Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mayıs '11

 
Kategori
Deneme
 

Toz içindedir çocukluğum

Toz içindedir çocukluğum
 

Çocukluğu küçük kasaba ve köylerde geçenler bilirler çocuk olmak demek biraz da tozlu olmak demektir. Yaz aylarının en sıcak günlerinde yollar toz içindedir. Çocukluğumda naylon terliklerimle tozlu yollarda iz bırarak yürümeyi çok severdim. Aynı yoldan geri dönerken kendi izlerimi arardım yollarda. Bazen başka izlerle karışırdı ayak izlerim. Yalnız kaldıkça hep oynadığım bir oyundu kendi ayak izlerimi bulma oyunu. Birçoğumuzun çocukluğunun geçtiği yollar artık asvalt olmuştur. Asvaltın altında kalan toprak değil çocukluk izlerimizdir artık. Kanayan bütün yaralarımızın ilacı olmuştur o yıllarda toprak. Kanayan yaralarımızı toprağa silip geçmişizdir çoğu zaman. Büyüdükçe topraktan uzaklaşır insan . Ayaklarımızı daha özenle basarız toprak yolda yürürken, mümkünse asfaltta ve kaldırımlarda yürümek terciğimizdir. Topraktan, doğadan uzaklaşmak belki kendi izlerimizden de uzaklaşmaktır artık. Kent yaşamının hızını ve yaşam temposunu düşündükçe yapılan birçok işte bunu görmek mümkün. Yaşam mekanlarımız genişledikçe insan kalabalığı içinde sürüklenir insan yaşamda. Yaşam da izler bırakmayı unutan insan yavaş yavaş silikleşir. Her şey doğada öz haldedir. İnsan doğadan uzaklaştıkça özünü yitirmeye başlar. Doğa en büyük topluluk. Hayvanlar, bitkiler, dağlar, ırmaklar, deniz ; bu toplulukta var olan her şey kendisi gibi var. Bir tek insanoğlu yaşadığı yeri değiştirme çabasında. Çevresiyle, diğer canlılarla ve diğer insanlarla uğraşırken kendini unutan bir varlık. Doğa insanın yalnızlığını yaşamayı öğretir insana. Önümüzden hızla kayan bir yılan, dalında asılı duran bir elma, akşam saatlerinde açmayı bekleyen akşam sefaları da yalnızdır aslında. Günümüzde kentler insanın doğadan en uzak olduğu mekanlar. Hele o kentlerin sokakları çocukluğumuzun sokaklarından farklıdır. Köylerden kasabalardan uzaklaşan insanlar için sokak bambaşka şeyler ifade etmeye başlar artık. Gün boyu akar insanlar kentlerin sokaklarından. Her kesimden, her yaştan, her görüşten insanları bir araya getirir o sokaklar. İnsanların bir an eşitlendiği yer orasıdır. Belleği yoktur sokakların zamanın içinden akar insanlar. Adımlar hızlı ya da yavaş fark etmez . Kısa bir hayat filmi gibi her türlü insan oradan geçer gider. Kimisi yavaş, kimisi koşar adım, kimisi kendinden emin, kimisi süklüm püklüm geçer gider. Sokaklar gürültülü ve hareketlidir. Bu yüzden evlerin sokağa bakan yüzleri daha bir yorgundur gün boyu. İnsanlar gelip geçerken bir an durup baksak, kalabalığın yalnızlığı üşütür bizi. Her insan yalnızlından serpiştirir sokaklara. Bağrı taştır sokakların. Başınızı koyamazsınız örneğin. Uzun süre kalamadığımız hep gelip geçmek zorunda olduğumuz yerlerdir. Bu yüzden hayatın ta kendisidir. İnsanlar hep bir yere ulaşma çabasında ilerlerken kimileri amaçsızca adımlar sokakları. Nereye gideceğini bilmeden. En kötüsü de belki budur. Bir sokakta nereye gideceğini bilmeden dolaşmak. Dışarıda olmaktır, ait olduğun yeri bilmemektir. Kimsesizliğin göstergesi sokaklar, evsizlerin evidir. Sokak çocuğu, sokak kadını tamlamaları ile sokağa yüklediğimiz anlam kötüdür. Özellikle kentlerin sokakları ve bu sokaklarda yaşamak zorunda olan insanlar ürkütür bizi. Gündüz insan seli içinde evi olan da olmayanda sokakta eşittir. Oysa gece oldu mu insanlar evlerine yavaş yavaş kapanır sokaklar sadece evsizlere kalır. Artık kent yaşamına adapte olan insanlar için kentlerin sokakları bu yaşamının da aynasıdır. İzlerin yok olduğu, topraktan uzak , bağrı taş sokaklar. Hiçbir iz bırakmadan yok olur kent insanı. Oysa yaşam biraz da izlerin peşi sıra giderken kendi izini oluşturabilme becerisidir. 

 
Toplam blog
: 36
: 2748
Kayıt tarihi
: 14.10.08
 
 

1970 Kaş doğumluyum. Trakya üniversitesi edebiyat fakültesinden 1992'de mezun oldum. Halen edebiy..