Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Trafik lambalarıyla söyleşi - 1

Trafik lambalarıyla söyleşi - 1
 

Benim çocukluğumda yoktunuz sizler Türkiye'de. ''Kim bilir hangi meyvenin kabuğunda C vitaminiydiniz'' deyip aklımca espri yapardım, canlı olsaydınız. Üç değişik renkte yanıp sönseniz de belirli aralıklarla, canlı değilsiniz siz trafik lambaları. Çoğu kez kendi ayarlarını yapamayanlar ayarlıyorlar sizi, yanıp sönmeniz için.

Niçin yanıp sönüyorsunuz öyle?
Trafik karışmasın, kazalar önlensin, sürücülerle yayalarımıza bir şey olmasın diye değil mi?
Onlara bir şey olmaz, onlar Türk. Yanıp sönmeyin öyle, sönün ama yanmayın bir daha sonsuza dek...
Neden mi?

Sizin yanıp sönmenizi kaale alan o kadar az insan var ki bu ülkede. Bunlardan biri de benim.
Ama artık ben de sizi kaale almamayı düşünüyorum trafik lambaları.
Neden mi?
Güvenli değilsiniz de ondan. Güvenli olmamanızın sebebi, tabii ki sizler değilsiniz. Sizleri hiçe sayan, kendi bildikleri gibi hareket eden insanlarımız.

Ben sizlere saygılıyım trafik lambaları. Kırmızı yandınız mı bekliyorum, sarı yandınız mı hazırlanıyorum, yeşil yandığınızda karşı kaldırıma geçmek üzere hareketleniyorum.

Ama emin değilim kendimden.
Benden başka bu lambaları ciddiye alanların olmadığını görüp üzülüyorum çoğu kez.
Ben yayalar için yeşil yandığında karşı kaldırıma geçmeye başlayıncaya kadar, kırmızıda kendilerini caddeye salıverenler çoktaaan karşıya geçmiş oluyorlar.
Kendimi aptal gibi hissediyorum.
Yapayalnız karşı kaldırıma geçmeye çalışırken, sürüden ayrılmış koyun görüntüsü veriyorum.

Aslında ben aceleci değilim, zamanım var.
''Varsın geçsin diğerleri, ben kurallara uyacağım.'' diye düşünerek aldırmıyorum.
Ama bir sağa bir sola bakmaktan başım dönüyor karşı kaldırıma varıncaya kadar.
Sürücülerin çoğu da, sizleri kaale almadıkları için benim kural tanımamı, yeşilde geçmemi hazmedemiyorlar sanki.

Son bir yılda tam dört defa, yeşilde geçerden benim üzerime üzerime gelen vasıtaların altında kalmaktan zor kurtuldum. Son anlarda, tesadüfen veya Allah'ın bana acımasıyla kurtardım canımı.
Sürücüler kendilerine acımıyorlar, bana niye acısınlar?

Trafik lambaları!
Sizin olmadığınız günleri hatırlıyorum İzmir'de.
Gerçi bu kadar çok taşıt yoktu trafikte, caddeler daha dardı ama daha emniyetliydi.

Sürücüler kavşaklarda filan dikkatlice bakarlardı sağa sola.
Yayalar da karşıdan karşıya geçerlerken dua ederlerdi. Allah korurdu onları.
Zaten ''Ya Allah ya Bismillah!'' diyerek caddeye atarlardı kendilerini, karşı kaldırıma geçinceye kadar da kafalarını fırıldak gibi bir sağa bir sola çevirerek trafiği kontrol ederlerdi.

Üç Kulhuvallah bir Elham okurlar, hatta sağ salim karşı kaldırıma geçtiklerinde kurban keserlerdi. (Kusura bakmayın hızımı alamadım da, bu son cümle biraz abartılı oldu ama silmeyeceğim, kalsın orada.)

Trafik lambaları ilk defa geldiğinde şehrimize ne kadar sevinmiştik.
Caddeler renklenmişti.
Bizler, çocuk aklımızla ne işe yaradıklarını pek düşünmez, kendiliğinden yanıp sönmelerine şaşardık.
Ama ağızlarımızdan düşmeyen bir şarkı vardı CELAL ŞAHİN'in akordeonuyla söylediği;

Kırmızı yanınca dur, /sarı yanınca bekle, /yeşil yanınca geç, /geç hanım teyze!

Şimdilerde ne bu şarkıyı bilen kaldı ülkemizde, ne de sözlerini dikkate alan!

Yanılıyor muyum?

Yanılıyorsam, sizler trafik lambalarına riayet eden sürücüler ve yayalarsanız, özür dilerim.

Ben özür dilemekten utanmam, yeter ki sizler trafik lambalarına riayet etmekten utanmayın.

NOT: Trafik lambalarıyla söyleşilerim devam edecek.
Saygılarımla.
Mustafa Mumcu, 15. 09. 2007 Saat: 11:13
 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..