Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Trafik Kanunu'na eklenen yeni bir maddeden haberiniz var mı?

Trafik Kanunu'na eklenen yeni bir maddeden haberiniz var mı?
 

Direksiyonu tek elle kullanıp bir taraftan cep telefonuyla konuşmak çok havalı ama, Allah korusun her an bir kaza olabilir


Yazmak istediğiniz halde bazan bir türlü yazacak şey bulamazsınız. Olaylar size “yazılmaya değmez” gibi gelir. Size de öyle oluyor mu bilmiyorum ama, işlerimin yoğunluğu sebebiyle son günlerde Blog’a zaman ayıramıyorum, yazı yazamıyorum ya, inadına her gün hakkında yazılması gereken 3-5 konu birden yaşanıyor sanki... 

O kadar çok önemli, üzerinde durulması gereken olaylar yaşanıyor ki, resmen çıldırıyorum.

Bugün yalnız kısa da olsa bir yazımlık fırsat elime geçmişken o önemli konulardan birini ele almayacağım. Daha basit gibi görünen bir şeyden bahsedeceğim.

Madem o kadar memleket meselesi yapılacak mevzular var, niye böyle eften püften bir meseleyi ele aldın derseniz, söyleyeceğim şudur:

İnsanların hayatlarında önemsizmiş gibi görünen binlerce olay yaşanır. İyi ya da kötü bu olaylar, hiç farkında olmadan bizi olumlu veya olumsuz yönde etkiler.

O “çok önemli” meselelere kafamızı  takmamıza sebep olan, çoğu kez bu küçük olaylardır. Eğer biz mutlu müreffeh bir hayat yaşıyorsak, hem daha hoşgörülü oluruz, hem de her şeyi problem etmeyiz.

Dikkat ederseniz mali durumu iyi olan, yazlıklarda kışlıklarda yaşayanlar, asgari ücretle geçinmeye çalışanlar kadar memleket meseleleriyle ilgilenmezler.

Bizim ciddi ciddi kendimizi siyasete kaptırmamız, olup bitenle haşır neşir olmamız, her ne kadar “duyarlı vatandaş” olduğumuz gibi bir iddia taşıyorsa da, asıl mesele, kendi geleceğimizle ilgili kuşkularımız oluşundandır.

Ülkemizde yaşanacak olumsuz bir durumun, zaten bozuk olan düzenemizi daha da kötü hale düşüreceğinden endişe ederiz de o yüzden bunu kendimize dert ederiz. Yoksa ucu bize dokunmayacak dertlere yanacak kadar ne  samimiyiz, ne iyi niyetliyiz. 

***** 

Neyse felsefeyi bırakıp konumuza gelelim. 

Efendim ben oldum olası kurallara bağlı kalmayı seven bir insanım. Bu belki de benim muhafazakâr yapımdan kaynaklanıyor. Kuralları iyi bilirim, elimden geldiğince de uygularım.

Asi ruhluluk, yani devrimcilik pek bana göre değil. Ama olduğum yerde saymayı da sevmem. Kimseye zarar vermeden, çevreyi rahatsız etmeden, yavaş yavaş gelişmeli ve değişmeli insan diye düşünürüm. Yani evrim benim yapıma daha uygun. (Bunun evrim teorisi ile bir alâkası yok tabii ki...)

Bu yüzden hayati önem taşıyan konularda kurallara sıkı sıkıya bağlı olmak gerektiği konusunda ısrarlıyım. Bu tür işlerde şaka filan olmaz...

Direksiyon hâkimiyeti sağlamak, bir sürücü için çok önemlidir. En ufak bir yanlışlık, kazaya sebebiyet verebilir. Mala gelen zarara razıyız ama, cana da gelebilir.

Bu arada sadece suç işleyen sürücünün kendisine bir şey olsa, “etme bulma dünyası” deyip geçebiliriz, ama hiç suçu olmayanlar da arada bu yüzden yaralanıyor, hatta hayatını kaybetmiyor mu, buna dayanamıyorum.

*****

Geçen gün baktım bir hanımefendi, elinde cep telefonu, yolun sol tarafında tek elle araba kullanıyor. Farkında olmadan hızı düşmüş tabi, insanlar arkada kuyruk olmuşlar, selektör, korna falan, o kendi âleminde konuşmaya devam ediyor. Allah korusun kaza an meselesi... 

Ben bu olayın şokunu atlatamadan baktım bir başka sürücü, yine elinde cep telefonu, genç bir arkadaş, şeritlerde arabalar arasında slalom yapıyor. 

“Yani şimdi bir kaza olsa ne olacak? Bu kadar da sorumsuzluk olur mu canım” demeye kalmadı, kocaman bir beton çimento kamyonunun şoförünü de, cep telefonuyla konuşurken görmez miyim? Vallahi ne yapacağımı, ne diyeceğimi şaşırdım. 

"Bu kadar da olmaz artık, insanlar canını sokakta mı buldu yahu” diye kendi kendime söylenip vatandaşlık görevimi yapmak üzere kamyonun plakasını aldım. 154’ü arayıp resmen şikâyet edeceğim. Bana ne kadar inanacaklar, inansalar da ne yapacaklar bilmiyorum ama, kızgınlıkla bir karar vermişim işte...

Tam bu sırada baktım uzaktan motosikletli bir trafik polisi geliyor. Öyle şanslı biri sayılmam ama, tesadüf bu kadar güzel olur deyip yolun kenarında beklemeye başladım.

Trafik polisi yanıma geldiğinde beni bekleyen başka bir sürpriz vardı: İnanmazsınız ama, trafik polisi cep telefonuyla konuşuyordu ve motosikleti tek elle idare ediyordu. Ağzım açık kaldı. Hiçbir şey diyemedim, sadece arkasından bakakaldım.

*****

Size belki de kurmaca bir hikâye gibi gelen bu olayı yaşadıktan sonra, etrafıma biraz daha dikkatlice bakındım. Telefonla konuşmayan sürücüye ancak binde bir uzun araştırmalar sonucu rastlanabiliyordu. 

Belli ki benim haberim olmadan Trafik Kanunu’na yeni bir madde eklenmiş ve sürücülerin mutlaka cep telefonu kullanarak direksiyonu tek elle kullanmaları mecburiyeti getirilmişti. Demek ki benim  bundan heberim yoktu. 

Hani belki siz de duymamışsınızdır diye ileteyim dedim efendim...

 

  

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..