Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '12

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Trabzon- Gümüşhane- Rize- Artvin- Batum

Gezi yazılarında insanlar sadece ilgilendikleri konulara cevap aradıkları için anısal kısımları aktarmadan gezi notlarından bahsedeceğim. Karadeniz’e turla mı gitsek, kendimiz mi gezsek diye soranlara da cevap olmuş olabilir.

Karadeniz’i görmek için tercih edilecek turlardan en iyisi Bukla tur bence. Kendileri Karadeniz’li ve bölgeyi gerçekten çok iyi biliyorlar. Ben de buna dayanarak web sitelerinden birkaç farklı tipteki tur programlarını indirdim ve buna göre kendimize bir plan oluşturdum. Eğer tur aracılığı ile gitmek istemezseniz en güzel yol, uçakla Trabzon’a inmek ve alandan büyük bir araç kiralamak. Arazi aracı olması çok önemli, yayla yolları gerçekten çok bozuk, hele bir de yağmur yağdığında normal araçla gezmek çok daha zor olabilir. Ancak turun sonunda yine de anlıyoruz ki, turlar gerçekten çok daha ekonomik.

Trabzon’a vardığımızda şiddetli bir yağmur olduğu için gezi planımızı değiştirip Trabzon’da hiç konaklamadan yola devam ettik. Sümela Manastırı uzaktan oldukça görkemli ancak yakınlaşıp içini gezmek istediğinizde uzaktan gördüğünüz dış cepheyi göremediğiniz için klasik bir müzeden başka bir şey ifade etmedi.

Gümüşhane’de Torul Mağarasını gördükten sonra en çok merak ettiğim Rize’ye doğru yola düştük. Gümüşhane’den Rize’ ye doğru ilerlemek isterken, aniden önümüze çöken sisten dolayı tabelaları göremedik ve kaybolduk, iyi ki de olmuşuz. Yolun sonunda Uzungöl’de bulduk kendimizi. Uzungöl çok turistik bir yer olmuş bence görmeden geçilebilir bir yer. Uzungöl’ü geçer geçmez ‘Yayla’ tabelası gördüğümüz yerden sola doğru dönüyoruz. Muhteşem bir yer keşfediyoruz. Eğer bir doğaseverseniz, gideceğiniz yaylanın tur programları içinde adı geçmesi gerekmiyor. Alabildiğince düzlük bir alanda çadırımızı kurup, mangalımızı yakıyoruz. Mangalı öteye taşımadan yattığımız için sabah İnek sürüsü uyandırıyor bizi.

Rize- Çamlıhemşin bölgesi, içinde Ayder Yaylası, Pokut Yaylası, Kaçkar Dağları’nı ve daha isimlerini hatırlayamadığım diğer yaylaları da barındıran ve her köşesinden bir şelale fışkıran muhteşem bir görsel şölen yeriydi. Hatta tek başına bir gezi planı oluşturabilecek, burada yeşile doyduktan sonra, yola devam etmek istemeyeceğiniz güzellikte bir yer.

Ayder Yaylası fazla turistik, her köşesinde konaklanabilecek ahşap evlerin olduğu bir alan. Yolu devam ettiğinizde solda tahta parçalarından tabelalara yazılmış yaylalar var, biz de keşfetmek isteyerek yukarı doğru tırmanmaya başladık. Yükseklik arttıkça sisten göz gözü görmüyor ve eğer yağmur yağıyorsa toprak yol aniden kaygan bir hal alabiliyor, bu nedenle çok dikkatli olunması gerekir. Yolun sonunda bir çayhane gördük ve yazın ortasında olmamıza rağmen,  içeride soba yanıyordu. Yanaşan bir minibüsten çay içip ısınmak üzere 10-15 kişilik bir grup geldi, bu gruba rastladığımız için çok şanslıydık çünkü profesyonel dağcı olan bu ekip bize nereleri görmemiz gerektiğine dair ipuçları verdi. Kamp yapmak için tüm ekipmanlarımız da yanımızda olduğu için beğendiğimiz her yerde konaklayabilirdik. Çıktığımız bunca yolu geri dönerek, tarif edilen ama şuanda adını unuttuğum yaylaya doğru yola düştük.  Ayder Yaylası yolunda dümdüz devam ettiğinizde bir düzlük alana geliyorsunuz. Burada birkaç çadır kampı kurmuş bile, düz devam edince bir arabanın geçeceği bir köprüden geçip çok bozuk bir yoldan yaylaya doğru devam ediyorsunuz. Hoplaya zıplaya gidilen bu yol ortalama 25 dakika sürüyor. Mangal yakılıyor, köylülerden alınan sebzelerle güveçte yemek pişiriliyor ve konaklama çadırımızdaJ

Çayımızı ve mıhlamamızı yediğimiz kafe sahibi Kaçkar Dağları’nı gezmeye bir rehberle gitmemizi aksi halde aniden sis bastırdığında kaybolabileceğimizi söylüyor. Kendisini dinliyor ve bize rehber ayarlamasını söylüyoruz. Ve sabah erkenden yola düşüyoruz. Bu muhteşem manzarayı görmek herkesin harcı değil, çünkü onca yolu yürüdükten sonra önümüzde duran dağa tırmanacağımızı söyleyen tur rehberine inanmak istemiyor, ancak gelinen onca yolu geri dönmektense tırmanışı kabul ediyoruz. Yaklaşık 2 saat süren tırmanışta rehberin, ciğerlerine iyi gelir gerekçesiyle verdiği koca bitkiyi maske gibi yüzümden ayırmadım. Yol boyunca içime çekerek tırmanışa devam ettim. Bir gün sonra bu bitkinin yüzüme alerji yapacağını ve beni dönüş yolunda Trabzon’da doktora kadar götüreceğini nerden bilebilirdim. Siz siz olun, her iyi gelir denen bitkiyle haşır neşir olmayın. Neyse ki Kaçkar’ı en güzel yerden görebileceğimiz, hemen yanındaki bu dik dağa tırmanmak büyük bir zafer hissiyle sonlandı. Tepedeki karların tadına bakarak bu defa diğer taraftan inişe geçtik, dağlar arasındaki lagünler bir rüya gibiydi. Ve tüm bu zorlu yürüyüşlere değmişti. Üzerimizdeki montları çıkararak bu berrak pırıl pırıl gölde yüzme çılgınlığına da yaşadık. Sabah 7’de başlayan yürüyüş maceramız akşam 7’de sonlandı. Muhteşem bir balık ziyafetiyle yorgunluk giderildi.

Artvin turizm açısından çok gelişmiş bir yer değil, Rize’de yeşile boğulduktan sonra Macahel denen yeşil alandan pek keyif aldığımı söyleyemem. Hâlbuki tura başlarken en merak ettiğim yer Macahel idi. Köylerden birine girip yol sormak istediğimiz bir aile bize öle yemeği ikram ederek, kendi yaylarında çadırımızla kalabileceğimizi söyledi. Onları da arabamıza alarak yaylalarına doğru yola düştük. Yaylanın ortasında çadır kuran bizleri  gören yayla çocuklarının tamamı başımda toplandı, ortaya bir ateş yakarak sohbet ettik. Güveçte pişirdiğimiz etli sebze yemeğini alarak iftar açmakta olan bir aileye misafir olduk. Çaylar, fındıklar, tatlılar ve Artvin bölgesinin sıcak kanlı, misafirperver insanlarıyla Artvin çok güzel..

Gezimizin son durağı olan Gürcistan Batum! TC vatandaşları Gürcistan’a artık Tc kimliklerini göstererek geçebiliyor. Arabayı sınırdaki otoparka park ederek geçiyoruz Batum’a. Sadece lezzetli yemeklerini ve ucuz biralarını içmek için gidebilirsiniz. Fakat havanın yaz aylarında çok nemli oluşundan dolayı, çok fazla küçük böcek ve sinek vardı. Onca macera dolu yayla yolculuklarından sonra güzel bir soluklanma olmuştu Batum bizim için. Gencinden yaşlısına kadınları oldukça bakımlı ve güzeldi. Artvin’e kadar gelmiş olanların mutlaka uğraması gereken, yarım saatlik bir farkla da olsa, yurtdışına çıkmış hissini tattıran hoş bir yer Batum. 

 
Toplam blog
: 33
: 2445
Kayıt tarihi
: 08.08.08
 
 

    ..