Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '06

 
Kategori
Trafik
 

Trafiğin kilitlenmesine sebep kim?

Trafiğin kilitlenmesine sebep kim?
 

Son zamanlarda İstanbul trafiğinde herkesin dikkatini çeken bir karmaşa var. Ben arabasıyla trafiğe çıkmayan yaya bir vatandaş olarak bile bunu hissedebiliyorum.

Dün Kadıköy'de bir işim vardı. Dönüşte Fıstıkağacı'na gelmek üzere 12A'ya bindim. Trafik gıdım gıdım ilerliyor. Durumu bildiğim için sabırla katlanmaya çalışıyorum.

Zeynep Kâmil'e geldiğimizde, bir çöp kamyonuyla özel bir otonun tampon tampona çarpıştığını gördüm. Aslında gördüm demem yanlış, duydum. Yalnız duyduğum çarpışmanın sesi değil, sürücülerin bağrışmasıydı.

Bir türlü akıl erdiremediğim bir şeydir, bir kaza olduğu zaman insanlar birbirine niye bağırır?

Eğer maksat haklı olduğunu anlatmaksa, bunun kararını verecek olan trafik polisidir. O zaman bu kadar üst pardeden konuşmanın, hatta kavga çıkarmanın nasıl bir faydası var bilemiyorum.

Bu kazayı hafifletiyor, ezik yerleri düzeltiyor, masrafı azaltıyor mu acaba?

Hiç kimse arabasıyla kaza yapmak, durup dururken sinirini bozmak, hesapta olmayan bir masrafa girmek, zaman kaybetmek, gideceği yere varmak yerine, karakolda tamircide zaman geçirmek, bir süre arabasız kalmak istemez.

Kazalar keşke olmasa... Ama biraz dikkatsizlik, biraz beceriksizlik, biraz kurallara uymamak, biraz acele etmek, biraz, biraz.... bir şeylerin üstüste gelmesiyle maalesef oluyor işte...

İstenmeyen bir şeyin başa gelmesinden sonra, bağırıp çağırmanın, kavga etmenin, birbirinin üzerine yürümenin, tehdit etmenin, küfretmenin, dövmenin kimseye faydası yok.

Boşuboşuna kaybedilen zaman, arkada bekleyen binlerce kişinin zarar görmesine sebep oluyor sadece.

Belli ki olayın üstünden epeyce zaman geçmiş. Çünkü arkadaki kuyruk Bağlarbaşı'na kadar uzamış. Bu da Altunizade ve Boğaz köprüsü yolunun tıkanması demek. Nereden nereye...

Ağır ağır ilerledik. Ne kadar yolda kaldık bilmiyorum. Fıstıkağacı'na geldik. İndim. Baktım karşı yolda bir anormallik var. Bu sefer de bir minibüs, küçük bir arabanın tamponunu almış götürmüş.

Direksiyonda bir hanım. Camlarını kapatmış, kapıları kilitlemiş, korku dolu gözleriyle etrafa bakmaya çalışırken bir yandan cep telefonuyla birilerine ulaşmaya çalışıyor.

Minibüs şoförü ise kızgın, sürücüyü eline geçirse bir kaşık suda boğacak. Arabayı yumruklayıp duruyor. Etrafta herkes seyirci. Arkada yine Üsküdar'a kadar uzayan bir kuyruk.

Üsküdar zaten Marmaray projesi dolayısıyla delik deşik. Yollar köstebek yuvası ve tek şerit. Bilmiyorum acelesi, hastası olanlar ne yaptı, Allah yardım etsin.

Her iki olaya da polis ne kadar süre sonra müdahale edebildi bilemiyorum. O sıkışıklıkta Polisin olay yerine ulaşması da mümkün değil ki...

İstanbul'un son günlerde ciddi şekilde gündeme gelen trafik sorununun ana sebebi elbette benim gözlemlediğim bu iki olay değil. Fakat siz de buna benzer olaylara şahit olmuyor musunuz?

Yanlış parkeden, adres sormak için yolun ortasında duran, dönüş kurallarına dikkat etmeyen pek çok sürücünün trafiğe verdiği zararları siz de görmüyor musunuz?

Demek istediğim o ki, şikâyet etmeden önce biraz daha kendi hareketlerimize sahip olsak, başkası yaptığında kızdığımız şeyleri kendimiz yapmasak, en önemlisi de, artık bağırıp çağırmaktan vazgeçip medeni bir insan haline dönsek, bir kaza anında birbirimize geçmiş olsun deyip yolu hemen açsak, başkalarına zarar vermeden kendi problemimizi aramızda medenice çözsek olmaz mı?

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..