Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '10

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Trafik Cezaları ve geciken adalet;yaşanan sefalet...

Trafik Cezaları ve geciken adalet;yaşanan sefalet...
 

Geciken ADALET,adil değildir...Dolayısıyla mağduru,daha da zor durumda bıraktığından işkence haline dönüşür.

Ülkemizde, idari ve hukuki gücü elinde bulunduran yetkililerin, aldıkları bazı kararlarda da uyuşmazlıklar görülebilmektedir.

Tepkisini dile getiremeyen, yol-yordam bilmeyen çoğu insanımız, haksız cezai yaptırımlar sonucunda oldukça mağdur duruma düşmekte ;hatta adaletin geciktiği ya da uyuşmazlıkların olduğu durumlarda insan hakları bilerek ya da bilmeden çiğnenebilmektedir.

Ülkemizde, trafik canavarının bütün haşmetiyle kol gezmesinin nedenlerinden birkaçı da yollarımızın alt yapı yetersizliğinin yanı sıra, yaşadığımız bazı hukuk dışı kurallardandır.

Bunlardan birisi de suçüstü durumu tam olarak kanıtlanamayan; yani ''Plakaya, arkadan uygulanan haksız cezalardır.''

Yeri, zamanı ve ceza maddesi ''HAYALİ'' yazılan trafik cezalarının hukuki olması mümkün müdür ?

Kişiye tebliğ edilemeyen, kanıtlanamayan haksız cezalar nedeniyle ödeme güçlüğü çeken ve bu nedenle ARAÇ MUAYENESİNİ yaptıramayan yüz binlerce araç piyasada dolaşmaktadır.

Kimi insanımız bu haksız cezaları ortadan kaldıracak ''AF'' beklentisi içine girmektedir.Devletin de maddi kaybı trilyonları bulmaktadır.

Toplumun bu kanayan yarasına parmak basıp bazı hukuki açıklamalara yer vermek istiyorum.
.........

*''Plakaya yazılan trafik cezası için İdare Mahkemesi yerine Sulh Ceza Mahkemesi'ne gidenler davasını kazanmaktadır..

Trafik polislerinin son dönemde sıkça başvurduğu plakaya ceza yazma uygulaması bir hukuk karmaşasını açığa çıkarmıştır. Yasada yetkili mahkeme açıkça belirtilmediği için cezaya itirazda zıt kararlar çıkabilmektedir.

İdare Mahkemesi'nde ispat yükümlülüğü itiraz edende olduğu için ceza kesen avantajlı olmaktadır. Sulh Ceza Mahkemesi ise cezayı trafik polisinin ispat etmesini istemekte;ispat edemezse ceza düşmektedir.

İtiraz süresi 7 gündür. İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nin bir cezayı iptal eden kararı da buna örnek olmuştur.
Bu kararlar temyiz edilemediği için yedi gün içinde itiraz eden sürücü, davasını kazanmaktadır.

Yılbaşından itibaren adreslere teslim edilmeye başlanan plakaya yazılmış trafik cezalarından kurtulmanın yolu İdare Mahkemeleri değil Sulh Ceza Mahkemeleri'nden geçmektedir.

Trafik polislerinin 2002 Yılından beri sürdürdükleri plakaya ceza kesme uygulamasında hukuk karmaşası ortaya çıkmıştır. Trafik Kanununda yetkili mahkemenin açık olarak belirtilmemesi nedeniyle trafik cezalarına hem Sulh Ceza hem de İdare Mahkemelerinde 'itiraz edilebilmektedir.'

Ancak, yargılama usulünün farklılığı nedeniyle Sulh Ceza Mahkemelerinde cezalar iptal edilirken, idare mahkemelerinde sonuç vatandaşların aleyhine olmaktadır.

Bu tür durumlarda son karar, Uyuşmazlık Mahkemelerinden çıkmaktadır.

Ancak -Uyuşmazlık Mahkemesi- karar verene kadar mahkemelerde alınacak kararlar bir daha değiştirilememektedir.

Özetle, plakasına ceza uygulanan vatandaşlar , acele edip de 7 gün içinde Sulh Ceza Mahkemelerinde itiraz ederlerse cezayı ödemekten kurtulabilmektedirler.

Üstelik de davanın kazanılması halinde mahkeme masrafları karşı taraf olan ilgili valilik ödemek zorunda kalmaktadır.Toplumda kaos yaratan bu durum halen devam etmektedir.

Plakaya ceza uygulaması 2918 sayılı Trafik Kanunu'nda yeralmakta ve kanunun 116. maddesinde trafik polisinin sürücüyü durduramadığı durumlarda aracın tescil plakasına ceza yazabileceği hükmü yer almaktadır.

Ancak , geçmişte yaygın olarak yapılmayan bu uygulama, 2003 Yılının son aylarından beri trafik polisleri tarafından sıkça kullanılır hale gelmiştir. Cezanın geçerli olabilmesi için ise öncelikle tebliğ edilmesi gerekmektedir.

Kanun bunun için de plakanın kayıtlı olduğu adrese tebligat yapılacağını hükme bağlayarak tebligatın yapılmasından sonra da vatandaşın cezaya itiraz hakkı doğmaktadır. İşte mahkeme karışıklığı da bu aşamada ortaya çıkmaktadır.''(Sabah Gazetesi)
........

2918 sayılı Trafik Kanunu'nun 112. maddesi "Bu kanundan doğacak ihtilaflara bakacak mahkeme trafik mahkemesidir. Trafik mahkemesinin bulunmadığı yerlerde Sulh Ceza Mahkemeleri yetkilidir" demektedir.

Ancak 2002 Yılında Uyuşmazlık Mahkemesine gelen bir dosyada mahkeme trafik cezalarına idare mahkemelerinin bakması gerektiği yönünde bir karar vermiştir.

İki mahkemenin birbirine tamamen zıt kararlar vermesinin temelinde idare hukuku ile medeni hukuk arasındaki görüş farklılığı yatmaktadır.

Bu haksızlığa boyun eğmemek için, ceza kesen polisten kanıt isteyen Sulh Ceza Mahkemelerine dava açılmalıdır.

Danıştay ve Yargıtay İçtihatlarında (görüşleri), bu haksız uygulamaların iptaliyle ilgili birçok örnek bulunmaktadır.

İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi kararı, buna en yakın ve sabit bir karar örneğidir.

TBMM, mahkeme kararıyla sabitleşmiş olan bu hukuksuzluğun toplum vicdanında yaratmış olduğu yaraları onarabilmek geriye dönük bir AF çıkarmalıdır. Devletin de menfaatini koruyacak bir orta yol bulunmalıdır.

İdarenin ve yürütmenin haksız tasarrufundan kaynaklanan, ''PLAKAYA YAZILAN HAKSIZ CEZALARIN AFFI'' Düşüncesi, geçmişte haksızlıklara neden olan çeşitli af kanunlarının gölgesinde kalmamalıdır.

Unutulmamalıdır ki devlet olmanın yüceliği yurttaşlarına yarattığı refah ortamıyla orantılıdır.
...........

''Adalet örümcek ağına benzer;sinekler yapışır kalır;kuşlar onu deler geçer.''

.............

NOT: Bu konuda daha önce yazdığım ve çok okunan blog : http://blog.milliyet.com.tr/Blogum.aspx?BlogNo=87079

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..