşmez; seramik olur, porselen olur bir güzelin elinde fincan olur...

Ne var ki, ben böyle bir tevazu ve hoşgörülü kişiliği üzerimde taşımanın sorumluluk sezgisiyle, kendi bilincimin bu yüksek bilgelik düzeyini sindirmeye yeterli olmadığının farkına vardım. Gene de, Mevlana olamamak, Mevlana'nın çırağı olmaya engel değildir... Toprak gibi olamasam da, insanlığın mayasını karan toprağa yardımcı bir dost eli olabilirim...

"İlkbaharda yavaş yürü, toprak ana gebedir" der Kızılderili atasözü...

Muharrem Soyek

 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..