Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Kasım '06

 
Kategori
Sosyoloji
 

Törelerin gölgesi

Törelerin gölgesi
 

Toplumda benimsenmiş, alışkanlık haline getirilmiş, yerleşmiş yaşam biçimidir töre… Gelenek, göreneklerin, ortak davranışların, toplumsal değer yargılarının bütünüdür töre…

Günümüzde ise, anlamı daraltılarak sadece namusla bir tutulur hale geldi… İçi iyice boşaltıldı, korkulan, öcü bir sözce olarak çıplak duruyor karşımızda… Bir kadın, gayri resmi ilişkiye mi girdi, namusu kirlenmiştir, töre gereği cezası ölümdür… Kafasına bir kurşun sıkılır sokak ortasında. Belki çocuklarının gözlerinin önünde. Ya da satırla kafası parçalanır… Öyle ya töre emridir. Tecavüze uğrayan suçsuz kadının cezası da yine töre gereği ölümdür. "Namusuna sahip çıksaydı, kendini korusaydı" denilir. Töre ilahi bir güç olmuş, emrini vermiştir. Kadın ölecektir. Namusu kirlenmiştir çünkü…

Namus; "hayattaki en önemli ve her şeyden önce gelen şey". Hani herkes sadece ve sadece onun için yaşar ya! İşte o efsunlu sözcük…

Son yıllarda ülkemizin gündemine iyice yerleşen töre cinayetlerine hemen hemen her gün rastlamak mümkün gazete sütunlarında… Önce ardı ardına intihar eden genç kızların çığlığı yükseldi Batman’dan. Sonra Mardin’de, Diyarbakır’da, Urfa’da fare zehri içerek, uçurumlardan atlayarak, sarnıçlara girerek intihar eden veya namus uğruna katledilen kadınların kanlar içindeki fotoğrafları burktu yüreğimizi…

Sorun sanki sadece Güneydoğu’da yaşanıyormuş, sadece bu bölgeye aitmiş gibi lanse edildi renkli basında. Oysa namus cinayetleri bugün dünyanın gelişmiş, gelişmemiş bütün ülkelerinde işlenmeye devam ediliyor. Sorun bölgesel değil, Bir bölgeye de mal edilemez. Ancak şu gerçek gün gibi karşımızda duruyor; töre veya diğer adıyla namus cinayetleri kapalı toplumlarda daha fazla görülüyor… Yani, toplumların kültürüyle, eğitimiyle yakından alakalı…

Toplumun ruhuna yerleşmiş alışkanlıkların dışa vurumu olan töre, bireysel olarak kişinin yalnız başına engelleyebileceği veya değiştirebileceği bir olgu değildir. Bu nedenle adına ‘töre’ denilen ‘ucube’ bireyleri acımasızca ezmektedir. Töre adına yapılanlar yüzyıllar boyu türkülerimize, öykülerimize, destanlarımıza, masallarımıza konu olmuş, yaşamımızı biçimlendirmeye, dahası bizleri yönlendirmeye devam etmiştir. Bir halk türkümüzde bakın ozan ne diyor;

"Al kanlara boyalıyım
Yüreğimden yaralıyım
Yazan ben değilim ama
Törelerin kurbanıyım"

"Yazan ben değilim ama, törelerin kurbanıyım" sözleri ne kadar anlamlı, ne kadar gerçeği yansıtıyor değil mi? Demek ki insan olarak törelerin gölgesinde yaşıyoruz. En ufak bir hatada töreler gelip bizi de bulabilir her an… Onun soğuk soluğu sürekli ensemizde… Yağmur yüklü bir bulut gibi tüm göğümüzü kaplamış. Her rüzgarda bir başka devinmekte… Gün olur, güçlü bir yel eser, fırtınalara dönüşür, gazap olup yağar üzerimize.

Törelerin gölgesi karartmakta yüreğimizi… Bizi yorgun, bitkin düşürmekte, ruhlarımızı esir almakta. Acımadan karartmakta dünyamızı.

Törelerin gölgesi keskin bıçak gibi dalar içimize…

AMA….

İnsan yüreği aktır… Tüm karanlıkları eritebilir aklığında. Umutsuz olmamak gerek. Umudu yeşertmek gerek.
Ölü toprağı gibi üzerimize serpilen törelerin gölgesini, ak bulutlara çevirmek bizim elimizde.
Törelerin gölgesini ak bulutlara, gün ışığına çevirelim.
Al kanlara boyanmasın, yaralanmasın yürekler.

 
Toplam blog
: 107
: 1402
Kayıt tarihi
: 01.11.06
 
 

1970 yılında Siverek'te doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Tarsus'ta tamamladım. İstanbul Üniversitesi ..